Yerel seçimler için partilerin kampanyaları başladı.
31 Mart 2024'te gerçekleşecek belediye seçimleri için adaylar ortaya çıkıyor.
Sermaye partilerine baktığımızda bürokratlar, müteahhitler, iş adamları birbiriyle yarışacak.
Seçim kampanyaları, negatif temelde oluşturuluyor: İdeolojik karşıtlıklar ve kimlikler üzerinden kutuplaştırmalar, sert sözler...
Biz işçiler, emekçiler çıkarlarımızı temsil etmeyen çeşitli egemen sınıf partilerinden birini tercih etmeye zorlanıyoruz.
Siyasi saflaşmalar
Belediye seçimleri, geçen sene yapılan meclis ve başkanlık seçimlerinde parlamenter muhalefetin yenilgisi, Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı'nın (AKP'nin oy kaybetmesine rağmen) kazanması, sonuç olarak Türk tipi başkanlık rejiminin pekişmesi ve tarihin en sağcı meclis bileşimlerinden birinin oluşması üzerine geliyor.
Önceki yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok büyükşehri AKP'nin elinden alan CHP liderliğindeki muhalefet partilerinin amacı ise buradaki koltuklarının korunması.
Fakat bu da 6'lı masanın parçalanması ve İYİP'in saf değiştirmesi sonucunda zorlaşmış durumda.
Bir diğer ve bambaşka saflaşma ise Kürt şehirlerinde gerçekleşiyor. İki yerel seçim sonrası, halkın büyük çoğunluğunun desteğiyle işbaşına gelen HDP'li belediyelere devlet kayyumla el koymuştu.
Kamuoyu araştırmaları, bu şehirlerde siyasi tablonun çok da değişmediğini ortaya koyuyor.
AKP ve MHP ise daha önce yaptığı gibi yeni adıyla Dem Parti'yi hedef tahtasına koyup başlıca rakibi CHP'yi buradan vurmak istiyor.
Dem Parti'nin İstanbul ve İzmir'de aday çıkarmama ve CHP adayını destekleme eğilimi içinde olduğunu, buna karşılık Ankara'da ülkücü başkan Mansur Yavaş'a karşı kendi adayıyla çıkacağını belirtelim.
Aşırı sağ faktörü
Bu yerel seçimlerin, diğerlerinden farkı aşırı sağın yükselişi ve kompozisyonundaki değişim.
Anketlere göre iki yeni aşırı sağcı güç, Yeniden Refah ve Zafer partileri geçen seneye göre oylarını artırdılar.
MHP'den kopan seküler ülkücülerin partisi İYİP, merkez partisi gibi görünmekten uzaklaşıp klasik ırkçı çizgisine dönmeye başladı.
Türkiye'de faşist hareketin partisi MHP ise yüzde 10'luk gücünü koruyor. Ve AKP'nin ortağı olarak iktidarın aşırı sağcı politikalarını beslemeye, çeşitli devlet kurumlarını etkilemeye devam ediyor.
Bu partilerden hiçbirini küçümsememek gerekir. Belediye başkanlığı kazanıp kazanmayacakları belirsiz olsa da milliyetçiliği, kadın haklarına ve LGBTİ+’lara düşmanlığı ve elbette ırkçılığı, hâkim siyasi atmosfer olarak dayatmaktalar.
İşçiler için bu seçimlerin anlamı
Sosyalist İşçi, önceki sayısında yerel seçim politikasının özünü duyurmuştu: Fırat'ın doğusunda antidemokratik kayyum siyasetine karşı Dem Parti adaylarını destekleyeceğiz. Çünkü Kürt sorununun siyasi çözümünü istiyoruz ve bunun rafa kaldırılması, Fırat'ın batısında ve dış politikada sağcılığı, otoriterliği besliyor.
Öte yandan ırkçılık ve şoven milliyetçiler yüzünden, bu toplumun bir parçası olan, çoğu bizim gibi işçi olan, fakat eşitlikten nasibini alamamış göçmenlerin hayatı tehdit altında.
Irkçılık, saldırıları beslerken, iktidarın baskılarına ve sınırdışı etme politikalarına zemin hazırlıyor.
Ve saldırılar ana düşman olarak gösterilen Suriyeli göçmenlerle sınırlı kalmıyor. Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Yahudiler, kadınlar ve LGBTİ+'lar ırkçı şiddet dalgasının hedefi haline getirilmiş durumda.
Bu yüzden 31 Mart günü sandıktaki tercihimizi belirleyecek olan, ırkçılık ve milliyetçilik karşıtı adayları desteklemektedir.
Aynı zamanda Filistin halkının yanında olmaktır. Irkçılara, katil İsrail'i savunanlara, sömürgeci savaş aygıtıyla siyasi ve ekonomik ilişkilerini kesmeyenlere verecek oyumuz yok.
Seçimlerden sonrası
Sosyalistler her seçimde olduğu gibi bu yerel seçimlerde de politikalarını ve kampanyalarını sandık kapandıktan sonra oluşacak siyasi koşullara bağlı olarak belirliyor.
Ekonomi yönetimi açık açık 31 Mart sonrasında halkın çoğunluğunun gelir düzeyinin düşeceğini, kemer sıkma denilen sermaye politikalarının tam gaz devreye sokulacağını söylüyor.
Dört yıl içinde yeni bir seçim olmayacak. Bize mücadele etmeyin, sandığı bekleyin diyenlerin sesini duymayacağız.
Kendi kaderimizi belirlemekte kendi başımıza kalacağız. En önemli mesele yüksek enflasyon, adaletsiz vergiler karşısında ücretlerimizi yükseltmek olacak.
Bu yüzden sandıktan önce ve sonra sermaye partileri ve çeşitli milliyetçi seçeneklerin dışında özgürlükçü antikapitalist seçeneklerin ortaya çıkması önemlidir.
Seçim kampanyamız boyunca ezilen halkların ve sosyal grupların haklarını savunacak, birleşik bir işçi hareketinin gerekliliğini dile getirecek ve sol alternatifin güçlenmesine yardımcı olmaya çalışacağız.
(Sosyalist İşçi)