Oyumuzu 1 Nisan sonrası birleşik mücadelenin gelişmesi için kullanmalıyız

20.03.2024 - 09:46
Haberi paylaş

Yerel seçimler, çoğu zaman olduğu gibi belediye işleriyle ilgili olmaktan çıktı, farklı sermaye partileri arasında koltuk kavgasına dönüştü.

Vaatler havada uçuşuyor. Fakat beş yıl önce verilmiş sözlerin hiçbiri hayata geçmedi. 

Partiler ve adaylar bonkörce seçim kampanyası harcamaları yapıyor. Çünkü yerel yönetimler rant demektir. Nerede rant varsa orada farklı partilerde yer alan patronlar, yüksek bürokratlar vardır.

31 Mart 2024 yerel seçimleri, 14-28 Mayıs genel seçimlerinin üzerine geldi.

Yenilen ve ittifakları parçalanan muhalefet partileri oylarını ve koltuklarını korumak istiyor.

Kazanan AKP-MHP-devlet ittifakı ise bütün enstrümanları kullanarak kaybettiklerini geri almanın peşinde.

Seçmenlerin gündeminde ise yoksulluk, geçim sıkıntısı ve adaletsizlikler var.

Yerel seçim sonuçları, ekonomik buhrana çözüm olmayacağı gibi Türk tipi başkanlık rejiminin 4 yıl seçimsiz ilerlemesine de engel olamayacaktır.

Fakat tüm bunlar yerel seçimleri önemsiz kılmıyor. Sandığa gitmememizi gerektirmiyor.

Devrimci sosyalistler için 31 Mart’ın anlamı 1 Nisan ve sonrasına hazırlıktır. Vereceğimizin oyun rengini, mücadele için uygun koşulların yaratılması belirliyor.

Üç sağcı odak

Genel seçimleri Erdoğan ve ittifakı kazansa da AKP oy kaybetmeye devam etti. Ortağı MHP ise gücünü korudu. Bu iki partinin ittifakı, sermayenin geniş kesimlerinin ve devlet içindeki güç odaklarının çıkarları temelinde kuruldu. İşçilerin bu partilere oy vermesi için bir neden yok. Aksine ders vermesi gerekir. AKP-MHP ittifakının oylarının daha da düşmesi, 1 Nisan sonrası gelen zorlu ekonomik koşullarda emekçi sınıfların mücadele imkan ve yeteneklerini artıracaktır. 14-28 Mayıs sonrası oluşan umutsuzluk dalgası yerini değişim umuduna bırakabilir.

AKP-MHP ittifakının karşısında muhalefetin ana partisi olarak CHP önümüze çıkıyor. Fakat bu parti berbat bir seçenek. Başkanlık seçimlerinin ikinci turunda ırkçı Zafer Partisi ile gizli protokol yaptılar. Göçmenleri kovmayı vaat ettiler. Bununla da kalmadılar. Afyon’da Burcu Köksal, Bolu’da Tanju Özcan, Ankara’da Mansur Yavaş gibi ırkçılarla Kürtleri de hedef tahtasına koydular. Genel siyasette CHP, hem Kılıçdaroğlu hem de Özel-İmamoğlu döneminde, iktidar blokuna karşı sağcılıkla muhalefet eden bir partidir. İşçiler ve ezilenler bu partiye oy vermek zorunda değildir.

Muhalefette gözüken iki küçük parti ise (farklı sebeplerle) birbirinden tehlikeli. Bunlardan biri dün Erdoğan’ın gemisine binen bugün ise inen Yeniden Refah’tır. Bu parti, kadın haklarına ve kazanımlarına, LGBTİ+ hakları ve varoluşuna karşı olan, aşı karşıtlığı kampanyalarıyla yürüyen aşırı sağcı bir partidir. Aşırı sağın yeni berbat yüzlerinden bir diğeri ise faşist Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi. Göçmenlere ve Kürtlere karşı ırkçılık, Alevilere ayrımcılık, ilerici ne kadar değer varsa hepsine karşıtlık temelinde yürüyen bu parti mutlaka engellenmeli.

Ne öneriyoruz?

Devrimci sosyalistler, önceki seçimlerde olduğu gibi 31 Mart’ta da hiçbir siyasi pazarlığın içinde yer almadı. Biz aşağıdan muhalefeti, işçilerin ve ezilenlerin birleşik mücadelesini, antikapitalist alternatifi inşa etmeyi tercih ediyoruz. Koltuk kavgasını, daha fazla oy için ilkesiz aday ve ittifakları reddediyoruz.

Oyumuzu DEM Parti adaylarına vereceğiz, çünkü:

  • Kürtler eşit olmadan, Kürt şehirlerinde baskı son bulmadan, kayyumlarla gasp edilen seçme ve seçilme hakkı kazanılmadan ne Türk ne diğer halklardan emekçiler özgür olamaz. 
  • Üç sağcı odaklanmanın yarattığı milliyetçi ve ırkçı dalgalar, işçi hareketinin ve ezilenlerin hak mücadelelerinin önünde engeldir. Bu yüzden Türkiye’nin batısında DEM adayları bizim için oy alternatifidir.
  • Seçimler 5 yılda bir yapılan 5 dakikalık demokrasidir. Gerçek demokrasi ise mücadeleyle gelir. Bu yüzden mücadeleden yana olanlarla sandıkta birlikte davranacağız. Sandıklar kapandıktan sonra aşağıdan mücadelenin gelişmesi için kolları sıvayacağız.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol