Ankara katliamı: Devlet saldırı hazırlığını bilmesine rağmen önlem almamış

14.04.2016 - 10:32
Haberi paylaş

10 Ekim 2015'te Ankara'daki barış mitingine yönelik canlı bomba saldırısında 102 kişi ölmüştü. AKP'li yazarlar, o dönem sık sık muhalefetin niçin devleti suçladığını sorguluyordu. Son iki günde ortaya çıkan bilgiler ışığında, devlet birimlerinin katliamla ilgili hazırlıkların tamamını bildiği ancak önlem almadığı görülüyor.

Evrensel'in aktardığı İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin emniyet görevlileri hakkında hazırladığı ön inceleme raporuna göre, Ankara Emniyeti'ne Suruç Katliamı’nın ardından istihbarat yağmış. Gelen istihbarat bilgilerinde, 31 Temmuz 2015 tarihinde, katliamın yaşandığı gün de dahil sık sık bombacı Yunus Emre Alagöz’ün adı geçiyor. Ankara, saldırının yaşanabileceği olası yerler olarak gösterilirken, halkın kalabalık bulunduğu alanlar, miting ve gösterilerde ek tedbirler alınması yönünde çok sayıda uyarı yapılmış.

HDP'nin hedefte olduğu biliniyormuş

Alagöz’ün içinde bulunduğu belirtilen Dokumacılar Grubunun özel olarak HDP’yi hedefe koyduğu da istihbarat bilgilerinde yer alıyor. Raporda, buna rağmen canlı bomba saldırısına yönelik gözle görülür bir önlem alınmadığına dikkat çekilerek söz konusu personel hakkında adli soruşturma açılmasında yarar görüldüğü belirtiliyor. İfade veren emniyet amirleri ise “istihbarat HDP’ye yönelikti, HDP miting tertip komitesinde değildi” diyerek kendini savundu. Oysa tertip komitesi üyeleri, miting öncesi yapılan toplantıda HDP ve CHP’nin mitinge katılacağı konusunda emniyetin bilgilendirildiğini, hatta yetkililerin miting tertip komitesi üyelerine HDP ve CHP liderlerinin katılıp katılmadığını sorduğunu ifade ediyor.

Patlama HDP içerisinde olmuştu

10 Ekim günü DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin düzenlediği Emek Barış Demokrasi Mitingi öncesi, toplanma yeri olan Ankara Garı önünde 102 kişinin yaşamını yitirdiği eş zamanlı iki canlı bomba saldırısı yaşanmıştı. İlk patlama HDP’lilerin içinde, ikinci patlama da HDP’lilerin hemen yakınında EMEP ve BTS’lilerin yoğun olduğu noktada gerçekleşmişti. Dün basında yer alan haberlerde, patlamanın gerçekleştiği sabah Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığının Yunus Emre Alagöz ve irtibatta olduğu Mehmet İşik’in Türkiye’de olabileceği ve sansasyonel bir eylem peşinde oldukları konusunda ilgili birimleri uyardığı ortaya çıkmıştı. İstihbarat, söz konusu kişilerle ilişkilendirdiği numaranın patlamadan iki gün önce Ankara’da bir GSM numarasıyla da iletişime geçtiği tespitine yer vermişti.

İşik-Alagöz ilişkisi

Aynı zamanda Suruç’ta gerçekleşen katliamın faili Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün kardeşi olan canlı bomba Yunus Emre Alagöz’e ilişkin 31 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Adıyaman merkezli çok sayıda istihbarat emniyetin ilgili birimlerine iletildi. Alagöz ile ilgili hemen hemen tüm istihbarat yazılarında Mehmet İşik ile birlikte olduğunun tahmin edildiği ifade edildi. İki ismin fotoğrafları yine bu tarihlerde defalarca ilgili birimlere dağıtıldı.

İstihbarat bilgilerinde Alagöz ve Mehmet İşik’in aileleriyle helalleştiği bilgisine yer verildi. İşik’in annesinin, oğlunun Alagöz kardeşlerle birlikte hareket ettiği ve canlı bomba olabileceği yönünde emniyete başvurduğu basına da yansımıştı.

8 Ekim günü yine Dokumacılar Grubuyla ilişkili Hacı Yusuf Kızılbay’ın kullandığı belirtilen bir GSM numarasından İşik’in annesiyle görüştüğü tespit edildi. Bu nedenle Mehmet İşik’in Türkiye’de olabileceği konusunda Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından TEM’e yazı gönderildi. Yazıda, bombacı Yunus Emre Alagöz’ün de İşik ile birlikte Türkiye’de olduğu tahminine de yer verilerek “sansasyonel eylem yapacakları” uyarısı yapıldı.

Yani bombacı Alagöz’ün Türkiye’de olduğu tespiti patlamadan iki gün önce emniyette vardı.

Üstelik ağustos ve eylül ayı boyunca yapılan diğer bilgilerden farklı olarak 10 Ekim günü TEM’e gönderilen yazıda “teyide muhtaç bilgilere göre” ibaresi yer almadı. Yani istihbarat, önceki istihbaratlardan çok daha ciddiydi.

14 Eylül'de mitingler için uyarı yapıldı

Önceki istihbarat yazılarında olası saldırı hedefleri arasında genel olarak “halkın kalabalık bulunduğu yerler” ibaresi yer alırken, 14 Eylül 2015 tarihli yazıda “miting/kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlama şeklinde kompleks bir eylem olabileceği” ifade ediliyor. Yani mitinglerin hedef alınacağı açıkça belirtiliyor, eylemin nasıl gerçekleşeceği de “birden çok canlı bomba patlaması” şeklinde tarif ediliyor.

Temmuz 2015 tarihli yazıda, potansiyel saldırı hedefleri sıralanırken “başta Ankara” ifadesinin yer aldığı da düşünüldüğünde, Ankara’da gerçekleşen mitingin grubun hedefi olabileceği çok açık görülüyor. Ayrıca 10 Eylül günü Ankara’nın potansiyel hedef olabileceği konusunda başka bir uyarı yazısı da ilgili birimlere dağıtılıyor.

Üstelik 22 Temmuz 2015 tarihinde emniyette gerçekleşen brifingde Ankara Valisinin de Dokumacılar Grubunun Ankara’yı hedef alabileceği konusunda uyarıldığı belirtiliyor.

HDP’nin katılacağını IŞİD biliyor, Ankara Emniyeti bilmiyormuş!

2015’in başından 10 Ekim’e kadar 93 adet istihbarat yazısı Ankara Emniyetine iletilirken, Dokumacılar Grubunun Suriye’de PYD ile IŞİD arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle HDP ve HDP bileşenlerini hedef alabileceği istihbarat bilgilerinde isim verilmeden anlatılıyor. AKP ve HDP’nin potansiyel hedef olduğuna yönelik çeşitli yazıların da emniyette ilgili birimlere dağıtıldığı mülkiye müfettişlerinin raporuna yansıyor.

Emniyet görevlilerinin HDP’yi potansiyel IŞİD saldırılarının hedefi olarak gördükleri raporda da açıklıkla görülüyor. Raporda ifadesine yer verilen Ankara Emniyet Müdürlüğü Eski İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy “Adana, Mersin, Diyarbakır ve Suruç patlamalarında hedef kitlenin HDP bileşenleri iken 10.10.2015 tarihli mitingi düzenleyen tertip komitesine bakıldığında HDP bileşenleri arasında yer alan herhangi bir grubun bulunmadığı görülmektedir” diyerek kendini savunuyor. Oysa tertip komitesi üyelerinin ifadelerinde, tertip komitesinde yer almasa da HDP’nin mitinge katılacağından haberdar olduğu ortaya çıkıyor.

Demirtaş, Yüksekdağ ve Kılıçdaroğlu sorulmuş

Tertip komitesi üyelerinin verdiği ifadeye göre, komite ile emniyet arasında yapılan toplantıda katılımcılar gündeme geliyor. Emniyet amirleri, protokol olup olmayacağı hakkında bilgi istiyor, hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın mitinge katılıp katılmayacağını soruyor. Hatta tutanak tutulmayan ikinci toplantıda da aynı konu tekrar gündem oluyor. Komite üyeleri liderlerin programlarına göre mitinge katılabileceklerini, katılmasalar bile çok sayıda milletvekiliyle 20’yi aşkın kurumun yöneticilerinin mitingde yer alacaklarını aktarıyor ve emniyet görevlilerinden gerekli tedbirlerin alınmasını istiyor.

Yine de soruşturma açılmadı

Ankara’da HDP’nin de katılımcısı olduğu kitlesel bir mitingin hedef olabileceğine dair bu kadar istihbarata rağmen, üstelik bombacı Yunus Emre Alagöz ile birlikte hareket ettiği tahmin edilen Mehmet İşik’in Türkiye’ye girip aralarında Ankara’nın da bulunduğu çok sayıda şehirdeki numarayla irtibata geçtiği tespit edilmişken, emniyet amirleri hakkında soruşturma talebi Ankara Valiliği tarafından reddedildi.

Üstelik soruşturma iznine ilişkin müfettişlerin Dönemin İl Emniyet Müdürü Kadri Kartal, Eski Ankara İstihbarat Şube Müdürü Cihangir Ulusoy, Ankara TEM Şube Müdürü Hakan Duman, Eski Ankara Güvenlik Şube Müdürü Adem Arslanoğlu ve Ankara TEM C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında “adli soruşturma açılmasında kamu yararı vardır” tespitine rağmen.

Personelin psikolojisi bozulmasın diye iletilmemiş!

TEM Şube Müdürlüğü C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür, 14 Eylül 2015 tarihli ve mitinglerin özel olarak hedef olabileceği uyarısı yapılan istihbaratı üstlerine neden iletmediği sorusuna, özel olarak Ankara ilinin belirtilmemesi ve 4 gün önce benzer bir yazı gelmesine dayandırdı. Gür ifadesinde, “Aynı içerikli yazıların personel üzerinde ‘Yine mi eylem ikaz yazısı. Hep aynı yazıyı gönderiyorlar’ şeklinde oluşturduğu olumsuz psikolojik etki ile kısa süre önce içerik olarak benzer bir evrakın gönderilmesini dikkate alıp evrakı tekrar göndermem durumunda (...) evrakın gereksiz yere ifşa olmasına (basında çıkma vb.) fırsat verilebileceği hususlarını birlikte düşünerek yazı ile ilgili olarak büro personelini bilgilendirmenin yeterli olacağını düşündüm” dedi.

 

Bültene kayıt ol