1 Mayıs 2021 kutlama ve anmalarına ilişkin program DİSK, KESK, TMMOB ve TTB genel başkanlarının katılımıyla düzenlenen bir basın açıklamasıyla duyuruldu.
21 Nisan'da yapılan açıklamaya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve TMMOB Yürütme Kurulu üyesi Tores Dinçöz katıldı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından okunan ortak açıklamanın tam metni şöyle:
1 MAYIS’TA UMUT YAN YANA
İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, tarihte ilk kez geçtiğimiz sene büyük kitleler halinde kentlerin merkezi meydanlarında kutlanamamıştı. Dünya emekçileri “iş, gelir ve sosyal güvenlik” taleplerini pandemi koşullarında emeğin yaratıcı gücüyle buldukları yöntemlerle, tek ses tek yürek olarak dile getirmişlerdi. Evlerden, işyerlerinden, belirli sembolik merkezlerden yükselen irade ile dünyanın bu düzeninin değişmesi gerektiğini dünya emekçileriyle beraber hep beraber haykırmıştık.
Bizler de DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak, ülkemizi ve dünyamızı göz göre göre büyük bir felakete sürükleyen neoliberal kapitalist düzene karşı emek ve bilim ile kurulacak yeni bir toplumsal düzenin şart olduğunu ifade etmiştik.
Aradan bir yıl geçti. Mevcut düzenin insanlığın temel sorunlarının çözümünde ne kadar yetersiz olduğu çok acı bedeller ödeyerek bir kez daha görüldü. On yıllardır dünya halklarına sınırsız bir emek ve doğa sömürüsü, savaşlar, ekonomik krizler, artan eşitsizlikler, yoksulluk, işsizlik dışında hiçbir şey sunmayan bu düzen COVID-19 salgınıyla insanlığın geleceğini tehdit ediyor.
Dünya kapitalist sisteminin yarattığı eşitsizliklerin ağır sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Sağlık hizmetlerinin ve güncel olarak da COVID-19 aşısının bir ticari meta haline gelmesinin bedelini insanlık ağır biçimde ödüyor. Ve bu koşullar altında Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu 1 Mayıs 2021’de “Yeni bir toplumsal sözleşme ve herkese aşı hakkı” mücadelesini büyütme çağırısı yapıyor.
Bizler, bu topraklarda yaşayanlar, aklı, bilimi, emeği ve insan yaşamını öncelemeyen bir anlayışla yönetilenler, daha ağır bedeller ödüyoruz. Şeffaf olmayan ve tartışmalı resmi verilerle bile COVID-19 salgınıyla mücadelede dünyanın en başarısız ülkelerinden birinde hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sermayenin ve patronların çıkarları için, akıl, bilim ve milyonların sağlığı yok sayılıyor. Açık alanlarda nefes almamız yasaklanıp kapalı ortamlarda çalışmaya zorlanıyoruz. Ne pahasına olursa olsun “çarklar dönecek” inadıyla, insan yaşamını piyasaya kurban eden bir anlayışla ve aşı tedarikindeki başarısızlıkla göz göre göre hastalanıyoruz, ölüyoruz ve tükeniyoruz! “Böyle salgın mücadelesi olmaz” diyor ve yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz.
Sadece sağlığımız değil; işimiz, aşımız, geçimimiz de tehdit altında. Pandemi sürecinde yurttaşlarına en az nakdi destek veren iki ülkeden biri Türkiye oldu. İşsizlik her gün yeni rekorlar kırıyor. Kod 29 ile tazminat bile alamadan işimizden ediliyoruz. Milyonlarca çalışan ve ailesi ücretsiz izin dayatmasıyla günde 50 liraya yaşamaya mahkum ediliyor. Gıda enflasyonu ile milyonlar açlık sınırının altına itiliyor. Evimize gelen faturalar kabarıyor, çarşı pazar alışverişi her gün bir öncekinden daha pahalı oluyor. Uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimleriyle güvencesizlik yaygınlaşıyor.
Salgın koşullarında bile ülkenin tüm kaynakları bir avuç şirkete peşkeş çekiliyor. Halk yaşam mücadelesi verirken, şirketler pandemide kârlarını artırıyor. “Geçinemiyoruz” çığlıkları yükselen ülkemizde 26 dolar milyarderinin serveti son bir yılda 38,3 milyar dolardan 53,2 milyar dolara yükseliyor. Bir yanda açlık, yoksulluk ve işsizlik; diğer yanda servetler birikiyor. Ekonomik kriz ve pandemi koşullarında, adaletsizliğin en çirkin yüzü karşımıza çıkıyor.
Pandemi sürecinde sınıfsal eşitsizliklerin yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor. Salgında kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükü artıyor, kadına yönelik şiddet tırmanıyor. Kadınlar bir yandan işsizliğin, bir yandan pandemide yaygınlaşan esnek çalışma biçimlerinin ve güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Pandemi koşullarında kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor.
Bu koşullar altında işimiz, aşımız ve sağlığımız için söyleyecek çok şeyimiz var. Taleplerimiz ve öfkemiz var. Emekçilerin umutlarını ifade edeceğimiz 1 Mayısımız var. Ancak ülkeyi yönetenler her zaman olduğu gibi talepleri, öfkeleri ve umutları yasaklarla susturmaya çalışıyor.
Pandemiye dair aklın ve bilimin emrettiği tedbirleri almayanlar, zorunlu olmayan iş kollarında çalışmanın 28 gün durmasını reddedenler, hatta aldıkları kısıtlı tedbirleri bizzat kendileri çiğneyenler, lebalep kongrelerde halk sağlığı sorunu yaratanlar, 1 Mayıs yasaklarına pandemiyi gerekçe gösteriyor. Pandemi önlemleri alınarak, maske ve mesafeye dikkat ederek 30 Nisan ve 1 Mayıs 2021 tarihlerinde yapmak istediğimiz her türlü açık hava etkinliği yasaklanıyor. Kimi valilikler binalarımız başta olmak üzere kentlerin dört bir yanına asmak istediğimiz 1 Mayıs afişlerimiz ve pankartlarımızda bulaşan bir “mutasyon” keşfediyor. Bu ülkenin işçilerinin ve emekçilerinin aklıyla alay ediliyor.
Açık açık söyleyelim: Bu ülkenin işçi, emekçi, mühendis, mimar ve hekim örgütleri olarak bizlere, işçi sağlığı ve halk sağlığı konusunda en son akıl verecek olan, ülkeyi yöneten siyasi iktidardır. Hastanelerin yoğun bakımları tıka basa dolmuşken, resmi rakamlarla her gün 300’ün üzerinde insanımızı kaybedip yüz kişiden en az biri enfekte iken; elbette bizler aklın ve bilimin emrettiği doğrultuda hareket edeceğiz. İktidar gibi sorumsuz davranmayacak, taleplerimizi pandemi koşullarına uygun olarak yükselteceğiz. Akıl ve bilim dışı siyasi yasaklara değil; aklın, bilimin ve mücadelemizin gereklerine uygun olarak hareket edeceğiz.
Sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam için “Her gün 1 Mayıs” diyecek ve 1 Mayıs haftası boyunca taleplerimizi ifade edeceğiz. “Her yer 1 Mayıs” diyecek, mümkün olduğunca yaygın bir biçimde işyerlerinin önlerinde ve meydanlarda olacağız.
30 Nisan’da İstanbul Taksim’deki Kazancı yokuşunda her sene gerçekleştirdiğimiz anma etkinliğinde buluşacak, 1 Mayıs 1977 katliamında yitirdiğimiz canları anacak, tüm anma programlarımızı pandemi koşullarına uygun biçimde planlayacağız. Aynı gün ülkenin dört bir yanında -yine pandemi koşulları da dikkate alınarak- en yaygın biçimde işyerlerinde 1 Mayıs kutlamalarını ve alanlarda basın açıklamalarımızı gerçekleştireceğiz. 1 Mayıs günü de çalışmakta olan emekçileri işyerlerinde, çalışmayan milyonları da evlerinde, balkonlarında, sokaklarında, sosyal medyada 1 Mayıs coşkusunu çeşitli biçimlerde büyütmeye çağıracağız.
Ülkeyi yönetenlere çağrımız şudur: Akıl dışı, bilim dışı ve hukuk dışı engellemelere kalkışmayın. 1 Mayıs engellenemez! Çalışırken bulaşmayan ama 1 Mayıs kutlarken bulaşan bir virüs tespit edilmemiştir. Aklı başında herkesin teslim edeceği gibi çalıştığımız her gün ve çalıştığımız her yerde 1 Mayıs’ı da kutlayabiliriz ve kutlayacağız.
1 Mayıs afişlerimizi, pankartlarımızı binalarımıza, işyerlerimize, evlerimize, sokaklara, meydanlara asmaktan, taleplerimizi duyurmaktan da asla geri durmayacağız.
1 Mayıs 2021 Birlik, Mücadele ve Dayanışma gününde büyük kitlelerle merkezi biçimlerde olmasa da çok yaygın biçimde sağlıklı, güvenceli ve insanca yaşam umutlarımızı yan yana getireceğiz. Aşağıdaki taleplerimiz ve hedeflerimiz için mücadeleyi yan yana büyüteceğiz.
2020 1 Mayıs’ında ifade ettiğimiz gerçek, 2021’de çok daha net bir biçimde ortadadır. Bu düzen yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüşmüştür. Felakete dönen bu düzen, baskılarla, yasaklarla, yalanlarla, sansürle, kışkırtılan ırkçılık ve ayrımcılıkla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle, kısacası zulümle ayakta tutulmak istenmektedir.
Bu felakete son vermek, insanlık için yeni bir başlangıç yapmak, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin egemen olduğu, kardeşçe, barış içerisinde yaşayacağımız yeni bir toplumsal düzen kurmak ellerimizdedir.
Umudumuz birliğimizde, mücadelemizde ve dayanışmamızdadır!
1 MAYIS’TA UMUT YAN YANA!
YAŞASIN 1 MAYIS!