Sendikalaştıkları için işten çıkarılan 3 kadın çalışanın ve yoğun bakımda olması nedeniyle işten çıkarılamayıp 1 ay idari izin verilen 1 kadın çalışanın sürecine dair açıklamayı paylaşıyoruz:
"Haziran ayında Hatay ve İstanbul ofislerinde çalışan ekibin tamamı ekip toplantısında genel koordinatöre maaşlara yönelik iyileştirmeyi içeren zam, günlük 187 lira olan yemek ücretinin artırılması ve yan hakların genişletilmesi taleplerinde bulunmuş, maddi taleplerin karşılanamaması ihtimaline karşılık olarak da çalışma koşullarının çalışan lehine düzenlenmesini önermişlerdir. Aynı talepler genel koordinatöre yazılı olarak da ifade edilmiştir. Genel koordinatör talepleri duyar duymaz ara zam yapmayı düşünmediklerini, kendisinin de bunu istemediğini ama yönetim kuruluna ileteceğini söylemiştir. Genel koordinatör talepler kendisine iletildiği günden itibaren İstanbul ofisinde birlikte çalıştığı ekiple iletişimini açık bir şekilde mesafelendirmiş, çalışanlar üzerindeki denetimi artırmıştır. Temmuz ayının sonunda çalışanların maaşlarına kademeli olarak %15 ve %20 oranlarında zam yapılmış ve taleplerin tamamı reddedilmiştir. Bu zamdan sonra dahi İstanbul’daki çalışanların maaşları İstanbul’un yaşam maliyetlerini karşılayacak düzeye gelememiştir. Buna rağmen İstanbul ekibi zam oranını kabul etmiş fakat önerdiklerinin altında olması sebebiyle sendika üyeleri çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebini detaylandırarak evden çalışma süresi ve yan hakların genişletilmesine dair müzakereleri sürdürmeye devam etmiştir. Sendika süreçten haberdar edilmiştir. Tüm taleplerin yönetim kurulu tarafından reddedilmesi üzerine İstanbul ekibi yüz yüze bir toplantı talep etmiş ve 23.08.2024 tarihinde toplantı gerçekleştirilmiştir.
Toplantının bağımsız biri tarafından modere edilme talebi genel koordinatör tarafından reddedilmiş ve bir yönetim kurulu üyesinin yapacağı bildirilmiştir. Toplantıda çalışanlar, genel koordinatör ve yönetim kurulu üyeleri tarafından talep etme eyleminde bulundukları için art niyetli olmakla itham edilmiştir. Toplantıda taleplerin toplu şekilde iletilmesinden duyulan rahatsızlık açıkça ifade edilmiş, yönetim kurulu üyelerinden biri “Yanlış yaptınız, bunlar bireysel konular. Tek tek konuşmalıydınız" diyerek örgütlü mücadeleyi engellemeye çalışmıştır. Toplantı boyunca çalışanlar, kendilerini Hatay’daki depremzede iş arkadaşlarıyla kıyaslamakla suçlanmış, toplantı manipüle edilmiştir. Yönetim kurulu üyelerinden biri çalışanlara sürekli “güzelim” diye hitap ederek üstten ve alaycı tavırlarda bulunmuştur. Aynı yönetim kurulu üyesi, çalışanlardan birinin ofisin depreme dayanıklı olmadığına dair endişesini dile getirmesi üzerine “Evleriniz buradan daha mı güvenli?” diyerek iş güvenliğine olan bakış açısını ortaya koymuştur. Çalışanlar toplantıda mevcut taleplerde uzlaşma olmasa da örgütlü biçimde sorun ve taleplerini tartışmaya, zam ve performans değerlendirme dönemlerinde yönetimle müzakereleri sürdürmeye kararlı olduklarını belirtmişlerdir. Esas olarak masadaki taleplerin değil sürecin nasıl işletilmesi gerektiğini tartışmaya açmışlardır. Bu tartışmayı sürdürmek mümkün olmamıştır. 4 kadın çalışan toplantı sonunda burada uzlaşma ve tartışma zemininin olmadığını söyleyerek müzakerelere sendikanın devam edeceğini bildirmişlerdir. Bunun üzerine genel koordinatör ve yönetim kurulu da kendi aralarında konuşarak kararlarını bildireceklerini belirtmişlerdir. Bu toplantıdan sonra sendika üyesi olan genel koordinatör sendikadan istifa etmiştir. Belgesi sendika kayıtlarında bulunmaktadır.
26.08.2024 Pazartesi günü genel koordinatör 1 yönetim kurulu üyesi ile birlikte sadece sendika üyesi çalışanlara dair toplu işten çıkarma kararını açıklamıştır. O sırada ofiste bulunan 3 sendikalı çalışanı temel şartlarda anlaşamadıklarını söyleyerek işten çıkarmış, 1 sendikalı çalışanı ise kalp krizi geçirdiği için yoğun bakımda olması sebebiyle işten çıkaramamışlardır. Bu çalışanın raporu bittikten sonra kendisine 1 ay idari izin verilmiş ve belirsizliğin çalışanın sağlığını olumsuz etkilediği belirtilmesine rağmen 10.09.2024 tarihinde sendika temsilcisine izin dönüşü ne yapacakları konusunda kararsız olduklarını söylemişlerdir.
İşten çıkarıldıklarının bildirilmesinin hemen ardından yönetim kurulu üyesi imzalamaları için çalışanlara işten çıkarma belgelerini vermiştir. Çalışanlardan birinin diğer çalışanı hiçbir belgeyi avukatlarına sormadan imzalamaması konusunda uyarması üzerine yönetim kurulu üyesi, çalışana sesini yükseltip “Burada bile birlikte mi hareket edeceksiniz? Onun aklı yok mu?” diye azarlayarak çalışanların dayanışmasına duyduğu öfkeyi bir kez daha dile getirmiştir. Ardından bir çalışanın teslim tesellüm tutanağını üretim materyallerinin tamamını teslim etmediğinden imzalamaması üzerine çalışanlara bağırmış diğer çalışanın uyarısı üzerine önce bağırdığını inkar etmiş daha sonra sadece tek bir çalışandan özür dilemiştir. Tüm bunlar sırasında çalışanların aynı zamanda çalışma arkadaşı olan genel koordinatör sessiz kalmış, yönetim kurulu üyesini hiçbir şekilde uyarmamıştır. İşten çıkarmanın hemen ardından vakıf fon verenlere çalışanları itibarsızlaştıran, taleplerini küçümseyen bir e-posta göndermiştir.
Çalışanların işten çıkarılmasının ardından sendika ALİKEV ile görüşme talep etmiş ve bu görüşme 3 Eylül tarihinde gerçekleşmiştir. Görüşmede sendika çalışanların sendikal sebeple işten çıkarıldıklarını söyleyerek işe iade talebinde bulunmuştur. İşe iade talebine olumsuz dönüş yapılmıştır.
ALİKEV, Ali İsmail Korkmaz’ın düşlerinden ilham alarak gençlerle birlikte ve gençler için hak temelli çalışmalar yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Bu iddiayı çalışanların ve gönüllülerinin emeği ile yaşatmaktadır. Buna rağmen genel koordinatör ve yönetim kurulu 3 genç kadın çalışanı taleplerini müzakere bile etmeden işten çıkarmaktan, işten çıkarma sırasında bağırıp çağırmaktan, çalışanların taleplerini toplu dile getirmesi sebebiyle topluca onlara saldırmaktan, talepleriyle alay etmekten, süreci manipüle ederek çalışanlarını fon verenlere karşı itibarsızlaştırmaktan bir an olsun çekinmemişlerdir. Kurumda insan kaynaklarına dair denetim kurulu dahil hiçbir mekanizma ve politika belgesi olmaması nedeniyle kurumun “temel şartlarda ve ilkesel olarak” çalışanlarla ayrıştığı iddiası yöneticilerin kişisel kanaati dışında değerlendirmeye tabii tutulamamıştır. Buna karşılık çalışanlar, çalıştıkları süre boyunca kurumun ilke ve değerlerine aykırı davranmamış, işlerini hiçbir zaman aksatmamış ve işe kendi vizyonlarını katarak geliştirmişlerdir. Çalışanların özveri ve katkısı genel koordinatörün çalışanlara verdiği sözlü geri bildirimlerde ve kurum dokümanlarında bulunan faydalanıcı gençlerin etkinliklerde verdiği yazılı geri bildirimlerde mevcuttur. Çalışanların hiçbiri daha önce genel koordinatör, yönetim kurulu ya da başka bir paydaştan olumsuz geri bildirim almamışlardır.
Süreç boyunca görüldüğü üzere ALİKEV çalışanları ile uzlaşma zemini kurmadan, onlarla sadece 1 kere görüşerek sendikanın devreye gireceğini duyar duymaz toplu işten çıkarmada bulunmayı tercih etmiştir. ALİKEV Yönetim Kurulu ve genel koordinatörü işçilerin bütün diyalog çabalarına rağmen çözümü işçilerle uzlaşma zemini yaratmakta değil 4 genç kadını çalıştıkları gençlik örgütünden uzaklaştırmakta görmüştür. Ali İsmail Korkmaz’ın hatırasını sahiplenerek kendini hak temelli bir gençlik örgütü olarak tanımlayan, kendini konumlandırdığı yer ve çalışanların emeği ile fon alan vakfın, genç kadın çalışanlarına uyguladığı bu hak ihlalini kabul etmiyoruz. Çalışanlar, Ali İsmail Korkmaz'ın direnişini ve Emel Anne’nin adalet mücadelesini her zaman sahiplenmişlerdir, sahiplenmeye de devam edeceklerdir. Ali İsmail Korkmaz’ın hatırasına ve temsil ettiği değerlere aykırı bir süreç işleten ALİKEV’in genel koordinatörü ve yönetim kuruludur. Çalışanların meselesi bir işçi işveren sorunudur ve bu mücadele sadece işverenlere karşıdır. Gelinen noktada hiçbir anlaşma, tartışma, uzlaşma zemini kurulmaması, diyaloğa kapalı tutum alınması sadece kurum değil sivil toplum alanı adına endişe vericidir. Bu ihlallerin sivil toplum alanında ilk kez olmadığını biliyoruz, son kez olması ve benzer vakaların sürdüğü iş yerlerindeki arkadaşlarımıza “yalnız değilsiniz” demek adına bu açıklamayı mücadelemizin bir parçası olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz."