Roni’nin biçime ve kurala önem vermeyen dağınık bir adam olduğu önyargısını nereden peydahlamış olabilirim? Rintmeşrep hallerinden olabilir mi? Olabilir. Çok olmasa bile ara ara oturduğumuz meyhane masalarındaki hali de katalizör rolü oynamış olabilir bu önyargıda; gözümün önüne izmarit dolu küllüğe bir sigara daha bastıran dumanlar içinde bir Roni görüntüsü geliyor.
Yani nedeni muğlak olsa da yargım kesindi: Roni öyle biriydi.
Serbestiyet’te yazması için aradığımda çok sevindiğini söyledi, tabii biz daha çok sevinmiştik. Bu arada önyargı sürüyordu: Kimbilir neler olacaktı? (Roni, yazılarının düzenli olarak Cumartesi sabahları yayımlanmasını istemiş sonra da eklemişti: “Her Cuma, karanlık basmadan yazılar elinde!..” Dış sesim: “Peki”, iç sesim: “Hay allah, keşke daha ‘gevşek’ bir anlaşma yapsaydık.”)
Sonrası şaşkınlık ve mahcubiyet. Roni hiçbir Cuma günü geceye kalmadı. Benim ona verdiğim “21:00’e kadar” sınırını hiç zorlamadı. Yazılara gelince… Beni orada da mahcubiyet bekliyormuş. ‘Dağınık’ yazılar beklerken ben, şaşkınlık içinde tek bir cümlesine, tek bir kelimesine dokun(a)madığım yazılarla karşılaştım.
(10 Aralık 2021)
Cuma günleri yazılarını gönderdiğinde mutlaka bir mini WhatsApp sohbeti olurdu aramızda. Şimdi dönüp onları tek tek okuyorum yüzümde bir gülümsemeyle. Sanıyorum zaman zaman yapacağım bu işi.
30 Eylül 2022’de “bunlar benim yaşlılık/yaşlanma şiirlerim” diye iki şiir göndermiş, ardından bunu itiyat haline getirmişti. Böylece sohbet için yeni bir bahis de açılmıştı.
Yaprak Gölgeleri
Karşı evin duvarında,
parlayan camlar arasında
dantelli yaprak gölgeleri
siyah beyaz bir film sanki,
sürekli hareket halinde;
kıpır kıpır, koşar adım,
yetişecek gibi bir yere,
aceleymiş gibi işleri.
Uzatıp kafamı penceremden
bağırmak gelir sabahları içimden:
“Hem gidemeyeceksiniz bir yere
hem de geçicisiniz benden bile.”
Son Tren
Bozkırın orta yerinde
diz çöküp toprağa
tren geliyor mu diye
kulak dayamış gibiyim
uzayıp giden raylara…
Gelen kapkara bir tren
hızla önümden geçerken
atlayıp ben de giderim
diye düşünürdüm eskiden,
her neresiyse gittiği yer.
Ses vermiyor şimdiyse raylar.
Sallanan son eller sallanmış,
uçup dağılmış son duman,
ne gelen var, ne giden,
kapanmış bütün garlar,
kalkıp gitmiş son tren.
(28 Ekim 2022)
Hüzünlü müsünüz?
Çıkıp uçaktan Heathrow’da
doğru yeraltına indim.
Metroya bindim, oturdum,
yüz yüze geldim bir reklamla:
Bir gözyaşının altında,
“Hüzünlü müsünüz,
sürekli ve nedensiz?
Yardımcı olabiliriz.”
Bir psikoloji kliniği.
Yol boyunca düşündüm:
İlk bindiğimde bu metroya,
18 yokken yaşım daha,
ilgilenmez, güler geçerdim
çıksa bu reklam karşıma.
Niye gülemiyorum şimdi?
Niye cevabım evet?
(28 Ekim 2022)
(4 Kasım 2022)
İğne İplik
Yağmurlu havalarda vapurda olunca,
yol alınca damlalarla dalgalar arasında,
bir şey tamamlanır sanki insanın içinde
akar gibi dolanınca adaların kenarından:
İplik iğnenin gözünden geçmiş de,
her şey her şeye teyellenmiş gibi,
bir eksik nihayet giderilmiş gibi.
Bilir ama için için insan yine de:
her şeyden olduğu gibi
gelecektir eninde sonunda
bu vapurdan da inme vakti.
(4 Kasım 2022)
(18 Kasım 2022)
Kapılar
Hafif yağmurlu bir sonbahar akşamı
rüzgârın kapıyı çarparak kapamasında
simgesel bir anlam aranmamalı.
Ne bir işaret bu, ne de kehanet.
Yer değiştiren havanın basıncıyla
kapının basitçe hareketlenmesi sadece.
Bu arada, evet, artık kapanmış kapılar,
çok daralan yollar da olabilir hayatımda.
O başka.
(25 Kasım 2022)
Kamyonlar
Hafriyat kamyonları geçti dün önümden yine,
arka arkaya üç tane, dopdolu, tepeleme,
harf taşıyorlar bir yerinden kentin bir yerine.
Önde gidene g’ler yüklenmiş, e’ler ikincisine,
arkadakinde karışmış harfler birbirine.
Kim ısmarlar bunları?
Kim ne yapar bu kadar çok harfle?
Kamyon dolusu karmakarmaşık olasılık.
Teslim alıp birileri bu harfleri bir yerlerde
dönüştürebiliyor mu acaba anlamlı bir bütünlüğe?
Çok denedim, çok istedim,
beceremedim ben. Hep harf kaldı harfler elimde,
ne bir kelime oluşturabildim, ne de bir cümle.
(16 Aralık 2022)
Sadece
Ilık bir odanın penceresinden
uçtuğu anda dışarı
sineğin bir kanadı kopuverse rüzgârda;
kazan dairesinde bir tekir kedi,
kalorifer dumanlarının arasında
sabaha kör uyansa,
orta yaşlı bir bakkal
bacaklarını kaybetse,
ikisini de, araba kazasında;
iki çocuklu emekli bir kilimci
sağır olsa yanı başında
bir tüpün patlaması sonucunda;
kilimci ve bakkal, kedi ve sinek,
devam eder hiçbir şey olmamış gibi.
Ne yürümek önemli çünkü, ne işitmek,
ne görmek, ne uçmak herhangi bir yere,
öyle ya da böyle,
yaşamak sadece.
Yaşamak sadece.
(16 Aralık 2022)
(27 Ocak 2023)
Birden
Tutunmuş ucuna uzun bir dalın
sorunsuz sandığı bir dünyada
usul usul salınırken rüzgârda
hafifçe sararmış bir yaprağın
kopup düşmesi gibi yere birden,
evlere yakın uçmayı seven
kıvrak, oynak bir güvercinin
hızla çarparak şeffaf camına
dışa doğru açılan bir pencerenin
baygın düşmesi gibi yere birden,
bana da bir şey oldu birden.
Nasıl oldu?
Ne zaman oldu?
Anlayamadım.
Hiç beklemiyordum.
Yaşlandım birden.
(27 Ocak 2023)
(20 Mart 2023)
Yolun Sonu
Uzun yol kaptanlarıyla
TIR şoförleri eskiden
çok garip gelirdi bana.
Git git bitmez yollarda
aylar yıllar boyunca
varamadan insan nasıl yol alır?
Şaşardım hep, nasıl sabreder,
nasıl dayanır sonsuz yollara?
Biliyorum ki şimdi oysa
(yaklaşırken yolun sonuna)
uzun yol dayanılmaz değilmiş,
yanlış düşünmüşüm onca zaman:
Hiç bitmemesi değil yolun,
bitmesiymiş korkutucu olan.
(30 Mart 2023, Perşembe)
(14 Nisan 2023)
(14 Nisan 2023)
Sebep
Karanlık bir koridorda,
kalabalık bir yol kenarında,
sahilde, tatilde, bakkalda,
bir korku düşerdi bazen
gençken içime durduk yere,
anlamsız, soyut, aptalca…
Geçer giderdi hızla sonra,
anlaşılmazdı ne olduğu,
neden olduğu.
Arada bir şimdilerde
yine düşüyor içime
birden midemi tırmalayan,
kalbimi bir el gibi sıkan,
beklemediğim bir korku.
İşin kötüsü artık şimdi
ne soyut ne de aptalca,
anlamlı ve gerçekçi.
Ve çıkmıyor aklımdan sebebi.
(14 Nisan 2023)
(9 Mayıs 2023)
(9 Mayıs 2023)
Ö ve ü
Harfler döküldü hızla giden kamyonun kasasından,
uçuştular soğuk rüzgârda yerlerini arar gibi bir süre,
yol kenarına yığıldılar sonra. Bir ö çarptı gözüme,
ardından bir de ü gördüm. Dönüp sırtımı yürüdüm.
Bildiğim bir şeyin gerek yoktu altının çizilmesine.
***
Roni, Serbestiyet’e gönderdiği son yazısına “ö” ve “ü”ye dair bu şiiri iliştirmişti.
Hoşça kal Ronicim.
Alper Görmüş
(Serbestiyet)