(Dosya) 2024’ten geriye kalanlar

01.01.2025 - 11:40
Haberi paylaş

2024 tüm seçim yıllarını geride bıraktı

2024 yılında dört milyar insanı temsil eden yaklaşık seksen ülkede ulusal, eyalet ya da yerel seçimler yapıldı. Bu seçimler iktidar partileri için tam bir kabusa dönüştü. Dünyanın dört bir yanındaki seçmenler iktidar partilerini cezalandırdı. Hindistan, Japonya, Güney Afrika ve diğer ülkelerde uzun süredir iktidarda olan partiler ya iktidarlarını kaybetti ya da koalisyon hükümetleri kurmak zorunda kaldı. 

Avrupa'da birçok ülkede parlamento seçimlerinde aşırı sağın ve faşist partilerin yükselişi gözlendi. Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde yaşanan bu gelişmeler, Avrupa Birliği'nin geleceği konusunda ciddi endişelere yol açtı.

Almanya'nın iktidar koalisyonu, kurucu partilerin eylül ayındaki eyalet seçimlerinde kötü bir performans sergilemesinin ardından dağıldı. 

Küresel düzeydeki iktidar karşıtı havanın nedenleri arasında ekonomik durumdan duyulan hoşnutsuzluk başı çekiyordu. Pew Araştırma Merkezi'nin otuz dört ülkede yaptığı ankete göre her üç seçmenden yaklaşık ikisi ülkelerinin ekonomisinin durumundan memnun değildi. Ancak anketler aynı zamanda demokratik siyasete karşı daha geniş bir hayal kırıklığı olduğunu ve güçlü liderlere duyulan arzuyu da gösteriyor.

---

Avrupa’da göçmenlerin sorunları

Avrupalı liderler aşırı sağın Suriyeli mültecileri günah keçisi yapan politikalarına çanak tutan tutumlar almaya devam ediyor. 

Son olarak, Esad rejiminin çökmesini fırsat bilerek, Suriyeli göçmenlere yönelik ırkçılık skalasını yükselttiler. Bu şekilde aşırı sağcı ve faşist partilerin tabanını kazanmayı umuyorlar, ancak bu yaklaşımları aslında bu partilerin liderlerinin daha fazla göçmenin sınır dışı edilmesin konusundaki tutumlarını güçlendirmekten başka bir sonuç getirmiyor.

Birçok Avrupa ülkesi, Esad’ın devrilmesinin ardından Suriyelilerin iltica başvurularını askıya aldı. Bu ülkeler arasında, İngiltere, Avusturya, Almanya, İsveç, Norveç, İtalya, İrlanda, Hollanda, Yunanistan, Belçika, Hırvatistan, İsviçre, Polonya ve Finlandiya yer alıyor.

Bu arada, Almanya’da konuyla ilgili büyük bir skandal patladı. Neo-Nazilerden oluşan AfD temsilcileri, Hristiyan Demokrat ve diğer Neo-Nazi temsilcilerden oluşan aşırı sağcı grupların, kasım ayında göçmenlerin kitlesel olarak sınır dışı edilmeleri gündemiyle Potsdam kentinde gizli bir toplantı yaptıkları ortaya çıktı. Bu gizli buluşmada “geriye göç” projesi adını verdikleri ve tüm göçmenlerin Almanya’dan zorla yollanmasına ilişkin bir gündemi tartıştıkları belirtildi. 

---

Küresel iklim değişikliği şiddetlenirken

Atmosferdeki karbondioksit seviyesi artmaya devam ediyor ve 2024 yılı kayıtlara en sıcak yıl olarak geçti. Ortalama küresel sıcaklık ilk kez sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5°C daha sıcak oldu. 2015 Paris Anlaşması'nın dünyanın bu seviyeyi kalıcı olarak aşmasını engellemeyi amaçladığı düşünüldüğünde, kapitalist dünyanın liderlerinin bu konu sınıfta kaldığı ortada. 

Şiddetli kuraklıklar, seller ve orman yangınları gibi aşırı hava olayları, birçok ülkede büyük yıkımlara yol açtı. Güney Amerika'nın kuzeyini saran rekor kuraklık, dünyanın en büyük nehir sistemi olan Amazon'un bazı bölümlerinin kurumasına neden oldu. 

Tüm bu gerçeklere rağmen, her yıl düzenlenen uluslararası iklim konferansı COP 29’da, gelişmekte olan ülkelerin emisyon azaltımlarını ve iklim adaptasyonunu finanse etmelerine yardımcı olma konusunda somut bir adım atılmadı. 

Bu arada IMF başkanı Kristalina Georgieva bir açıklamasına göre, dünya genelinde hükümetler fosil yakıtları 7 trilyon dolar düzeyinde sübvanse etmeye devam ediyor.

---

Rusya Ukrayna'da saldırılarını artırdı 

Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın üçüncü yılında Rusya saldırılarını artırdı. Temmuz ayından bu yana Rus güçleri Ukrayna'nın doğusunda işgal ettiği toprakları genişletme çabası içinde, ancak bunun bedeli ağır oldu. Rus kayıpları muhtemelen 115.000 ölü ve 500.000 yaralıyı aşıyor. Nüfusu Rusya'nın yaklaşık dörtte biri olan Ukrayna'nın ise 43.000 askeri öldü ve 370.000 askeri yaralandı. 

Rusya-Ukrayna savaşı, 2024 yılında da küresel siyasi ve ekonomik gerilimlerin merkezinde yer aldı. Savaşın uzaması, enerji krizini derinleştirerek küresel ekonomide ciddi sorunlara yol açarken, bir yandan da ABD, NATO ve Avrupa Birliği gibi ülkelerle Rusya’yı savaş alanında karşı karşıya getirdi. Putin ve önde gelen birçok Rus yetkili, Batıyı sık sık nükleer silahlar kullanmakla tehdit ederken, nükleer savaş riskleri arttı. 

---

Jeopolitik rekabet ve gerilimler

2024 yılında, ABD’nin tek başına dünyaya hâkim olduğu dönemin geride kalmakta olduğu iyice belirginleşirken, Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkelerin yükselişiyle birlikte çok merkezli  bir dünya düzeni daha da belirginleşti. Bu durum Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore arasındaki artan iş birliği ve bu blokla Batı bloku arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri eksende artan gerilimlerde gözlemlenebiliyor. 

Batı tarafından özellikle Çin ve Rusya’ya karşı uygulanan ambargolar ve gümrük vergileri, yıl içinde büyük bir ticaret savaşına dönüştü. Bu iki emperyalist blok arasındaki jeopolitik rekabette Batının tüm çabalarına karşın, Çin’i geriletemediği ise bir gerçek.

---

Donald Trump ABD başkanlık seçimlerini kazandı

Trump'ın kasım ayında Kamala Harris'i hezimete uğratması, hiç kuşkusuz ABD tarihindeki en büyük siyasi geri dönüş olarak kayıtlara geçecek. 

Trump'ın geri dönüşü, seçim kampanyası sırasında savunduğu popülist ve ırkçı politikalarını, çoğu ırkçı ve beyazların üstünlüğü ideolojisinin savunucusu Cumhuriyetçi Parti’nin tabanının güçlü bir şekilde desteklemesi sayesinde oldu. Ancak Trump’ın yükselişinde, Biden’ın halkın büyük bir kısmının yoksullaşmasına yol açan, büyük ölçekli kapitalist işletmelerin çıkarına hizmet eden ekonomi politikaları ve İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği savaş suçlarını ve soykırım boyutundaki katliamlarını koşulsuz desteklemesinin de önemli bir rolü oldu.

Trump’ın önümüzdeki yıl başlayacak olan iktidarının gerek ABD’de gerekse uluslararası alanda büyük gerilimlere ve sarsıntılara yol açması bekleniyor.

---

Direniş her yerde

Ama 2024 sadece bu gelişmelerden ibaret değil. Dünyanın her köşesinde sayısız direniş gelişti, gelişmeye devam ediyor. Özellikle Filistin için sokaklara çıkan milyonlarca insan birçok ülkede başka eylem ve mücadelelerin de kapısını araladılar. Filistin dayanışması için sokaklara çıkılmayan neredeyse hiçbir ülke yok. Milyonlarca insan tek bir günde tek bir kentin merkezine aktı. Tüm baskılara rağmen ABD’de başlayan kampüs isyanları tüm ezilenlere moral verdi. Hareket hızla küresel intifada karakterini kazandı ve bu hareketin muazzam kazanımları oldu. 

Irkçılığa, göçmen düşmanlığına karşı her ülkede ses çıkartanlar ve kitlesel dayanışma ağlarını inşa edenler de 2024’ün önümüzdeki yıl için umut veren gelişmeleri oldu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkarması hem Filistin direnişinin hem de küresel intifadanın bir zaferi oldu. 

Güney Afrika’nın “Gazze'deki Filistin halkına soykırım yaptığı” gerekçesiyle İsrail hakkında açtığı dava İsrail’in soykırım yaptığının altını çizdi. Yılın sonunda İrlanda İsrail’in büyükelçiliğini kapatma kararı aldı. İşgalcilerin soykırımcı saldırısı başladıktan sonra mücadelenin de etkisiyle Filistin’i tanıyan ülkelerin sayısında artış oldu.

Erdoğan yenildi

31 Mart seçimleri 2024 yılının Türkiye açısından en önemli hadisesiydi. Bu yenilginin işaretleri 2023 Mayıs-Temmuz seçimlerinde açıkça görülmüştü. AKP’nin bu gerilemesini görmeyenler, artık hiçbir özel anlamı olmayan AKP’ye oy veren yoksullar analizine sığınmaları 31 Mart seçimlerini de seçimlerden sonra yaşanan gelişmeleri de anlamamalarına neden oldu.

31 Mart seçimlerinde açığa çıkan sonuç, 14 Mayıs seçim sonuçlarında açığa çıkan siyasal eğilimlerin daha da keskinleşmesidir. 14 Mayıs seçimlerinde Hüda Par’ın oyuyla birlikte 2002 dönemi oylarına gerileyen AKP seçimin en büyük kaybedeni olmuştu. İktidar partisinin Erdoğan’ın iktidar aparatına dönüşmesiyle çok oy alan parti vasfını korusa da 7 puanlık kayıpla en çok kaybeden parti olmasını önemsiz görenlerin 31 Mart seçimlerini anlaması da imkansız. Sonuçlar 2018’e göre 75 ilde oy kaybettiğine ve Orta Anadolu’daki kayıplarıyla birlikte AKP’nin 2002’de ilk girdiği seçimlerin bile gerisine düşmesi eğilimin yönüne işaret etmekteydi.

Bu eğilim 31 Mart’ta gizlenemez hale geldi ve Erdoğan ağır bir yenilgi aldı.

AKP 31 Mart seçimlerinde bir önceki seçimlere göre 3 milyon 736 BİN oy kaybetmiştir. Bu gerçekten devasa bir erimedir. "Bundan beş yıl önceki 31 Mart 2019 yerel seçiminde AKP 30 büyükşehir dışında kalan diğer 51 ilde, il genel meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde 4 milyon 371 bin oy alırken, bu kez 3 milyon 303 bin oyda kalmıştı. Bir milyonun üstüne çıkan bir kayıptan söz ediyoruz. Birinciliği korusa da oran olarak yüzde 41,6’dan yüzde 32,1’e gelmiş oldu bu 51 ilin toplamında AKP.

İstanbul’da 14 Mayıs genel seçimlerinde AKP 24 ilçede birinciydi. 31 Mart’ta ise sadece 13 ilçeyi kazanabildi. AKP'nin omurgası sayılan 51 ilde "CHP, bu illerin seçmen tabanında MHP’nin gerisinde üçüncü parti konumuna düşmekteydi. 31 Mart seçimlerindeyse bu kez ikinci parti konumuna çıkmıştır. AKP kendi omurgasını kaybettiği seçimdir 2024 seçimi. AKP kendi tabanı tarafından boykot edildi.

---

Gazze yenilgisi

2024 yılındaki önemli gelişmelerin başında AKP’nin seçim yenilgisi alması kadar önemli olan bir başka öğe de bu yenilginin etkenlerinden birisinin AKP’nin izlediği Gazze politikası olması gerçeğidir. 

Başta Filistin’e Özgürlük Platformu Filistin için dayanışan platformlar, AKP’nin bir yandan Filistin halkının yanındaymış gibi görünürken aynı zamanda İsrail’le ticaret ve ikili anlaşmaları kesmemesini çok sert bir şekilde eleştirdiler ve özellikle 31 Mart seçimleri öncesi bu ilişkinin teşhiri seçim meydanlarında da yapılmaya başlandı. 

AKP tabanının bir bölümünün AKP’yi boykot etmesinin altında liderliğin izlediği iki yüzlü Gazze politikası da var. 

---

Çözüm süreci mi?

Yılın son üç ayında ise siyasetin merkezine birdenbire oturan Kürt meselesinde diyalog girişimleri, olayın kendisi kadar sürecin en dinamik aktörünün Devlet Bahçeli olmasıyla da şaşırtıcı bir hal aldı. Bu sürecin ikili bir karakteri var. Bir yandan özellikle Suriye’de Esad’ın devrilmesinin göstergelerinden birisi olduğu altüst oluş sürecine Türkiye’nin dahil olma çabasının bir ifadesi son diyalog süreci. Bu gelişmelerden pay kapma ve etki alanını genişletme çabasının bir ifadesi. Ama bir yandan da bu gelişmelerin iç siyasal ve toplumsal şekillenmeyi devletin izlemediği bir tarzda etkilemesinin önüne geçmek için Kürt meselesinde bir yumuşama ve Kürt halkının bazı temel problemlerinin çözülmesini de kapsıyor. 

Sürecin en önemli yanı ise tüm baskılara rağmen demokratik siyaset alanında mücadele eden Kürt halkının iradesinin bastırılamamış olması geliyor.

2025 yılının karmakarışık diyalog sürecinin Kürtler açısından en temel haklarının kazanıldığı ve garanti altına alındığı bir yıl olması için batıda işçi sınıfı ve Kürt halkının yan yana gelmesi, birlikte mücadele etmesi ve her mücadelenin içinde milliyetçiliğe ve şovenizme karşı durulması çok önemli.

Derleyenler: F. Levent Şensever - Şenol Karakaş

Bültene kayıt ol