Alet Alatlı, Chomsky’yi tanımlarken ırkçılık yaptı. Haber siteleri ise Alev Alatlı’nın ifadelerinin ırkçı, antisemit olmasına dikkat çekmeyi tercih etmedi. Sitelerde Alatlı’nın ifadeleri “hakaret, ağır ifade, ilginç açıklama” olarak verildi.
‘’Ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz, affedersiniz ne Rumluğumuz kaldı’’ sözlerinin sahibi Recep Tayyip Erdoğan için “George Orwell yaşasaydı Tayyip Erdoğan’ı ayakta alkışlardı’’ diyebilen bir insanın antisemitizmden âzâde olmasını düşünmek güç.
Alatlı’nın beyanına bakalım: “Chomsky bir kere 87 yaşında bir adam. Amerikan solundan yetişmiş New Left (Yeni Sol) artığı bir Yahudi ve anarşist solculardandır. Dilbilimci diyorlar, doğru ama İbranicedir alanı. Öyle cihanşümul (uluslararası) bir dilbilimci filan da değildir”.
Bu ifadede hakaret içeren tek bölümün ‘artık’ olarak nitelendirilmesi gerekebilirdi pekâlâ. Zira Yahudi olmak, anarşist olmak, solcu olmak ağır bir eleştiri veya hakaret içermez. İçermemeliydi. Çünkü Yahudi olarak, solcu olarak, anarşist olarak yaşıyoruz, bu sıfatları ya doğuştan kazanıyoruz ya da siyasi eğilimlerimiz dolayısıyla sahipleniyoruz.
Fakat burada önemli olan Alatlı’nın antisemit olmasından ötürü Yahudi kavramını bir insanı aşağılamak için kullanması ve neredeyse –hak savunuculuğu iddiasındaki siteler de dahil- tüm medyanın bu oltaya gelmesi. Alatlı göz göre göre nefret söyleminde bulundu, medya da bunu es geçti. Çünkü Chomsky’nin konuyla alakasız bir şekilde Yahudi olmasını vurgulamak, Yahudi kimliğine dair antisemit fikirleri pekiştirmekten başka bir işe yaramaz. Chomsky’nin antisemit ifadelere maruz kalmasının sebebi Yahudiliği, dilbilimciliği, eski solculuğu, yeni solculuğu, solcu artıklığı değil, Erdoğan’ın akademisyenlere karşı tutumunda akademisyenlerin tarafında yer alması. Bu tavra sahip tanınmış birçok aydın, akademisyen var ve büyük çoğunluğu da Yahudi değil. Bu yüzden de, bu isimlerin arasından bir Yahudinin seçilip, Yahudiliği vurgulanması antisemit, ırkçı bir tavırdır.
İbranice alanında dilbilimci olması konusuna gelince de gene Alatlı’nın ırkçı ve hedef gösteren bir yaklaşımı söz konusudur. Ortada bir eleştiri yoktur. Sanki herhangi başka bir dil üzerinde uzmanlaşmak dilbilimci olmak için kâfiyken, İbranice alanında uzman olmak hâkir görülüyor. Hiçbir dil, hiçbir dilden üstün ya da aşağı değil oysa. Böyle bir hiyerarşi de Alatlı’nın “ağır ifade”si olsa gerek.
Basında nasıl yer bulduğuna bakalım: t24, Alatlı’nın ifadeleri için “ağır ifadeler” diyor. Sanırız kavgada söylenilmeyecek laflar kastedilmiş. Demokrathaber ise “hakaret” demekle yetinmiş. Karşı Gazetesi “ilginç” olarak nitelendirmiş. Cumhuriyet, objektif bir gazetecilik sergilediğinden olsa gerek “ifadelerini kullandı” tâbirini kullanmış. Diken, bu hakaretleri “dokundu” olarak okuyucularıyla paylaştı.
Oysa, Alatlı’nın ifadelerini “ağır, hakaret” olarak nitelendirmek hafif kaçıyor. Ortada tatlı bir dokundurma da yok. Hele hele, ilginç hiç değil. Açıkça ırkçı ve antisemit bir ifadeyi adlı adınca duyurmak neden bu kadar güç? Antisemitizm, bir ayrımcılık türü olarak pek inandırıcı değil mi?
Şayet öyle düşünüyorsanız, fotoğrafta kendinizi bulabilirsiniz:
Fotoğrafta, 1694 yılında inşa edilen, 65 yıl boyunca kapalı duran ve geçtiğimiz hafta ibadete açılan; açılmasının hemen ardından duvarına antisemit yazılama yapılan Balat İştipol Sinagogu’nu görüyorsunuz.
Sosyal Değişim Derneği’nin Ulusal Basında Nefret Suçlar 10 Yıl 10 Örnek kitapçığında da belirtildiği gibi: “Nefret söylemi, suç olarak düzenlenmiş olmayabilir ancak nefret söylemi çoğu kez nefret suçlarının önünü açmakta, bu suçları teşvik etmektedir (…) Nefret söylemi içinde potansiyel şiddeti bırandırır. Nefret söyleminin işlevlerinden birisi de şiddetin altyapısını hazırlamasıdır.”
Eli Haligua – Ozan Ekin Gökşin
Fotoğraf: (@HalicPostasi/Twitter)