İş cinayetlerinde Türkiye dünyada en üst sıralarda. Aynı ölçekte kömür madeni üreten Almanya’ya göre, Türkiye’de madenci ölümleri 40 kat daha fazla. Kapitalist düzen, Türkiye’de daha bir vahşi şekilde uygulanıyor.
Covid-19 pandemisinde bunu bir kez daha yaşamıştık. Bütün dünyada, özellikle kapitalist merkez ülkelerde covid ile mücadele için işyerleri kapatıldı. Çin gibi otokratik bir ülkede bile çok sıkı kapanmalar uygulandı. Türkiye’de ise bütün pandemi boyunca imalat sanayi hemen tümüyle açık kaldı. Fabrikalar; patronlar daha çok kazansın diye üretime davam etti. Sonuçta kapitalistlerin kâr hırsı uğruna binlerce işçi öldü.
İş cinayetleri, katliamlar kader değildir. Bunlar işçi sınıfı örgütlerinin güçlü olduğu ülkelerde minimuma indirilebilmektedir.
İktidar ve neoliberal rejim iş cinayetleri ve katliamların birinci derecede sorumlusudur
Türkiye’de her yıl en az 2 bin işçi, hukuken kaza denilen, ama tedbirsizlikler veya bilerek yapılan ihmaller sonucu olduğu için aslında birer cinayet olan olaylarda, işyerlerinde ölüyor. Hatta bazen kitlesel ölümler oluyor: Örneğin Soma’da 301 işçi, Torunlar’da 10 işçi, Ermenek’te 18 işçi, Bartın’da 41 işçi öldü. Bunların her biri, iş cinayetinin ötesinde birer katliam.
Şimdilerde ise siyasi iktidar bu “iş kazası” terimine yeni bir kavram ekledi: fıtrat. Yani iktidar, “bazı meslekleri tercih ettiğinizde, ölümü göze alacaksınız” diyor. Madenci mesleğinin fıtratında, işyerinde grizu patlamasından veya başka herhangi bir olaydan dolayı ölmek varmış. AKP-MHP iktidarı bunu söylüyor, buna fıtrat diyor.
41 işçinin hayatını kaybettiği Bartın maden ocağındaki facia da diğer tüm iş cinayetleri ve katliamlar da, fıtrat değil patronların veya yöneticilerin daha fazla üretim hırsından kaynaklanan bilinçli tercihlerdir. Bartın katliamı üstelik işçilerin haklarını daha fazla gözetmesini beklediğimiz bir devlet işletmesinde meydana gelmiştir.
Bütün iş cinayetlerinden ve katliamlardan; yeterince denetim yapmayan kamu kurumları, yeterli iş güvenliği tedbirlerini almayan işletme yöneticileri, patronlar ve siyasi iktidar sorumludur.
Daha fazla üretim için işçileri bilerek ölüme yollayan neoliberal rejim; iş cinayetlerinden ve katliamlardan sorumludur.
Sendikalarda işçi denetimi sağlanmalıdır
Bartın katliamı, sendikaların iş cinayetlerine yaklaşımı konusunu bir kez daha önümüze koydu.
Bartın’da yetkili Genel Maden-iş Sendikası; katliam öncesinde ve sonrasında işçilerin haklarını savunmaktan aciz kalmıştır. Sendika, Sayıştay raporu çıktığında, alınması gereken iş güvenliği tedbirleri sıralandığında, bunların acilen uygulanması için yetkilileri göreve çağırmamış, işçilerin hakları için harekete geçmemiştir.
Katliam sonrası ise sendika için tam bir rezalettir. Türkiye’nin dört bir tarafında katliamda ölen işçilerin anısına eylemler düzenlenirken, Bartın ve Amasra’da eylem yapılmamış, aksine ölen madencilerin evlerine yapılacak taziye ziyaretleri dahi engellenmiştir.
Bürokratik sendikacılığın işçi haklarını getirdiği yer burasıdır. İşçi sınıfı bu bürokrat sendikacılara gerekli cevabı vermelidir. Yani sadece sendikaya üye olmak, işçi sınıfı örgütlenmesi için yeterli değildir, işçi sınıfının sendikalarına sahip çıkması, bürokrat sendikacıları alaşağı etmesi gerekir.
İşçi sağlığı ve güvenliği için örgütlenmek ve antikapitalist bir mücadele yürütmek gerekir
Yaşanan iş cinayetlerinin önüne ancak işçilerin örgütlü gücü geçebilir.
Çalışanlar, örgütlü biçimde kendi çalıştıkları işyerlerinde sorumluluk alıp iş güvenliğine yönelen tehlikeleri ortadan kaldırmalıdır, tehlikeler ortadan kalkmadan çalışmaya başlanmamalıdır.
Sendikalı/örgütlü iş yerlerinde, iş güvenliğine işçinin gözünden bakılması sağlanmalıdır. Kâr hırsının değil iş güvenliğinin hüküm sürdüğü işyerleri kurulmalıdır.
İşçi sağlığı ve güvenliği, tek başına bir sağlık ya da denetim sorunu değildir. İşçi sınıfı için temel bir mücadele alanıdır. İş cinayetleri, patronların aşırı kâr hırsından kaynaklanır. İşçiler; kapitalistler tarafından örgütsüz güvencesiz çalışma yaşamına mecbur bırakılırlar, kanunsuz kuralsız çalışmaya zorlanırlar. Bunun sonucu ise işyerlerinde işçi ölümleri demektir.
İşçi sağlığı ve güvenliği mücadelesi, ücretli kölelik düzenine karşı yürütülen antikapitalist mücadelenin bir parçası olmak zorundadır