Önce Suriyeli ve Afgan mültecileri hedef gösterdiler, saldırdılar. Ermeniler, Rumlar ve Kürtlerle devam ettiler. Çerkesleri, Türkmenleri, Japonları ve Afrikalıları da hedef aldılar. Yahudi mezarlığındaki taşlar kırılırken, Alevilerin ibadethanesi olan cemevlerine saldırdılar.
Çoğu kişi kendinde taşıdığı göçmen karşıtlığının ırkçılık olmadığını söylese de belli odaklar tarafından kışkırtılıp yayılan bu nefret mültecilerle sınırlı kalmadı. Kendilerini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan ırkçı ve faşist odaklar, ekonomik ve siyasi krizi kullanıp demokrasiyi istismar ederek kendilerinden olmayan herkese savaş açtı.
Bu odakların başında eski MHP'li ve devlete çalışmakla övünen Ümit Özdağ ile Zafer Partisi denilen oluşum geliyor. Sosyal medyada 24 saat yalan söylüyor, dükkanlarda denetim yapıyor, önüne gelene hakaret ediyor. Halkı kin ve düşmanlığı kışkırtan bu oluşum serbestçe faaliyetine devam ediyor.
Bir diğer odak Muharrem İnce'nin Memleket Partisi. Özdağ ile dayanışan tek parti olarak ısrarla mültecileri kovma propagandası yapıyor.
Bu iki oluşumun oy tırtıklamak istediği Millet İttifakı'nın iki ana partisi; ırkçı ve faşist kümelenmelerin sürüklenmeleri açık. Özdağ, İYİP'ten ayrılmıştı. Akşener'in partisi, Türkiye'ye göçmen karşıtı yeni aşırı sağı getiren yegane oluşum. Ortağı CHP ise bir yandan ırkçılığa ve faşizme karşı olduğunu söylüyor, diğer yandan Suriyeli mültecileri 2 yıl içinde göndermekten bahsediyor.
Muhalefet böyleyken iktidar bloku da bir uluslararası politika aracına indirgediği göçmenleri hedef alan baskıcı uygulamalara imza atıyor.
İktidar ve muhalefet, elbirliğiyle insanları birbirine kırdıran ırkçı ve faşist odakların etkinliğine zemin açıyor.
Irkçılığa ve faşizme karşı mücadele, seçimlere indirgenmeyecek ve seçim sonrasına bırakılmayacak kadar önemlidir. Siyasi tercihler ve görüş farklılarını bir yana bırakarak ırkçılığa karşı kitlesel bir mücadele inşa etmeliyiz.
(Sosyalist İşçi)