14 Mayıs seçimlerinden AKP birinci parti olmasına rağmen en çok kaybeden parti olarak çıkmışken, muhalefet bunu değerlendireceğine üç saçma, özünde sağcı ve milliyetçi adımı aynı anda attı.
Birisi, seçmen kitlesini aşağılayan bir eğilimin açığa çıkması. İkincisi hemen 14 Mayıs gecesi, 28 Mayıs’ın yasını tutmaya başlaması. Üçüncüsü ise Kılıçdaroğlu’nun dümeni aşırı sağa ve aşırı milliyetçiliğe kırıp göçmen düşmanlığı yapması ve kayyum politikasını savunmaya başlaması. Helalleşme çağrıları yapan Kılıçdaroğlu’nun içinde gizlenmiş olan ırkçılık, diğer neonazilerle işbirliği içinde tüm seçim sürecinin sağcı bir temelde örgütlenmesinde belirleyici bir rol oynadı. DSİP daha ilk turdan önce yayımladığı seçim bildirisinde sadece seçimler nedeniyle mücadelenin ertelenmesinin hata olduğunu değil, seçimlerden hemen sonra mücadelenin başlamasının bir zorunluluk olduğunu da vurguladı:
“İktidarın baskıcı, zorba ve talancı uygulamalarına karşı demokrasi ve özgürlükler etrafında buluşarak “Bu iktidar gitmeli” diyoruz! Bu yüzden Cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarımız da uyarılarımız da Kemal Kılıçdaroğlu’na. Irkçılara, milliyetçilere, azınlıklara yönelik nefret söylemlerini kullananlara oy yok! Parlamento seçimlerinde herkesi HDP’nin kapatılmasına karşı çıkmaya, sandıkta ise Yeşil Sol Parti’ye oy vermeye ve tüm yaşamsal taleplerimiz için de bugünden itibaren sokaklarda, fabrikalarda, okullarda mücadele etmeye, hep birlikte antikapitalist bir alternatifi inşa etmeye davet ediyoruz. Oylar Yeşil Sol’a, oylar emek, özgürlük, eşitlik ve demokrasiye! Hazırlıklarımız sokakta direnişe!”
Kılıçdaroğlu kampanyasını sağa çektikçe, aslında ırkçı beyanatlar dışında bir kampanya yapmanın uzağında durdukça, seçimi kaybetmeyi de garanti altına almış oldu. Bunun bir yansıması şu oldu: İlk turda sandığa gitmeyen seçmen sayısı 8 milyon 357 bin 476 iken, ikinci turda sandığa katılım düşerek 10 milyon 356 bin 190 oldu.
Üstelik Kürt halkı verdiği politik kararın arkasında durmakla birlikte, Ümit Özdağ ile imzalanan ırkçı protokole tepkinin de etkisiyle Ağrı, Ardahan, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Dersim ve Van gibi Kürt illerinde seçime katılım yüzde 5.3 oranında düştü. Kılıçdaroğlu bu illerde 136 bin civarında oy kaybetti.
Bu elbette Erdoğan’la aradaki 2.3 milyonluk farkı kapatabilecek bir sayı değil ama 6’lı Masa’nın yanlış seçim stratejisinin, iktidarla sadece seçim alanında ve iktidar gibi sağcılık yaparak, milliyetçiliği körükleyerek yarışma planının çökmesinin sonuçlarından birisi.
Milliyetçi stratejinin çöküşü
Göçmen düşmanlığının oy kazandırdığı konusunda çok bilmişler tarafından dile getirilen önyargı bu seçimlerde, gerçekte 14 Mayıs seçimlerinde tuzla buz oldu.
Sinan Oğan, geleneksel olarak milliyetçi olan şehirlerden ve özellikle de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onaylamayan İYİ Partililerden oy almıştı. Bu seçimde milliyetçilik eğilimi arttı mı? Toplamda 5 milyon yeni oy eklendi. İYİ Parti, 2018 seçimlerinde 4 milyon 970 bin oy almışken, bu seçimde oy sayısını 5 milyon 269 bine yükseltti. İYİ Parti oylarını yaklaşık 300 bin artırdı. Oy oranı ise %9,96’dan %9,68’e düştü. 2018’de 5 milyon 526 bin oy alan MHP, bu seçimde oy sayısını 5 milyon 476 bine düşürdü. Yaklaşık 50 bin oy kaybı yaşadı. Oy oranı ise %11,1’den %10,07’ye düştü.
Yeni kurulan Zafer Partisi ise doğal olarak oy sayısını artırdı. 1 milyon 200 bin oy alarak %2,23 oy oranına sahip oldu. İstanbul’da göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı illerde Sinan Oğan’ın aldığı oylar mültecilere yönelik ırkçılığın oy artıran bir etken olmadığını gösteriyor.
Kılıçdaroğlu elbette sadece bir seçim stratejisi nedeniyle değil, zaman zaman söylemlerinde açığa çıktığı üzere sağcı bir siyasetçi olduğu için de göçmen düşmanlığını ikinci tur kampanyasında şişirdikçe şişirdi. Bunun yerine, kendisine oy çağrısı yapanların hemen hemen yüzde 15’inin Kürtlerin özgürlük mücadelesinden yana olanlar, demokrasiden yana olanlar, göçmenlerle dayanışmadan yana olanlar, halkların kardeşliğinden yana olanlar, yoksullaşmaya öfke duyanlar olduğunu görüp, bu yüzde 15’in taleplerini dillendirebilse, birinci turda AKP’den kopup ikinci turda Erdoğan’a dönen oyları kendi saflarında tutma ihtimali belirebileceği gibi yeni oylar da kazanabilirdi.
(Sosyalist İşçi)