Antikapitalist Çalışanlar 14 Nisan’da dijital ortamda Emek Forumu düzenliyor. Forumla ilgili olarak Antikapitalist çalışanlardan Faruk Sevim sorularımızı cevaplandırdı.
Forumun ana sloganı nedir, hangi konulara odaklanacaksınız?
Faruk Sevim: Söylediğiniz gibi 14 Nisan Çarşamba saat 20.00’de dijital ortamda bir Emek Forumu yapacağız. Foruma, çeşitli işkollarından arkadaşlarımız, sendika üyeleri, aktivistler konuşmacı olarak katılacak. Zoom ortamında yapacağımız için katılımcıların da soru sorma ve konuşma yapma imkânı olacak.
Forum’da, ekonomik kriz, geniş tanımlı işsizlik, iktidarın işçilerden kestiği parayla işçilere sözümona destek vermesi, biriken öfke, derinleşen yoksulluk, patronlara cüret kazandıran siyasi yaklaşımlar, siyasi iktidara bulaşık olan çürümenin yarattığı kızgınlık, işçi eylemlerinin yasaklanması ve yaklaşan 1 Mayıs’la ilgili tecrübelerimizi ve düşüncelerimizi paylaşacağız.
Bugün işçi sınıfının sorunları nelerdir?
Bugün işçi sınıfının en büyük sorunu işsizlik ve düşük ücretlerdir. Türkiye’de çalışma yaşamına katılmak isteyen 35 milyon kişiden ancak 25 milyonu iş bulabiliyor ve çalışabiliyor, 10 milyon kişi ise işsiz. 10 milyon işsiz demek, 6 milyon ailenin aç kalması demek.
İş bulduğuna sevinenler ise açlık sınırının altında ücret alıyorlar. Açlık sınırı 3 bin liraya dayanmışken, asgari ücret 2 bin 824 lira. Ama dediğim gibi, bu kadar bile geliri olmayan milyonlarca işsiz var.
Yoksulluk diz boyu. Çöplerden ekmek bulmaya çalışan işçi çocukları, evine ekmek götüremediği için çaresizlikten intihar eden işçiler var.
İşçiler son günlerde sürekli Kod 29 gerekçesi ile işten atılıyor, nedir bu Kod 29
Sendikal haklarımız saldırı altında, sendikaya üye olmak isteyen işçi arkadaşlarımız Kod29 maddesi ile tazminatsız işten atılıyorlar. Kod 29, işçinin işyerinde ahlaka aykırı davranış sergilemesi iddiası. Patron, işçiye “sendikaya üye oldun, onun için seni işten çıkarıyorum” diyemiyor, başka mazeretler buluyor.
Kod 29 ile işten atılan işçi tazminat alamıyor, işsizlik maaşı alamıyor, başka bir işyerinde iş bulmak istediğinde önüne bu madde yine çıkıyor, bir nevi kara liste gibi, Kod 29. Patronlar açıkça işçinin tazminatına, işsizlik maaşına el koymuş oluyorlar, bu tam anlamıyla bir hırsızlık.
Salgın, işçi sınıfında ne gibi sorunlara yol açtı?
Covid salgını bir işçi sınıfı hastalığı oldu. Açık olan işyerlerinde yüzbinlerce işçi hastalığa yakalandı, yüzlerce işçi salgında öldü. Hükümet salgın gerekçesi ile insanları evlere kapatmaya çalışıyor, ama bütün fabrikalar açık. Son dönemde okulları da açtılar, salgın sayıları yine rekorlar kırmaya başladı.
Tedavisi olan, aşısı olan bir hastalık yüzünden her gün yüzlerce insan ölüyor. Bu hükümetin Türkiye insanına yaptığı en büyük kötülüklerden birisidir.
Hâlbuki Türk Tabipler Birliğinin önerdiği şekilde, 28 gün süreli bir tam kapanma uygulansa ve elbette bu kapanma sırasında insanların bütün acil ihtiyaçları karşılansa, salgın büyük ölçüde geriler. Bunun dünyada örnekleri var, bunu yapan ülkeler var.
Ama Türkiye kapitalizmi kendi kaynaklarını insan sağlığı için kullanmaya yanaşmıyor. Salgın döneminde yine bankalar, otomotiv şirketleri, ihracata yönelik fabrikalar yüksek kârlar elde ettiler. Ama bunun karşılığı resmi rakamlarla 30 bin, gerçekte bunun en az iki katı insanın salgın nedeniyle ölmesi olmuştur. Elbette ölenler patronlar değil, işçiler, emekçiler, emekliler, sağlık çalışanları.
İşçi sınıfı ve emekçiler salgın döneminde hükümetten destek alabildi mi?
Dünyada pek çok hükümet salgın nedeniyle destek paketleri açıkladı ve dağıttı. Türkiye bu konuda dünyada sondan ikinci. İnsanlara karşılıksız destek verme konusunda dünya ortalaması, TL cinsinden kişi başı 2 bin 500 lira olurken, Türkiye’de bu rakam sadece 100 lira oldu. Türkiye’de salgın döneminde hibe şeklinde dağıtılan para 8 milyar lira, bunun da 2 milyar lirası, hükümet tarafından IBAN verilerek vatandaştan toplanan paralar.
Hükümet şimdi kısa çalışma ödeneğini de iptal etti ve böylece hibe yardımların bir ayağı daha ortadan kaldırılmış oldu. Şimdi sadece ücretsiz izne ayrılanlara verilen günlük 50 liralık bir hibe yardım var. Bunu da ancak sigortalı çalışanlar alabiliyor. İşçilerin yaklaşık dörtte biri (5 milyon işçi) kayıt dışı çalışıyor. Yaklaşık 2 milyon göçmen işçi de kayıt dışı. Bütün bu insanlar işsiz kaldığında hiçbir yardım alamıyorlar, işsiz kaldıklarında aynı zamanda aç da kalıyorlar.
Hükümet bir yandan Karadeniz’de doğal gaz bulduk müjdesi veriyor, diğer yandan her ay doğal gaza zam yapıyor. Açlık ve yoksulluk artık herkesin belini büküyor.
Hükümetin kazanılmış haklara saldırıları konusunda neler söylersiniz?
İstanbul Sözleşmesi bir gece yarısı iptal edildi. Kadınların, LGBTİ+’ların, çocukların evrensel hakları ellerinden alındı. Kadın ve LGBTİ+ düşmanları şimdi de 6284 sayılı yasaya gözlerini diktiler.
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör atandı, bütün üniversite bileşenleri itiraz ettiler, üniversite öğretim üyeleri ve öğrenciler eylemlerine devam ediyorlar.
Hükümet demokratik eylem yapma hakkımızı, salgın bahanesi ile kısıtladı, ama kendileri lebalep kongreler yapmaya, salgını yaymaya devam ediyorlar. AKP iktidarına yakınlaşan herkes sebepsiz şekilde zenginleşiyor, bu da toplumda bir çürüme ve değersizleşme yaratıyor.
Ne yapmalı?
Direnmek gerekir. Haksızlıklara, yolsuzluklara, işten çıkarmalara karşı direnmek gerekir. Bizler de bunu yapıyoruz. Boğaziçi’nde, sokaklarda, işyerlerinde, okullarda; işçiler, öğrenciler, kadınlar olarak hep birlikte haklarımız için direniyoruz.
Yaklaşan 1 Mayıs’ta bütün işçilerin birleşik eylemini örgütlemek önümüzdeki en önemli görevdir. Sendika yönetimlerini birleşik 1 Mayıs eylemleri için zorlamalıyız. 1 Mayıs’ta bütün işçilerin ortak mitingini yapmalıyız. AKP-MHP ittifakını geriletecek yegâne güç işçi sınıfıdır. Çünkü birleşen işçiler yenilmez.
(Sosyalist İşçi)