Patronlara teşvik emekçiye sefalet

23.01.2020 - 10:45
Haberi paylaş

Temel ekonomik tüm göstergeler derin bir krize işaret ediyor. İktidarın ise ekonomiyle ilgili tüm açıklamaları sanki başka bir gezegende yaşıyormuşuz  hissi yaratıyor.

Giderek otoriterleşen siyasal atmosferde, ekonominin yukarıdan  aşağıya, iktidar tarafından belirlenen hedeflere göre planlanması, sistemi daha da kırılgan hale getirdi.  Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2020 yılı büyüme hedefi yüzde 5 olarak belirlendi. Enflasyon oranı hedefi ise yüzde 8.5, işsizlik hedefi yüzde 11.8 olarak belirlendi. 2020 bütçesinin temelini bu hayali hedefler oluşturmakta.    

Krizi atlattık mı?

Son üç aydır ekonomide iyimser bir hava estiriliyor. Bu iyimserliğin arkasında ekonominin uluslararası sermaye girişlerine bağımlılığı var.  FED’in faizleri indirmesi ve Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın negatif faiz seviyesine inmesi sermayenin gelişmekte olan ülkelere akması, krizin üç çeyreklik daralmayla atlatılmasına yol açtı. Ayrıca, Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi  ve  kamu bankalarının devreye girmesiyle birlikte kredi genişlemesi  hane halkı harcamalarının artmasını sağladı.  Fakat bu adımlar,  krize çözüm olmadığı gibi, ücretlerin baskılanmasına ve yoksullaşmaya yol açıyor.  Çünkü tüm bu enflasyon, faiz kıskacı biçiminde yaşanan tartışmaların temelinde borca dayalı büyüme modeli yatıyor. Ve  bu model  krizin de temel nedeni. Kredi ve teşvikler  krizi erteliyor ama bu çok daha büyük bir ekonomik daaralma riski taşıyor.

Boğazımıza kadar borçluyuz

Ekonomide yaratılmaya çalışılan iyimser havaya rağmen, ciddi bir borç yüküyle karşı karşıyayız. Türkiye’nin  dış borcu 447 milyar dolara dayandı. Bunun 148 milyar doları kamuya,  299 milyarı özel sektöre ait.  Dış borçların büyük bölümünün özel sektöre ait olması yanıltıcı olmasın, özel sektörün dış borcu ‘hazine garantili’ olduğundan iktidar bu borçlara birinci dereceden kefil durumda. Yani bu şirketlere borç veren uluslararası kuruluşlar borçlarını tahsil edemediklerinde hazinenin kapısını çalacaklar. Ayrıca   “Kamu Özel İşbirliği” ve “Yap İşlet Devret” adı altında yapılan, üçüncü köprü, 3. Havalimanı, Gebze-İzmir otoyolu gibi pek çok inşaat projesinde dövize endeksli yüksek hazine garantileri verildi. Dolayısıyla tüm borçlar emekçilerin cebinden karşılanacak. Bu da önümüzdeki yıl dolaylı ve dolaysız vergilerin artacağı, ücretlerin düşürüleceği, eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmetlere ulaşımın daha da zorlaşacağı anlamına geliyor. 

Hükümetin derdi şirketleri kurtarmak 

İktidar, ekonomide yaşanmakta olan olumsuzluklara neden olan şirketleri korumak için hazine garantileri, çeşitli kredi ve borçlanma kolaylıkları sağlarken, krizde hiçbir sorumluluğu olmayan emekçiler peş peşe gelen zamlar ve düşük ücret artışları nedeniyle sefalet koşullarında yaşıyor. Geçen Kasım ayında Fatih’te  4 kardeş ve Antalya bir baba, borç ve işsizlik nedeniyle intihar ettiler.  TUİK verilerine göre 2002-2018 yılları arasında 50.378 kişi, sefalet ve yoksulluk karşısında tüm umutlarını yitirerek intihar etti. Enflasyondaki artış ve düşük ücret nedeniyle emekçilerin borç yükü de katlanarak arttı. Bankalara ve finansman şirketlerine olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçları 583,6 milyar liraya ulaştı. 

Krizin faturası emekçilere kesiliyor

Ücretli çalışanlar açısından uzun zamandır ‘kemer sıkma’ süreci yaşanıyor. 2019 yılında derinleşerek ilerleyen kriz sürecinde emekçilerin günlük yaşamıyla  ilgili tüm göstergeler adeta alarm verdi.   DİSK-Ar raporuna göre,  işgücüne katılım oranı yerinde sayarken, işsizlik rakamları arttı,  istihdam daraldı. Geniş tanımlı işsizlik 7 milyonun üzerine ulaştı. Son bir yılda elektriğe yüzde 60, doğalgaza yüzde 52, gıda fiyatlarına yüzde 50, tekel ürünlerine yüzde 60, süte yüzde 50 zam geldi.  Tüm bu göstergelerin karşısında TUİK’in açıkladığı enflasyon oranı: Yüzde 16.  Daha vahimi  2020-2022 Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) ücretler gerçekleşen değil, hedeflenen rakamlara göre belirlendi. Yoksulluk rakamının 6.850 TL olduğu koşullarda,  kamu çalışanlarına, yüzde 4 artı 4 zamdan sonra, asgari ücretle çalışan yaklaşık 10 milyon işçiye de 2.300 TL’lik sefalet ücreti reva görüldü. Özel sektörde de durum aynı, iktidara sırtını dayayan patronlar 3 yıllık sözleşmelerle yüzde 10’u geçmeyecek zamlar dayatmaktalar. YEP 2020-2022’nin özeti ise: sermayeye daha fazla teşvik ve imtiyaz, emekçilere daha fazla vergi, düşük ücret ve güvencesiz çalışmadan ibaret. Ayrıca,  işçilerin tepkisi nedeniyle yıllardır yapamadıkları kıdem tazminatının gasp edilmesi ve “Tamamlayıcı sağlık sigortası” adı altında emeklilik haklarının gasp edilmesi de programın gündeminde.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol