Erdoğan, daha birkaç ay önce "dostum" dediği Trump'ın telefonlarına çıkmıyor. Erdoğancı ve ulusalcı gazetelerin iddia ettikleri gibi Türkiye eksen mi değiştiriyor?
Kendi kriziyle boğuşan NATO ile Türkiye'nin arası açık. Fakat Erdoğan ve Bahçeli, NATO üyeliğinden çıkmayı düşünmüyor, NATO'da Türkiye'nin önemli bir müttefikleri olduğunu söylüyor.
Yerli-milli ittifakı, ABD'yi "PYD'yi silahlandırmakla" suçluyor, kurmak istediği sınır ordusuna da karşı çıkıyor. Fakat Suriye'de IŞİD'e karşı operasyon yapan ABD ordusunun en önemli harekat ve lojistik merkezi Adana'daki İncirlik Üssü. 15 temmuz darbesinin planladığı yerlerden biri olmasına rağmen milliyetçi ittifak ABD üssünü kapatmayı düşünmüyor.
Ak Parti'nin ABD ile olan gerilimine bakıldığında, kökten bir eleştiri, Ortadoğu'da dökülen kanların ve zalim uygulamaların hesabını sormak değil, "PYD'yi bırak bizimle müttefik ol" fikri görülüyor. Yani milliyetçi cephe, Suriye'ye ABD müdahalesine değil ABD'nin müttefiklerine karşı olduğu için gerilim çıkarıyor. Bu gerilim bir kopuş olarak yansıtılsa da aslında uluslararası ilişkilerin günümüzdeki biçimi. Irkçı Trump, 7 ülkeye vize yasağı getirmesine rağmen, Erdoğan onunla büyük silah ve ekonomik anlaşmaları imzalamaktan imtina etmemişti.
Peki ya Türkiye'nin, Rusya ve müttefikleriyle yakınlaşması bir eksen değişikliği değil midir? ABD emperyalizminin derin bunalımı, rakibi Rusya ile mücadelesini sertleştirdi. İki emperyalist devletin hegemonya savaşı, Türkiye'nin sınırlarında gerçekleşiyor. Erdoğan, üstünü çizen ABD ve AB yönetimine karşı, Suriye'ye askeri müdahaleyle etkinliğini artıran Putin'e yaklaşıyor. İki lider ve devlet ise birçok konuda aynı düşünmüyor. Bu pragmatik bir ilişki. Ak Parti hükümeti, iki emperyalist devletin kavgasından yararlanarak iktidarını ve gücünü korumaya çalışıyor. Rusya'nın müttefikleri İran ve Suriye hükümetleri ise Türkiye'nin tarihsel rakipleri, Irak'la da köklü anlaşmazlıklar var. Bunlara rağmen Ak Parti hükümeti, Rusya ile dev silah, nükleer ve ticari anlaşmalar imzalıyor.
Tüm bu olgulara bakıldığında, Erdoğan-Bahçeli ittifakının lafta emperyalizme karşı olasalar da gerçekte bundan çok uzak oldukları görülüyor. Onların milliyetçi anti-emperyalizmi, güçlü devletlerin dünyanın geri kalanına uyguladığı zorbalığa son vermek için değil bu güçlü devletler tarafından tanınmak üzerine şekilleniyor.
(Sosyalist İşçi)