Ermeni Soykırımı ve ders kitaplarındaki ırkçılık

22.04.2016 - 23:06
Haberi paylaş

Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin 24 Nisan tutuklamalarıyla başlayan ve 1917'ye kadar kesintisizolarak, daha sonra da çeşitli kesintilerle günümüze kadar süregelen soykırım süreci, geçtiğimiz sene 100. yılını doldurdu.

Aradan geçen bu yüz yıllık süre zarfında, Türkiye’de soykırımla ilgili olarak devlet politikası hemen hiç değişmedi. Kimi zaman biraz daha açık, kimi zaman biraz daha üstü örtülü olsa da, inkâr politikaları aynen devam ettirildi. Aktif ve pasif inkârın yanı sıra, gerçekler tersyüz edilerek, gerçekte kurban olanlar saldırgan, saldırganlar ise mazlum olarak anlatıldı. 

İnkârcılık uzun bir zaman boyunca "biz, yani Türkler hiçbir şey yapma-dık, asıl onlar bize ihanet etti ve onlar bizi öldürdü" tezini savunurken, son yıllarda verilen mücadelelerden güç alan alternatif tarih yazarlarının ortaya koyduğu gerçekler karşısında "evet, bir şeyler oldu, hatta kötü şey-ler oldu, ama neden oldu, bizim haklı gerekçelerimiz vardı" tezi daha yo-ğun bir şekilde işlenmeye başlandı.

Türkiye devletinin Ermeni soykırımı inkârını geniş kitlelere kabul ettirebilmek için kullandığı çeşitli araçların başında, "Milli" Eğitim Bakanlığı bünyesinde birer Kemalist beyin yıkama makinesi olarak hizmet veren okullar geliyor. Öğrencilere okutulan ders kitaplarında, siyasi iktidarın o an aldığı pozisyona bağlı olarak, inkârcılık sürekli olarak yeniden yeniden üretiliyor.

İnkârcılığın en billurlaşmış örneklerinden biri, 1933 yılında basılan “Tarih IV – Türkiye Cumhuriyeti” kitabında Ermeniler konusu “Cihan Harbi’nin Sonunda Osmanlı Devleti’nin Durumu - Hristiyan Unsurların Faaliyeti” konu başlığı içerisinde ele alınmaktadır. Burada ilk defa tehcirden de söz edilmektedir. "Ermeni Patriği Zaven Efendi de, ‘Mavri Mira’ Heyeti ile hemfikir olarak çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor... İstanbul’daki merkezlerinden verilmiş olan bu direktif dahilinde, (Vilayat-ı Şarkiye Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti) Erzurum Şubesi, Doğu Vilayetlerinde Türk’ün haklarını korumakla beraber göç ettirme sırasında yapılan kötü muamelelerde milletin kesinlikle payı bulunmadığını ve Ermeni mallarının Rus istilasına karşı korunduğunu, buna karşılık Müslümanların pek gaddar hareketlere maruz kaldığını ve hatta emre aykırı olarak göç ettirmeden alıkonulan bazı Ermenilerin koruyucularına karşı reva gördükleri muameleyi deliller ve belgelerle medeniyet alemine sunmaya ve bildirmeye ve doğu vilayetlerine karşı güdülen istila maksatlarını hükümsüz bırakmak için çalışmaya karar veriyor..."

Görüldüğü gibi burada soykırım inkârcılığının aslında klasikleşmiş söylemi yer alıyor. Savaş zorunluluğu içerisinde Ermeniler göç ettiriliyor, bazı kötü muameleler oluyor ama milletin payı kesinlikle yok Peki kimin payı var? Ermenilerin mallarıRus istilasına karşı emniyete alınyor - eğer böyleyse emanete hıyanet meselesini de ele almak gerekir - ve yerinde bırakılan bazı Ermenilerin "koruyucularına" karşı çok gaddarca davranışlarda bulunduğu anlatılıyor. Yerinde bırakılan az sayıda Ermeni'nin, o durumda Müslümanlara karşı bir harekete girişmeleri mümkün mü? Üstelik yerinde bırakılan Ermenilerden söz edilirken, unutulmaması gereken en önemli gerçek, 

Anadolu adı verilen koca topraklarda artık sadece tek bir Ermeni köyünün -Vakıflı köyü - kaldığıdır. Gerisi yok edilmiştir.

Günümüzde ders kitaplarında inkârcılık çok daha geniş bir şekilde ele alınmakta, soykırım gerçeğini ortaya koyanlara birer cevap niteliği verilmeye çalışılmaktadır. Evet, kötü şeyler oldu, ancak rakamlar çok abartılıdır, kayıp sayısı o kadar değildir, üstelik onlar da yolda hastalıktan vs. ölmüştür tezinin savunulduğu kitaplarda, Kürt özgürlük hareketinin Ermeni kökenli olduğunun belirtilmesine de ayrı bir özen gösterilmektedir. 

Özellikle orta öğrenim için hazırlanan ders kitapları, inkârcılığın günün koşullarına uyarlanmak suretiyle yeniden ve yeniden üretildiği birer odak konumundalar. Bu durumun değişmesi için harcanan çabaların artırılarak sürdürülmesi çok yerinde olacaktır, çünkü burada atılan inkârcılık ve ötekileştirme tohumları maalesef hızla yeşerme imkânı bulabilmektedir.

Atilla Dirim

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol