AKP yıllarca sağlık sistemiyle övündü. Gelinen nokta ise bir onkoloji hastasının 2,5 saat ambulansta kalıp, hastaneye kabul edilmemesi. Sebep hastanelerin şirket gibi yönetilmesi.
Hasta haklarının ne denli önemli olduğu başkent Ankara'da bir ambulans şöforünün isyanıyla kendini gösterdi.
Ambulans şoforü, taşıdığı hasta hastane tarafından kabul edilmeyince çareyi Sağlık Bakanlığı'nın önünde eylem yapmakta gördü.
Ambulansı Bakanlık önüne çeken şoför, kendini araca kilitledi ve "Oksijen tüplerini açtım Sağlık Bakanı buraya gelmezse ambulansı patlatırım" dedi ve ekledi:
"Benim amacım hiçbir zaman devlete zarar vermek değildir. Bu eylemim tamamen hasta haklarını savunmak adına. Acil servise hasta götürdüm onkoloji servisine hastayı teslim edemedim. Dediler ki, 'Şu servise git, çık.' Çıktım. Dediler ki, 'Bu hasta buraya gelmemiş.' Nereye gideceğim? 15 dakika bekledim serviste. Dediler ki, 'Aşağı üçüncü kata in. B servisinin yoğun bakımına git'' Gittim... Dedim ki, 'Ya sağlıkçı doktor. Yoğun bakımlık bu hasta. Niye beni dolaştırıyorsunuz?' Dediler ki, 'Bu hasta bizim değil.' Kime gideceğim?"
Kahraman şoför, yaşanan vahim durumu Türkiye'ye duyururken talebini de kazanarak Bakan Koca ile görüştü.
Sağlık için hastanelere başvuran pek çok kişi sistemin işlemediği biliyor. Acil servis hastaları böyle trajediler yaşarken, birçok hastalık için randevu günler hatta aylar sonraya alınabiliyor.
Devasa bütçeler ticari işletmeler olarak kurgulanan Şehir Hastanesi müteahhittlerine aktarılırken, hastalar devlet hastanelerinde dayatılan işleyiş sebebiyle muhatap bulamıyor.
Sağlık çalışanları ordusunun bir ferdi olan ambulans şoförü, bireysel eylemiyle mücadelenin ne denli önemli olduğunu hepimize gösterdi.