Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için belirledikleri strateji baştan sona milliyetçi, devletçi, hamaset yüklü bir göçmen düşmanlığıyla dolu. DSİP, Kılıçdaroğlu’nun seçim stratejisine karşı aşağıdaki açıklamayı yaptı:
Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimin ikinci turunu açıkladığı konuşması baştan sona milliyetçi hamasetle yüklüydü. Benimsediği strateji milliyetçilere, vatanseverlere seslenmekti.
Erdoğan’ın çözüm sürecinde Kürtlerin temsilcileriyle masaya oturulması sürecini “Ben terör örgütleriyle masaya asla oturmadım ve hiçbir zaman da oturmayacağım” diyerek eleştirdi. AKP’nin iktidara geldiği andan itibaren başlayan darbe girişimlerini görmezden geldi. Tüm faturayı Fethullahçı darbecilere kesti. Ve böylece 15 Temmuz darbesinden sonra inşa edilen yerli-millî resmî tarih anlayışının Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasında yer alacağı ortaya konmuş oldu.
Ardından CHP kurmaylarının kafa kafaya verip inşa ettikleri bu aşırı sağcı seçim stratejisinin en tehlikeli bölümüne, sınır-namus ve göçmen düşmanlığı alanına girdi: “Erdoğan, açıkça söylüyorum, sen ülkenin sınırlarına, namusuna sahip çıkmadın. Bu ülkeye bile bile 10 milyondan fazla mülteci getirdin. Bu da yetmedi, ithal oy sağlamak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını haraç mezat sattın… Ben iktidara gelir gelmez tüm mültecileri evlerine göndereceğim.”
Kılıçdaroğlu yalana dayalı milliyetçi bir kampanya başlatırken yalanlara doyamamış görünüp devam ediyor: “Bunlar kalırsa 10 milyondan fazla sığınmacı daha Türkiye’ye gelecek, farkında mısınız?”
Sefaletin derinleşme ihtimalini de şöyle bir korku filmi senaryosuna dönüştürdü: “Bu kaçaklar sığınmacılar potansiyel suç makinesine dönüşecek yağmalar başlayacak.”
Ve “vatanını sevenleri” seçimde kendisine destek olmaya çağırdı.
Bizler, eğer kazanırsa seçimden sonra işçi sınıfı ve emekçilere saldıracağını bilerek ama yine de bu iktidarına tüm toplumun kurtulma umudunu paylaştığımızı göstererek Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yapmıştık. Tüm ezilenler bir kerelik de olsa derin bir nefes alacak, umudu hep birlikte soluyacaktık. Ama ikinci nefeste yeni iktidarın saldırılarına karşı birleşik mücadeleye başlayacaktık.
O yüzden, “Sokakta mücadele, sandıkta Yeşil Sol Parti / Oyumuz da uyarılarımız da Kılıçdaroğlu’na” diyerek seçim kampanyası yaptık.
Fakat darbecileri, milliyetçiliği, göçmen düşmanlığını bu kadar açıkça savunan, birinci tur seçimlerdeki meclis tablosunu “milliyetçilik yapan kazanıyor” diye ele alan Kılıçdaroğlu, sadece ırkçılara ve milliyetçilere seslenerek bu toplumda ezilen, düşmanlaştırılan çok geniş kesimleri karşısına almıştır.
Yanına Ümit Özdağ ve Sinan Oğan’ı almış, karşısına ise hepimizi, ırkçılığa karşı olanları, milliyetçiliğe karşı olanları, vatanı bir mülkler toplamı olarak görenleri, göçmenleri, yeniden barış, yeniden diyalog, yeniden bir silahsız çözüm isteyen Kürtleri almıştır.
Ümit Özdağ, Sinan Oğan gibi su katılmamış ırkçıların yalanlarını tekrarlayarak bir seçim kazanacağını düşünen Kılıçdaroğlu, son yıllarda yetersiz kalmakla birlikte iktidar blokunun yaklaşımına göre olumlu olan helalleşme adımlarını da imha etmiştir. Helalleşme, sadece milliyetçilerle, göçmen düşmanlarıyla, vatanseverlerle bir kucaklaşmaya indirgenmiştir.
Irkçı yalanlar size bir iki oy getirebilir ama on binlerce oyu da götürebilir. Türkiye’de 10 milyon göçmen olduğu ve 10 milyon göçmenin de yolda olduğu ırkçı bir yalandır.
Bu yalanı tekrarlamak göçmenlere yönelik saldırganlıklara kapıyı ardına kadar açmaktır. Ümit Özdağ, Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları hakkında "Kemal Bey'in dün ve bugün yaptığı açıklamaya bakın. Gözlerimi kapattım, kendim konuşuyorum zannettim" derken sonuna kadar haklıdır. Kimse ırkçının orijinali varken, retorik ırkçılığa bakmaz. Bu sözler gerçek faşist odakları güçlendirir.
Bizler, hâlâ seçimlerde Erdoğan’ın yenilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz ama bugünden ilan ediyoruz ki aslî işimiz hem seçimden önce hem de seçimin ardından kim kazanırsa kazansın, milliyetçi cepheye karşı ezilenlerin birleşik cephesinin inşasına yardımcı olmaktır.
Seçimden önce “Erdoğan-Bahçeli gidecek / Göçmenler kalacak” diyorduk. Şimdi “Kılıçdaroğlu kazansa da göçmenler kalacak” diyoruz.
Seçimden önce Kürt sorununda çözümü savunuyorduk. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun milliyetçi iktidarı da olsa karşımızdaki Kürt sorununda çözümü savunmaya, demokratik diyalog yollarının geliştirilmesini ve halkların eşit koşullarda kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz.
Göçmenler hakkındaki yalanlara karnımız tok!
İktidar bloku zaten tüm toplumu ırkçı, milliyetçi hamasetle yeteri kadar zehirliyor.
Erdoğan yenilebilir. Erdoğan’ın yenilmesi ezilenler lehine bir siyasal dengesizlik yaratacağı için önemlidir. Ama bunda Kılıçdaroğlu’nun milliyetçi hamasetinin hiçbir katkısı olmayacak!
Tüm kamuoyunu, seçimlerden önce de seçimlerden sonra da ırkçılığa, göçmen düşmanlığına karşı, artık çok açık ki muhalefet saflarına da yayılan milliyetçi-sağcı cepheye karşı işçi sınıfının tüm kesimlerini kucaklayacak, tüm ezilenlerin yan yana gelmesini sağlayacak birleşik bir mücadeleyi tüm olanaklarımızı zorlayarak hep birlikte inşa etmeye çağırıyoruz.
DSİP