17 yaşındaki üniversite öğrencisi Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın Karabük’te cansız bedeninin bulunmasının ardından birkaç gün önce Kilis’te 9 yaşındaki Gina Mercimek’in katledildiği ortaya çıktı.
Karabük Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde hazırlık öğrencisi olan Gabonlu Dina’nın Filyos Çayı’nda cansız bedeninin bulunmasının ardından savcılık tarafından boğulduğuna dair açıklama yapılmıştı. Ancak göçmen öğrenciler üniversitede yaptıkları eylemlerde Karabük’te maruz bırakıldıkları ırkçılığı teşhir ederek Dina’nın öldürüldüğünü düşündüklerini ifade etmiş ve adalet talep etmişlerdi. Öğrencilerin eylemleri Dina’nın ölümünün aydınlatılması için bir toplumsal tepkinin oluşmasını sağladı.
Gazeteci Ali Sencar Arslan’ın haberleştirdiği Dina’nın kaybolduğu geceye ait kamera görüntüleri, Dina’nın cep telefonundaki mesajlar ve annesine gönderdiği ses kayıtları göçmen öğrencilerin şüphelerini doğruladı. Dina’nın bir PTT çalışanı tarafından taciz ve tehdit edildiği, annesine tacize maruz kaldığını ve öldürülmekten korktuğunu söylediği ortaya çıktı. Etkin bir soruşturma yürütmesi gereken savcılık ise Dina’nın görüntülerini haberleştiren gazeteciyi gözaltına aldı, soruşturmaya dair gizlilik kararı getirdi ve şüphelileri tam üç kez serbest bıraktı. Dina’nın aracına bindiğine dair kamera görüntüleri ortaya çıkmasına rağmen üç kez serbest bırakılan zanlı ancak 10 Nisan’da, dördüncü gözaltısının ardından tutuklandı.
Dün İstanbul Kadıköy’de Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nin çağrısıyla biraraya gelenler hem Dina için hem de aynı hafta içerisinde istismar edilen ve öldürülen 9 yaşındaki Suriyeli Gina için adalet talep etti ve davalarının takipçisi olacaklarını duyurdu. İnisiyatif adına Gülyeter Aktepe’nin okuduğu basın açıklamasında göçmen çocukların sömürüye maruz bırakıldığına, çocuk yaşta erken ve zorla evlendirildiklerine, birçok biçimde istismar edildiklerine ve hatta Gina gibi katledildiklerine dikkat çekildi. Açıklama şöyle devam etti:
“Bu cinayetler münferit değildir. 2014 yılında İstanbul’da tecavüze maruz bırakıldıktan sonra camdan atılarak katledilen Ugandalı Jesca Nankabirwa, 2017 yılında Sakarya’da yine tecavüze maruz bırakıldıktan sonra öldürülen Suriyeli Emani El Rahmun, 2019’da Ankara’da AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde hayatını kaybeden Özbekistanlı Nadira Kadirova ve son olarak Gabonlu Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın Karabük’teki ölümü, göçmen kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetini gözler önüne sermektedir. Öte yandan, göçmen ölümlerinin, göçmen kadın cinayetlerinin etkin soruşturulmadan üzerlerinin kapatılması, adaletin tesis edilmemesi tesadüf değildir. Siyasal iktidarın bilinçli sistematik politikalarının sonucudur.
Bugün, Dina’nın ölümü ile hem acı ve öfke hissediyoruz hem de bir kadın olarak maruz kaldığı tacizin, yaşadığı ırkçılığın tekil olmadığını; kadın cinayetlerinin, göçmen cinayetlerinin politik olduğunu biliyoruz. Irkçılık ve göçmen düşmanlığı tırmandırılırken, kadınların kazanılmış haklarına saldırılar sürerken, LGBTİ+’lar hedef gösterilirken, göçmen kadınların başta yaşam hakkı olmak üzere en temel hakları gasp edilmektedir. Gabonlu, Sudanlı, Ugandalı, Suriyeli, Özbekistanlı, Afganistanlı, İranlı, Ukraynalı burada ismini sayamayacağımız farklı coğrafyalardan gelen göçmen kadınlar kimlikleri nedeniyle sistematik olarak ırkçılığa maruz kaldıkları, ötekileştirildikleri, yalnızlaştırıldıkları için katmanlı bir şiddet döngüsüne sıkışmakta, tacize ve sömürüye karşı daha korunaksız hale gelmektedir. Siyasal iktidar, erkek şiddetini ve ırkçılığı sonlandıracak politikalar üretmek yerine; eşitsizliği, ayrımcılığı ve cinsiyetçiliği körüklemektedir.
Bizler, göçmenlere yönelik her türlü ayrımcılığın ve sömürünün; göçmen kadınlara yönelik erkek şiddetinin karşısında olacağımızı yineliyor, göçmen ölümlerinin etkin biçimde soruşturularak aydınlatılmasını talep ediyoruz.
Gabonlu Dina’dan Suriyeli Gina’ya Adalet İstiyoruz!
Dina cinayeti politiktir!
Kadın cinayetleri politiktir!
Göçmen cinayetleri politiktir!
Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!”