Gazeteci Ahmet Altan’ın gözaltı ve tutuklanma süreci, Türkiye tarihindeki hukuk ve ifade özgürlüğü komedileri arasındaki yerini çoktan aldı.
Ahmet Altan 12 günlük gözaltının ardından serbest bırakıldığı günün akşamına tekrar göz altına ve tutuklandı. Hâlâ net bir tutuklama gerekçesinin açıklanmayışı ve soruşturmada yöneltilen sorularla skandal devam ediyor.
Sosyalist İşçi gazetesi, bütün bu süreci Ahmet Altan’ın avukatlarından Ergin Cinmen’le konuştu.
Önce ‘sübliminal mesaj’ sonra televizyon programı, sonra ‘Fetö’nün amaçları doğrultusunda yayın yapmak’ gerekçeleri öne sürüldü. Sanki ‘Ahmet Altan’ı her halükarda tutuklayalım da gerekçesini bir şeikde buluruz’ yaklaşımı var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aynen sizin dediğiniz gibi. Televizyon programı olmasaydı da bu karar olurdu. Can Erzincan diye bir program var, 14 Temmuz’da bir yayın yapmış. O programda söylenen bir cümle nedeniyle Ahmet ve Mehmet Altan’ın ‘sübliminal mesajlar yoluyla, askerlerle birlikte darbeye iştirak’ ettikleri suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Bu sübliminal mesaj meselesi mizah konusu oldu, karikatürler yapıldı. Bunun üzerine sübliminalden vazgeçtiler.
Hem Ahmet hem Mehmet televizyon programında ettikleri birer cümle, kendilerinin geçmişteki yazıları ve başka televizyon programlarındaki konuşmaları nedeniyle suçlanıyor. Ancak hangi yazı veya program olduğu belli değil. Ama esas tutuklama gerekçesi, genel itibariyle hükümete muhalefet etmek ve Cumhurbaşkanı hakkında demokrat olmadığını kendi lisanlarıyla söylemek.
Zaten tutuklamayı kafaya koymuşlar. Ancak sonunda mutlaka beraat olacak bir soruşturma bu. Altan’ları tutuklayarak hem onlara fiili ceza verme amacı güdülüyor hem de benzer insanlara, muhaliflere ibret vesikası olarak ortaya çıkarılmak isteniyor. Hukuken çok vahim bir durum bu. Ben 12 Eylül’den bu yana, buna benzer ifade özgürlüğü davalarında avukatlık yaptım. Bu kadar saçma sapan, bu kadar demokrasiden ve hukuktan uzak suçlamalarla ilk defa karşılaştım. İfade özgürlüğünü böylesi ortadan kaldıran bir suçlama olmadı. Sadece Altan’lar açısından değil tüm gazetecilerle ilgili benzer suçlamalar var. Soruşturma aslında ‘ifade özgürlüğünü niçin kullandın’ sorusuyla başlıyor.
Gözaltından serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamada Ahmet Altan sizin son söylediğinize değiniyor. Soruşturmada herhangi bir kanıtın ve eylemin değil fikirlerin sorulduğundan bahsediyor. Nasıl bir sorgulama yaşandı, savcı neler sordu?
Savcının ve hakimlerin soruları çeşitli konulardaki fikirlerini sorgulamaya yönelikti. ‘17-25 Aralık size göre darbe değil miydi, hükümete niçin bu denli muhalefet ediyorsunuz’ gibi sorular soruldu. Tutuklama gerekçesinde de daha önce söylediğim gibi yazıları ve televizyon programlarındaki konuşmaları gerekçe gösterildi. Ancak bunlara dair herhangi somut bir bilgi yok. Yani hangi yazılar ve programlar olduğunu somutlaştırmadan suçlama yöneltiyorlar.
12 günlük gözaltıdan sonra serbest bırakıldığı günün akşamına tekrar gözaltına alınarak tutuklandı. Bu süreç nasıl gelişti?
İlk tutuklama isteminde Ahmet Altan’ın salıverilmesi bence, bir hukuk devleti imajı yaratmak için gerçekleşti. Tarafsız bir yargı varmış görüntüsü yaratmak için bıraktılar. ‘Bakın yargıç iki kişiyi ayırıyor, birini tutukluyor, diğerini serbest bırakıyor. Ama savcının itiraz hakkı var hukuken. Savcı itiraz etti başka bir yargıç tutuklama kararı çıkarttı’ gibi her şeyin hukuki işlediğine dair bir imaj yaratmak istediler. Çünkü Ahmet Altan’ı da tutuklamayı kafaya koydukları en başından beri belliydi.
Ahmet Altan açıklamasında ‘bilmediğimiz bir güç 15 temmuz’un gerçek sorumlularının gerçekten araştırılmasını engellemek istiyor’ demişti. Tutuklama kararının çıkmasında bu açıklamadaki vurguların ve işaret ettiği yerlerin etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Zannetmiyorum. Daha önce söylediğim gibi, savcı zaten kafaya koymuş tutuklatmayı. Serbest bırakılmasına da o itiraz etti.
Bundan sonra ne olacak? Dava nasıl ilerleyecek?
Bundan sonra itirazlarımız yapılacak. Henüz yapmadık. Bu hafta içinde itirazlarımızı ileteceğiz. İtirazlarımız reddedilirse Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz bu davayla ilgili. Oradan da olumlu bir gelişme olmazsa AİHM’e gideceğiz. Davanın sonuçlanmasını bekleyeceğiz.