Metal işçilerinin sözleşme süreci devam ediyor

29.11.2019 - 08:12
Haberi paylaş

Ekonomik kriz derinleşerek devam ederken metal işkolunda grup toplu sözleşme görüşmeleri sürüyor.

Metal grup sözleşmeleri; sözleşme kapsamındaki işçilerin çokluğu, MESS’in işveren örgütleri içindeki başat durumu ve sektörün ekonomi içindeki büyüklüğü nedeniyle hep önemli oldu. 

Sözleşme sürecinde yaşanan gelişmelerle ilgili, Birleşik Metal-iş Sendikası toplu sözleşme uzmanı İrfan Kaygısız ile görüştük.

Metal iş kolunu ve Birleşik Metal-iş’in konumunu kısaca bize anlatır mısınız?

Metal işkolunda yaklaşık 1,5 milyon işçi çalışıyor. MESS ile sürdürülen toplu sözleşme görüşmeleri ise 195 işyerinde 126 bin işçiyi kapsıyor. Birleşik Metal-iş, 40 fabrikada 10 bini üyesi olan 14 bin işçi için görüşmelere katılıyor. Metal sözleşmesi, özel sektördeki en büyük grup toplu iş sözleşmesidir.

Genelde işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 13,8 iken, metalde sendikal örgütlülük oranı yüzde 18’dir. Metal işçileri görece daha örgütlü bir kesimi oluşturmaktadır, sendikalı her 6 kişiden biri metal sektöründe çalışmaktadır.

Metal işverenleri görüşmelerde nasıl bir tavır takınıyorlar?

Metal işverenleri hükümetin desteğini her zaman arkalarında hissediyorlar. İşkolunda fiilen grev yasağı var. Son üç dönemdir grev kararı alıyoruz, ama grev yasaklanıyor. Bu dönem ekonomik kriz konusunu işverenler sürekli önümüze bir engel olarak getiriyorlar.

Aslında metal sektörünün iç piyasadaki satışları düşse de ihracatı sürekli artıyor. Bu nedenle sektörün durumu iyi. Karlılıkları sürüyor, önceki yıllara göre azalma var, ama zarar eden işyeri yok.

Metal sektöründe en son grevi ne zaman yaptınız?

Son grevimizi 2011 yılında yaptık. 2015’de de grev kararı aldık ancak grevlerimiz yasaklandığı için Yüksek Hakem Kurulu karara bağladı.

2017 yılında ise sektörde örgütlü üç sendika, Birleşik Metal-iş, Türk Metal ve Çelik-İş grev kararı aldılar, ama bütün grevler hükümet tarafından yasaklandı. Sonrasında MESS ile yapılan görüşmeler sonucu sözleşmeyi imzaladık, yüzde 23-24 zam aldık. 2017 koşullarında iyi bir sözleşme imzaladık. Son yılların en iyi toplu sözleşmesiydi, enflasyon artı 20 puan zam aldık.  Enflasyona oranla bu düzeyde bir zam daha önce hiç alınmamış. 

İşverenlerle süren tartışmalar hangi konulara yoğunlaşıyor?

Patronlar bu dönem sürekli şunu söylüyorlar: “Geçen dönem işler iyiydi, verdik, bu dönem iyi değil, vermeyeceğiz.” 2017 yılı metal sektörünün en karlı yılıydı. Sözleşme masasında işverenler işlerin kötülüğünden hiç bahsetmemişlerdi, ama bu dönem her görüşmemizde “işler kötü” diyorlar. Biz de sürekli onlara “işler kötü değil” diyoruz. 

Metal sektöründe “işlerin kötü olduğu” doğru değil. Yaptığımız araştırmalara göre işverenler bu dönem de kar ettiler, sadece geçen döneme göre biraz daha az kar ettiler. İşverenler karlarındaki azalmayı zarar etmek olarak görüyorlar.

Bunun araştırmasını yaptık, otomotivde, diğer metal fabrikalarında iç pazarda daralma var, ama ihracat artışı ile bunu dengeliyorlar. İşverenlerle tartışmalarımız iki başlıkta sürüyor: Onlar ekonomik kriz var diyor, biz yoksullaştık diyoruz. 

İşçiler sürece nasıl bakıyor?

Resmi enflasyon ile gerçek enflasyon her zaman farklı olur. Ama bu dönem karşılaştığımız artık başka bir şey. Hükümet enflasyonun gerçek değerinin belki de dörtte birini açıklıyor. Hükümet yüzde 10 açıklıyor, işçi bunun yüzde 30-40 olduğunu yaşayarak görüyor. 

Dolayısıyla işçiler gerçekten yoksullaştılar. Geçen dönem alınan yüksek zam en fazla 6 ay idare etti. Sonrasında çok ağır bir yoksullaşma yaşadılar. Ben 12 yıldır TİS uzmanı olarak çalışıyorum, işçilerin bu kadar talepkar olduğu bir dönem hatırlamıyorum. 

Bazı işyerlerinde işler bir ölçüde kötü, ama işçiler geçen dönem istediğinden en az iki kat fazla istiyor. Bunun en önemli sebebi yoksullaşma.

Yaptığımız araştırmalara göre işçilik maliyeti her yıl giderek azalıyor, bu dönem, bir önceki döneme göre yine azalmış, işçiliğin toplam maliyet içindeki payı giderek azalıyor. Bunu şirket bazında yaptığımız araştırmalarda çok çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Bu da işçilerin reel ücretlerinin erimekte olduğunun açık bir göstergesidir.

Sendika üyelerinin genel ücret ortalamasını hesapladım, ortalama olarak 2010 yılında asgari ücretin 2,5 katı ücret alıyorduk, şimdi ise asgari ücretin 1,8 katı ücret alıyoruz. 2010 yılında brüt asgari ücret 729 TL idi, ücretimiz brüt 1857 TL idi. Bugün asgari ücret brüt 2558 TL, ortalama ücretimiz brüt 4716 TL.

Hedeflenen enflasyon kadar zam dayatması var mı?

Bize işverenler şimdilik bir zam önerisinde bulunmadılar, hedeflenen enflasyonu da zam olarak önermediler. Bu daha çok kamuda işçi ve memurlar için gündemde. Bir de esas olarak asgari ücret tartışmalarında gündeme gelebilir.  

Bizde işverenler resmi bir teklifte bulunmadılar, ama sözlü olarak “gerçekleşen resmi enflasyonu verelim, refah payı vermeyelim” diyorlar. Şu anda gerçekleşen enflasyon son altı ayda yüzde 6, bu da hayatın gerçekleri ile bağdaşmıyor, enflasyon değerleri çok baskılandığı için gerçek yoksullaşmayı yansıtmıyor.

İşverenlerle tartışırken bize “üretim maliyetlerimiz çok arttı” diyorlardı. Baktık, üretici fiyatları TÜİK’e göre son bir yılda sadece yüzde 1,7 artmış. Yani komedi, bunu işverenlere söyledik, “sizin maliyetleriniz yüzde 1,7’nin çok üstünde artmışsa, tüketici fiyatlarının da en az yüzde 60 arttığını kabul etmeniz gerekir” dedik. Bize göre TÜİK’in açıkladığı hem üretici, hem de tüketici fiyat artış oranları gerçeği yansıtmıyor. Geçen yıl bu ay üretici fiyat artış oranı yüzde 45’ti. Geçen ay bütün enerji ürünlerine zam yapıldı, ama üretici fiyatı yıllık sadece yüzde 1,7 artmış.

İşçiler sözleşme sürecinde resmi enflasyon rakamlarını asla kabul etmeyeceklerini sürekli söylüyorlar. Bunu işverenlere sürekli iletiyoruz. 

Ücret teklifiniz oldu mu?

Bizim teklifimiz ilk altı ay için ortalama yüzde 34,2. Diğer 6 aylık dilimlerde enflasyon artı 4-5 puan. Türk Metal krizi gerekçe göstererek yüzde 24 teklif etti. Henüz ücret zammı maddelerini görüşmeye başlamadık, işverenlerin resmi bir teklifi yok. Enflasyonu vermeye kalkarlarsa işçilerin bunu kabul etmesi mümkün değil.

Devletin yeniden değerleme oranı yüzde 22 iken, resmi enflasyon rakamlarına hiçbir işçi inanmaz, böyle bir zam teklifini de asla kabul etmez.

İşçilerin ücretleri yıl içinde artan vergi oranları nedeniyle düşüyor, bu konuda işverene bir teklif sundunuz mu?

Evet sunduk. Vergi oranları işçinin canını çok yakan bir sonuç yaratıyor. Bazı dönemlerde alınan zamların önemli bir bölümü vergi diliminin bir üst dilime yükselmesi nedeniyle işçinin cebine girmiyor, devlete vergi olarak gidiyor. Bu nedenle, ilk dilim olan yüzde 15’lik vergi diliminin üzerindeki kısmın işveren tarafından ödenmesini teklif ettik.

Teşekkür ederiz, mücadelenizde başarılar dileriz.

Çağla Oflas – Faruk Sevim 

Bültene kayıt ol