Suriyelilerin kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış, sadece ilkel çadırları var

21.03.2023 - 16:19
Haberi paylaş

Sığınmacı Hakları Platformu, depremin 35.gününde deprem bölgesindeki Suriyelilerin durumu ile ilgili bir rapor hazırladı. 21 Mart Irkçılıkla Mücadele gününde kamuoyuna açıklanan rapora göre Suriyeliler için tuvalet, temiz su, sağlıklı gıda hâlâ en büyük sorun.

Ala'a Yunus, Bahan Gönce, Ela Elgazi, Yıldız Önen ve Taha Elgazi tarafından hazırlanan raporda, depremzede sığınmacıların yaşadığı ayrımcılık konusuna dikkat çekildi. Deprem bölgesinde kalan Suriyelilerin en yoksul kesim olduğu, yemek yemeye, su almaya paralarının olmadığı belirtildi.

 

Rapordan önemli tespit ve öneriler şöyle:

Suriyelilerin kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış, sadece ilkel çadırları var. 

En büyük sorun, çadır. Bazı aileler arabalarında kalıyorlar, çadırları olmadığı için. Sahra çadırlarında 15 kişi birlikte kalıyor.

Çocukların durumu çok kötü. Çadırlarda hiç mutlu değiller, ev istiyorlar.

İtfaiye çadır kentinde 500 kişi için bir kadın bir erkek banyosu, 7 kadın 7 erkek tuvaleti var. İhtiyaca yetmiyor. Kadınlar çadırda leğende banyo yapıyor.

Kansu köyü ve İslâhiye ilçesindeki sığınmacı çadır alanlarında banyo ve tuvalet yok.

Türkçe konuşmuyor diye sığınmacı çocuğa pamuk şekeri verilmedi.

Kansu köyünde serada yaşamak zorunda kalan çocuklar uyuz oldu.

Okul çadırı var, öğretmen yok.

Kansu Köyünde insanlar Suriyeli depremzedelerle dayanışıyor, ama olanakları çok kısıtlı, acilen çadıra ihtiyaçları var.

Tuvalet, temiz su, sağlıklı gıda hâlâ en büyük sorun. Suyu, ağır hasarlı binalardan tedarik ediyorlar. Tuvalet gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için başka hasarlı binalara girmek zorunda kalıyorlar.

Kimsesizler mezarlığı depremde yaşanan felaketi bir kez daha gözümüze soktu. Cenazelerine bile sahip çıkabilecek kimsesi kalmamışlar mezarlığı.

 

Acil talepler

-Suriyelilere dönük ayrımcılığa son vermek gerekir.

-Dayanıklı çadır. AFAD çadırları gördüğümüz kadarıyla uygun ama yeterince yok.

-Düzenli ve doyurucu yemek. Yemek ya az ve tek çeşit ya da hazır ürünlerden oluşuyor. Dağıtım da dengesiz. Depremzedeler organizasyon zaafından dolayı birçok erzak maddesinin çöpe gittiğini ya da depoda çürüdüğünü söylüyor.

-Temiz su. Su hem kısıtlı hem temiz değil. Salgınların önünü açıyor.

-Seyyar tuvalet ve banyo. Bazı alanlarda tuvalet yok. Olanlardaysa az, yetersiz ve hijyen koşullarından mahrum. Temizlik ürünleri, çocuk bezi, hijyenik ped vb hâlâ acil ihtiyaç.

-Elektrik. Hayatlarını geçirdikleri çadırlarda elektrik yok. Telefon şarj etmek bile büyük bir konu. Yazın yaklaştığını hesaba katarsak serinlemek ve yiyecek saklamak sorun olacak.

-Çocuklar. Bebekler ve çocuklar depremin etkisini en çok yaşayanlar. Yaşadıkları korku ve kayıp her hallerine yansıyor. Ekmek ve su kadar acil bir sorun çocukların bakımı ve depremin etkilerinden korunması. Eğitimin derhal ve bilinçli biçimde sürdürülmesi gerekiyor.

Barınma, sağlık ve güvenlik haktır! Adana'ya giderken Nurdağı'nda gördüğümüz konteyner kentlerin sayısının artması, benzer çözümlerin hızla hayata geçirilmesi ve temel ihtiyaçların giderilmesi şart.

 

Raporun tam metni şöyle:

Deprem bölgesinde göçmenlerin durumu ve acil talepler raporu

Sığınmacı Hakları Platformu

Tarih: 11-12 Mart 2023

Hazırlayanlar: Ala'a Yunus, Bahan Gönce, Ela Elgazi, Yıldız Önen, Taha Elgazi

İçindekiler

Giriş

Genel durum

Ziyaret edilen bölgeler

Antakya merkez, İtfaiye çadır kenti

Hatay-Altınözü'ne bağlı Kansu Köyü ziyareti

Gaziantep İslahiye Atatürk Mahallesi çadır alanı

Kimsesizler mezarlığı - Hatay Mobilyacılar Organize Sanayi Bölgesi

Acil talepler

 

1.Giriş

Bu rapor, Sığınmacılar Platformu aktivistleri olarak bizlerin (Ala'a Yunus, Bahan Gönce, Ela Elgazi, Yıldız Önen, Taha Elgazi) deprem bölgesindeki göçmenlerin durumlarını yerinde görmek için 11-12 Mart tarihlerinde yaptığımız incelemeleri ve acil talepleri içermektedir.

Deprem bölgesinde olumsuz koşullarda kalan göçmenleri ziyaret ettik. Göçmenlerin sahada bulunan STK’larla ve devlet kurumları ile olan ilişkilerini gözlemledik. Öne çıkan sıkıntıları ve çözüm önerilerini dinledik.

Amacımız öncelikli olarak deprem bölgesinde yaşamaya çalışan göçmenlerin acil sorunlarını kamuoyunun gündemine taşımak, çözüm bulunması için yetkilileri göreve çağırmak. Depremzede göçmenlerin yaşadığı ayrımcılık konusuna dikkatleri çekmek.

 

2.Genel durum

Depremde hayatını kaybedenlerin sayısı resmi rakamlara göre 50 bine yaklaştı. 

Depremin etkilerinin en ciddi biçimde hissedildiği iller, aynı zamanda mülteci ve göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehirler. Resmî kayıtlara göre, bölgede Geçici Koruma Statüsüyle bulunan Suriyelilerin nüfusu 1 milyon 700 bin civarında. Yani Türkiye’de yaşayan kayıtlı Suriyelilerin yarısı deprem bölgesinde ikamet ediyor.

Suriyelileri ilk kez bu kadar öfkeli gördük, deprem bölgesinde kalan Suriyeliler en yoksul kesim, yemek yemeye, su almaya paraları yok. Suriyelilerin kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış, sadece ilkel çadırları var. 

Depremin ilk gününden itibaren medyada da sık sık yazıldığı gibi, arama kurtarma ve yardım faaliyetleri konusunda göçmenlere yönelik bariz bir ayrımcılık uygulandı. Görüşmelerimiz sırasında bu durumla ilgili somut örnekleri sık sık dinledik. Göçmenler, ayrımcılık konusunda yaşadıklarını, depremin 35.günü bölgeyi ziyaretimizde bize de anlattılar, ayrıca kendimiz de ayrımcı uygulamalara şahit olduk

 

3. Ziyaret edilen bölgeler

Ziyaretlerimizi 11-12 Mart tarihleri arasında gerçekleştirdik. Hatay-Antakya merkezde İtfaiye çadır kentini, Hatay-Altınözü ilçesine bağlı Kansu köyünde seralarda yaşamaya çalışan göçmenleri ve Gaziantep-İslâhiye’deki göçmen çadırlarını ziyaret ettik. Hatay Kimsesizler Mezarlığını dolaştık.

 

4. Antakya merkez, İtfaiye çadır kenti

Antakya Merkezi itfaiye kampındaki Suriyeli aileler

Suriyeli göçmenlerin yoğun olarak kaldığı çadır kentte bazı çadırlar daha iyi görünümlü. Bunlar AFAD’ın çadırları. Bir kısmı ise daha kötü, bunlar genellikle göçmenlerin kaldığı çadırlar. Büyük yeşil sahra çadırları var.

Çok sayıda gönüllü var, yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Etrafta çok sayıda yıkılmış veya yıkılacak bina var, enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ortaya çıkan toz insanları çok kötü etkiliyor.

En büyük sorun çadır

En büyük sorun, çadır. Bazı aileler arabalarında kalıyorlar, çadırları olmadığı için. Sahra çadırlarında 15 kişi birlikte kalıyor.

Çadır kent 3 hafta önce kurulmuş, daha önce enkaz başında kalmışlar. İlk 2-3 hafta insanlar genellikle enkaz başında, cenazelerin çıkarılması için beklemişler.

Çadırlarda soba var, odun yakarak ısınıyorlar. Elektrik sorunu çözülmüş. Bir aşevi vardı bir STK'ya ait. Günde üç öğün yemek veriyor. 

Muhammed çok öfkeli

Depremde 12 yakınını kaybeden Suriye göçmeni Muhammed ile röportaj yaptık. Muhammed depremden önce çadır kent yakınındaki bir marangozhanede çalışıyormuş, bize şunları söyledi:

“Ben Muhammed Yusuf. Suriye’deki savaştan kaçtık, 2016’da buraya geldik. Depremde 12 akrabamı kaybettim. Çok zor durumdayım, sonra ne yapacağımı Allah bilir. Depremde eskisinden kötü olduk. Şimdi 3 yetim bizim elimize bakıyor, bir şey yapamıyoruz. Çocukların durumu çok kötü. Çadırda hiç mutlu değiller, ev istiyorlar. Bundan sonra çalışmam gerekiyor. Bizim durumumuz hiç iyi değil. Herkes gelsin bu durumu görsün. Bize burada kötü davranılıyor.”

 

Kadınlar çadırda leğende banyo yapıyor

Banyo için uzun kuyruklar oluşuyormuş.  Sabahları tuvalette büyük kriz yaşanıyor Bir kadın bir erkek banyosu, 7 kadın 7 erkek tuvaleti var.. Erkeklerin bir kısmı tuvalet için enkazlara gidiyor. 9 aylık hamile bir kadın vardı. Kadın diyor ki banyolarda banyo yapamıyoruz. Çadırın ufacık bir bölümünü banyo olarak kullanmaya başlamışlar. Perde çekmişler. Şebeke suyu olmadığı için tuvalet ya da banyo için kurulan su tanklarından su taşıyıp sobanın üzerinde suyu ısıtıp kovalarla yıkanıyorlar. Çadırın gideri olmadığı için leğen içinde banyo yapıyorlar. Sonra o kirli suyu taşıyıp döküyorlar.

Kadınların ev temizliği, yemek yükü azaldı diye düşünülebilir ama biz de şahit olduk beş dakika oturamıyorlar. Bir çocuk ağlıyor, öbür çocuk kayboluyor... Enkaza gitmesin diye öbür çocuğun peşinden koşturuyor. Erkekler de giriyor ama yemek kuyruklarında da kadınlar var. Yemekler yoğurt kaplarında veriliyor. Örneğin bir yoğurt kabına fasulye diğerine pilav konuyor. 5 kişilik aileye de aynı ölçüde yemek, 10 kişilik aileye de aynı ölçüde yemek veriliyor. Yemekler çadırda tabaklara konup yeniyor. Yine su taşınıyor, ısıtılıyor, kadınlar bulaşığı yıkıyor.

Çamaşırlar mesela... Kadınlar suyu getiriyor, sobada ısıtıyor, leğende yıkıyorlar. Örneğin 60 yaşındaki Suriyeli bir kadının çamaşırlarını asmak için yıkılmak üzere olan bir binaya ip çektiğini gördüm. 

Türkçe konuşmuyor diye pamuk şekeri verilmedi

Biz oradayken bir siyasi parti il teşkilatı, çocuklar için pamuk şekeri getirmiş. İki Suriyeli kadınla sohbet ederken biz, 9 aylık hamile olan bir kadın yanında üç yaşında olan bir çocukla beraber yanımıza geldi. Pamuk şeker sırasına girmişler. 'Türkçe konuşanlara verdiler bize vermediler' diye anlatırken gözlerinden yaş geldi. Sonra yaşı daha büyük olan Suriyeli bir çocuk o üç yaşındaki çocuğu aldı ve pamuk şekeriyle beraber geldi. Çünkü Türkçe biliyordu. 

Bu insanların birikmiş paraları yok. Kazandıklarını harcayan insanlar. Ekonomik olarak daha bağımlı hale gelmişler. Bu da onları çok sıkıyor. Öfkeli bir şekilde konuşuyorlar. Çünkü artık kaybedecekleri tek şey, çadırkentten çıkarılmak olmuş. 

Önce Türkçe konuşanları çıkardılar

İlk 15 gün enkaz başında beklemişler. Üç hafta önce bu çadırkente gelmişler. Kardeşlerini, yeğenlerini kaybedenler var. Enkaz başlarında beklerken arama kurtarmaya kimse gelmemiş. 'Yardım geldiğinde de artık geç olmuştu', 'önce Türkçe konuşanları çıkardılar' dediler. 'Dediler' diyorum çünkü bu onların beyanı.

Öyle öyküler var ki... Mesela 18 yaşında genç bir Suriyeli kadınla konuştuk. Türkçe bilmiyordu. Bu genç kadın Suriye’den evlendirilmek için getirilmiş. Kocasının ilk karısı ölmüş. Ölen kadından 5 yaşında bir çocuk var. Koca depremde ölünce 18 yaşındaki Suriyeli genç kadın ve 5 yaşındaki çocuk bir başına kalmış.

Okul çadırı var, öğretmen yok

Çocuklar için bir kaç yerde park kurulmuş. Bir çadırın üzerinde MEB Psikososyal Destek yazıyor. Tabela var ama hizmet yok.  Diyanet'ten bir ekip vardı. Çok yardım severlerdi. 9 aylık hamile kadın bir hafta önce fenalaşmış ambulansla hastaneye onlar götürmüşler. Okul çadırı denilen çadırda da sadece oyuncaklar var, öğretmen yok. Bir okul çadırını Kur’an Kursu çadırına dönüştürmüşler.

Genç erkekler öyle boş boş dolaşıyor, genç kadınlar ise çadırlardan çok az çıkıyor. Yapacak hiçbir şey yok. 

Deprem nedeniyle buradakilere 3-6 ay arası Suriye’ye gidiş izni verildi. Ama 'dönemezsek' korkusu var. Zaten gidecekleri yerler de yıkılmış. Suriye'ye dönmeyi düşünen yoktu görüştüklerimizin içinde. İnsanlar şunu unutuyorlar... Esad rejiminin diktatörlük olduğunu unutuyorlar. Kaçanların bir kısmının yasal sorunları, politik sorunları var. Hapse girip çıkmışlar var. Daha iyi bir eğitim, daha iyi yemek için gelmediler ki buraya.

Kilis'te bir ailede kaldık. Kaldığımız evdeki kadın anlattı: 'Biz Suriye'de üç ay ateş altında yaşadık. Gelmemek için çok direndik. Bu akşam bombalama olacak diyorlardı, kapımızı kapatıp bekliyorduk. Her an tepemize bomba düşecek korkusuyla yaşıyorduk. Üç ay dayanabildik. Buraya geldik, burada da depremi yaşadık.'

 

5.Hatay-Altınözü'ne bağlı Kansu Köyü ziyareti

Hatay-Altınözü'ne bağlı Kansu Köyü'nde Suriyeli 58, Türkiyeli 117 aile kötü durumdaki az sayıda çadırda yaşamaya, uyuz salgını ile baş etmeye çalışıyorlar.

Köyde depremden etkilenen az sayıda bina var. Ama Antakya ve diğer illerden evleri yıkılanlar köye dönüp kiracıları çıkarmışlar. Suriyelilerin büyük çoğunluğu evleri yıkıldığı için değil ev sahipleri tarafından çıkarıldıkları için evsizler.

AFAD bir çadır kent kuramadığı için köyün pek çok yerinde dağınık olarak ikişer üçer çadır kurulmuş. Tuvalet ve banyo imkânları yok. Yakındaki cami, spor tesisi gibi yerlerden bu ihtiyaçları karşılayabilenler şanslı. Diğerlerinin bu imkânları da yok.

Karşılaştığımız bir depremzede şunu söyledi: "AFAD'a iki kere gittim. Yemek ve su değil bana çadır verin, bir muşamba verin" dedim. "Olduğunda biz sizi arayacağız" dediler. Hala yok. "Durum ortada."

Serada yaşayan çocuklar uyuz oldu

Şu an kaldıkları çadırlar çok iptidai. Mesela 7 Suriyeli aile bir tütün serasında kalıyor. Muşamba kaplı... Seranın girişi uzatmışlar, oraya battaniye atmışlar. Serada çocuklar uyuz olmuş. Aile hekimi kaç kez ilaç vermiş ama işe yaramamış. Zaten orada kaldığınız sürece bu tedavi olmaz demiş. 

Erkekler yer olmadığı için dışarıda yatıyorlarmış. Buradaki çadırlar berbat. Muhtarla konuştuk, çadır ayarlayacağımızı söyledik. Bize gönderdiğiniz çadırların yarısını eşitlik gereği Türkiyelilere veririm dedi. Aksi takdirde gerginliğin çıkacağını ifade etti. 

Kansu'da tuvalet yok, insanlar açık olduğu saatlerde camiye gidiyor. Banyo zaten yok. Çocuklar aşı olamıyor. 

Kansu Köyü Suriyeli depremzedelerle dayanışıyor

Muhtar Mehmet Akyol ve köy halkı 58'i Suriyeli 200'e yakın aileye çadır arıyor. Yeterli ve temiz gıdaya ulaşmak da haftalar geçmesine karşın kolay değil ama çabalar devam ediyor.

Annesi babası ölen çocukların varlığı durumu daha da vahim kılıyor

Çocuklardan biri annesini kaybetmiş, enkazdan güçlükle çıkarılmış ve travmadan dolayı yüzünü günlerdir zor hareket ettiriyor. Çocuklar ağaçlara gerilmiş beşiklerde uyutuluyor.

 

6.Gaziantep İslâhiye Atatürk Mahallesi çadır alanı

Çadırlarda elektrik yok, güneş enerjisi ile kişisel olarak çözmeye çalışanlar vardı. Yıkılan caminin yanına kurulan çadırlar var. İnsanlar elektrik olmadığı için telefonlarını parka gidip şarj ediyorlar. Şarjları yetsin diye hiç haberlere falan bakmıyorlarmış.

Gittiğimiz her yerde çadır hala bir sorun. İlk gün de sorundu bugün de... Değişen bir şey yok. Ama ortak talep konteyner kente yerleşmek. Çünkü çadır bir çözüm değil onu gördük. 

Tuvalet, temiz su, sağlıklı gıda hâlâ en büyük sorun. Suyu, tamamen yıkılmış caminin ağır hasarlı ek binasından tedarik ediyorlar. Tuvalet gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için başka hasarlı binalara gitmek zorunda kalıyorlar

Suriyelileri hem deprem hem ayrımcılık eziyor

Birkaç gün önce faaliyete giren konteyner kente e-Devlet üzerinden başvurduklarını söyleyen Suriyeli aileler kendilerine henüz yanıt verilmediğini söylediler. Beraber başvuru yaptıkları bazı Türkiyeli ailelerin kabul edildiğini söyleyen depremzedeler, bildikleri kadarıyla hiçbir Suriyeli ailenin konteyner kentte kabul edilmediğini belirttiler. Çadır alanındaki Türkiyelilerle sorun yaşamadıklarını belirten Suriyeliler çadır tedarikinde ayrımcılığa uğradıklarını ifade ettiler. Bugün kullandıkları çadır, AFAD'dan daha iyi bir çadır alabilen Türkiyeli bir aile tarafından verilmiş. Diğer bir Suriyelinin kaldığı çadır da Kızılay görevlilerinin kullandığı ve ayrılırken bıraktıkları çadır.

Suriyelilerin yoğun yaşadığı bir ilçe olan İslahiye'de pek çok yıkık bina var.

Sorunlardan biri de enkaz kaldırılırken molozlardan dağılan asbest gibi tehlikeli maddeler içeren tozlar. Çocuklar özellikle tehlike altında.

7.Kimsesizler mezarlığı- Hatay Mobilyacılar Organize Sanayi Bölgesi

Hatay Mobilyacılar Organize Sanayi Bölgesinde kocaman bir kimsesizler mezarlığı var. Hatay'da kimliği tespit edilemeyen cenazeler buraya gömülüyor. Yüzlerce mezarın olduğu mezarlıkta isimler çok az. Mezarlara numara verilmiş. 1'den 800'e kadar numaralı mezarlar 1-2-3 Ada ve A-B-C-D-E-F parsel olarak ayrılmışlar. 5-10 bin arası mezar var.

Bazılarına isim yazılmış. İki Suriyeli isim gördük. Birkaç tanesine mezar taşı yapılmış. Bazılarının üzerine küçük bir kumaş, bir şapka, bir atkı gibi şeyler asılmış.

Biz orada iken bir mezar kazıldı. Cenaze arabası ile mezarlıktan çıkarıldı ve götürüldü. DNA ile eşleşme sağlandı o nedenle cenaze ailesine teslim ediliyor diye düşündük.

Arada bazı mezarlara “boş” kelimesi yazılmış muhtemelen cenazeler ailelerine verilmek üzere çıkarılmış.

Bütün mezarların üzerine kireç dökülmüş. Askerler sürekli devriye geziyor. Arabadan mevlüt okunuyor.

Kimsesizler mezarlığı depremde yaşanan felaketi bir kez daha gözümüze soktu. Cenazelerine bile sahip çıkabilecek kimsesi kalmamışlar mezarlığı.

 

8. Acil talepler

-Suriyelilere dönük ayrımcılığa son vermek gerekir.

-Dayanıklı çadır. AFAD çadırları gördüğümüz kadarıyla uygun ama yeterince yok.

-Düzenli ve doyurucu yemek. Yemek ya az ve tek çeşit ya da hazır ürünlerden oluşuyor. Dağıtım da dengesiz. Depremzedeler organizasyon zaafından dolayı birçok erzak maddesinin çöpe gittiğini ya da depoda çürüdüğünü söylüyor.

-Temiz su. Su hem kısıtlı hem temiz değil. Salgınların önünü açıyor.

-Seyyar tuvalet ve banyo. Bazı alanlarda tuvalet yok. Olanlardaysa az, yetersiz ve hijyen koşullarından mahrum. Temizlik ürünleri, çocuk bezi, hijyenik ped vb hâlâ acil ihtiyaç.

-Elektrik. Hayatlarını geçirdikleri çadırlarda elektrik yok. Telefon şarj etmek bile büyük bir konu. Yazın yaklaştığını hesaba katarsak serinlemek ve yiyecek saklamak sorun olacak.

-Çocuklar. Bebekler ve çocuklar depremin etkisini en çok yaşayanlar. Yaşadıkları korku ve kayıp her hallerine yansıyor. Ekmek ve su kadar acil bir sorun çocukların bakımı ve depremin etkilerinden korunması. Eğitimin derhal ve bilinçli biçimde sürdürülmesi gerekiyor.

Barınma, sağlık ve güvenlik haktır! Adana'ya giderken Nurdağı'nda gördüğümüz konteyner kentlerin sayısının artması, benzer çözümlerin hızla hayata geçirilmesi ve temel ihtiyaçların giderilmesi şart.

 

Bültene kayıt ol