Hala şansımız var, iklim ve geleceğimiz için ses çıkaralım
28 Temmuz’da dünya limit aşım gününe, yani dünyadan çalmadan kullanabileceğimiz kaynakların bitişine uyandık.
Her geçen yıl daha erkene çekilen bu günün, bizi verdiğimiz kararları gözden geçirmeye sürüklemesi gerekirken üstünden bir kaç gün geçmesiyle unutulması, nereden bakarsanız günün kendisi kadar bir felaket habercisi.
23 Eylül, 11. Küresel İklim Grevi için geri sayımın son noktası. Bu yıl ekinoksa, gece gündüz eşitliği kabul edilen güne denk geliyor ama krizin etkilerinde bile eşitliğe yer yok.
Yılın başından beri seller, sıcak dalgaları, bölgesine uymayan türlü afetlerle karşı karşıyayız. Avrupa son yılların en yüksek sıcaklıklarıyla baş etmeye çalışırken İngiltere sıcaklık rekoru kırdı. Doğu ve Güney Afrika 40 yılın en kurak sürecini yaşıyor. Latin Amerika ülkeleri, sera gazı emisyonunun yüzde 10’luk bir dilimini bile oluşturmazken ciddi susuzluk ve tarım problemleriyle baş etmek durumunda kaldı.
Bunların yanında, hâlâ kömür kullanımında direten bir Çin, asırlık ormanlarını harap etmeye kararlı bir Brezilya, yenilenebilir enerji teşviğini geri çeken bir Türkiye var.
Politikacıların, hükümetlerin, devlet başkanlarının hareket etmelerini beklerken zamanımız tükeniyor.
Kendi sınırlı sürelerini bizim süremizi de kısaltmak için kullanıyorlar.
Bu yüzden, 23 Eylül’de Kâr Değil İnsan sloganıyla sokaklarda olacağız.
11. Küresel İklim Grevi hepinizi bekliyor!
Suda Sim Meriç
---
Hiç de güçsüz değiliz
Zaman zaman insan karamsarlaşabiliyor. Kendimizi güçsüz hissettiğimiz anlar oluyor. Ama aslında bu doğru değil. Geçen hafta dört gelişme de güçsüz olmadığımızı gösterdi.
İktidar yargısı Gülşen’i hapse attı. Hukuk hiçe sayıldı ama o kadar güçlü bir tepki açığa çıktı ki ev hapsi de olsa hapishaneden çıkartmak zorunda kaldılar.
Geçtiğimiz hafta bu böbürlenme şampiyonu iktidar iki Cumhurbaşkanı danışmanından oldu.
Görünen o ki bir de milletvekilinden olacak yakında.
Yolsuzluklara karşı duyulan öfke iktidarın merkezlerinde istifalara neden oluyor.
Köpek katliamı için örgütlenen bir internet uygulaması hayvan severlerin karşı kampanyasıyla kapatıldı.
Son olarak Sao Paulo ismindeki asbestli geminin Türkiye’ye gelmesi yine etkili bir kampanyayla engellendi.
Bu gelişmeler sadece toplumsal öfkenin birikmesi nedeniyle yaşanıyor.
Bir de bu öfke sokağa taşabilirse çok daha güçlü kazanımlar elde edilebilir.
Tüm devlet olanaklarını harekete geçirmiş de olsalar, artık gemilerinin su almaya başladığı çok açık.
Azınlığa düşmüş bir iktidar, her hamleleri başlarına yeni belalar açan bir iktidar. Şimdi korkmanın değil mücadelenin zamanı.
Ayşe Demirbilek
---
Söz konusu seçimler mi yoksa gençler mi?
Sabah radyoda “Milyonfest Fethiye” konserinin yasaklandığını duydum. Arkasından haberleri okuyan spiker, Kılıçdaroğlu’nun Twitter’dan bu yasaklamaya bir tepki gösterdiğini okudu.
Tweet’te Kılıçdaroğlu valiyi uyarıyordu ve bu kararı eleştiriyordu. Gençlerin eğlenmesini yasaklayamazsınız, demişti.
Etrafımdaki çoğu genç Kılıçdaroğlu’nun Z kuşağını desteklediğini söylüyor. Herkes bundan memnun. Konser yasağına tepki göstermesi doğru bir tepki. Ben de festival ve konser yasaklarına karşıyım.
Ancak Kılıçdaroğlu bu yasaklara seçimler için mi tepki gösteriyor yoksa gerçekten de Z kuşağını ve gençlerin taleplerini destekliyor mu?
AKP’li ve CHP’li değilim, oy verirken de dikkatli olmalıyız.
Çünkü, seçimleri kazananlar 5 yıl boyunca bizim taleplerimizi gerçekleştirecek mi?
Gerçekten gençleri anlayacak mı? Ve bizlerin sorunlarını çözecek mi?
Festivaller yasaklanmasın, gençler özgürce yaşasın!
Ali Karakoç
(Sosyalist İşçi)