Kadıköy’de yapılan basın toplantısında, “Demokrasi hemen şimdi” başlıklı deklarasyondaki görüşler Tuna Emren (DSİP Eş Sözcüsü), Ferda Keskin (DSİP GYK üyesi), Dila Ak (Antikapitalist Kadınlar), Tibet Şahin (Antikapitalist Öğrenciler) ve Deniz Güngören (Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır) tarafından aktarıldı.
Toplantının açılışında DSİP Eş SözcüsüTuna Emren seçim deklarasyonunu okudu.
Seçimleri beklemenin hatalı olduğu, hem Türkiye’nin hem de dünyanın çok acil sorunlara çok acil çözümler beklediği belirtildi. Bir avuç sermaye sahibi için dünyadaki kaynakların har vurup harman savurulduğu açıklandı. Savaşlarda en çok kadınların ve çocukların zarar gördüğü, tüm savaşlara karşı çıkmak gerektiği söylendi. Her türlü savaşa karşı çıkıldığı, kaynakların savaşa değil, yoksulluğa, eğitime, sağlığa aktarılması gerektiği belirtildi.
DSİP GYK üyesi Ferda Keskin şunları belirtti:
Dünyada yalnız değiliz, pek çok sorunumuz var. Her türlü sorunun bedelini emekçiler ödüyor. Neoliberalizm dünyayı sömürmeye devam ediyor. Seçimlerde oy kullanırken yalnız olmadığımızı bilmeliyiz. Örgütlü kitlesel mücadeleyi savunuyoruz. Bu mücadele yanlış ekonomi politikaları sonucu aç kalanların mücadelesidir, demokrasi mücadelesidir. Kürt sorunu önemlidir, bu sorunun çözülmesi gerekir. Kürtlerin hakları Anayasal güvence altına alınmalıdır. Seçimlerde HDP’nin desteklenmesi önemlidir. Seçimlerde HDP’ye ve sosyalist adaylara oy verilmelidir.
Seçimler konusunda pazarlıklar yanlıştır. AKP ülkeyi yönetemiyor. Muhalefet ise herhangi bir çare, çözüm üretemiyor. Mücadeleyi seçimlere sıkıştırmamak gerekir. İktidarın yenilmesi için kitlelerin harekete geçmesi gerekir. Her şey seçime ertelenemez. Bu yüzden pek çok fırsat kaçmaktadır. Yargı bozulduğunda, İstanbul Sözleşmesi iptal edildiğinde, politikacılar tutuklandığında, pandeminin idaresi hatalı yapıldığında iktidara karşı eylemler örgütlemeliydik, bu fırsatlar kaçırıldı.
Şili’de birleşen ve eylemler yapan halk kazandı, Macaristan’da ise sadece seçimlere odaklı ittifak yapan muhalefet yenildi.
İklim krizine karşı çıkış önermeyenlere, LGBTİ+ haklarını, Kürt haklarını savunmayanlara, sınırötesi operasyonları destekleyenlere, İstanbul Sözleşmesi'ni savunmayanlara oy vermeyeceğiz.
Son olarak seçimlerin yapılmayabileceği korkularını yayanları da doğru bulmuyoruz. Herkesi antikapitalistlerle birlikte oy vermeye çağırıyoruz.
Antikapitalist Kadınlardan Dila Ak’ın konuşması:
Taleplerimizi kitlesel olarak dile getirmeliyiz. Aksi halde siyasette etkimiz olmaz. Seçimlerde cinsiyetçi, fobik, faşist, aşırı sağcı seçeneklerimiz var. Bunlara oy veremeyiz. Biz kendi gücümüzün farkına varmalıyız. Kadın hareketinin çok önemli kazanımları var. Bunları bizler aşağıdan mücadele ederek kazandık.
Kreş hakkı, kürtaj hakkı, şiddetin engellenmesi, İstanbul Sözleşmesinin tekrar uygulanması taleplerimizdir.
Seçimlerde kadınların öne çıkarılmasını istiyoruz, ama ırkçı, faşist kadınları desteklemiyoruz.
İskoçya’da, İspanya’da, Avusturya’da regl izinleri söz konusu, regl ürünlerinin ücretsiz edinilmesi sağlandı. Arjantin’de, Meksika’da kürtaj hakkı kazanıldı. Avrupa’da bazı ülkelerde eşit işe eşit ücret yasası kabul edildi.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması kararına karşı mücadele ediliyor. Kadınlar birlikte mücadele ederek yaşamı değiştirebilir.
Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır kampanyasından Deniz Güngören’in konuşması:
Türkiye’de resmi rakamlara göre 5 milyondan fazla göçmen var. Göçmenlerin statüsü tanımlanmış değil. AB ile yapılan anlaşma nedeniyle göçmenler için Türkiye bir açık hava hapishanesine dönüşmüş durumda. Avrupa’ya gitmek isteyenler büyük paralar ve ölümü göze alan yolculuklar yapıyor.
Türkiye’nin bir göç politikası yok. Gayet şahin bir şekilde göçmenlere karşı baskıcı politikalarına devam ediyor. Bolu belediyesi gibi yerlerde ek bazı ırkçı tedbirler uygulanıyor.
Göçmenlerin bu toplumun parçası olması için gerekli politikalar yok. Suriyeliler geleli 10 yıl oldu, önemli bir iyileşme yapılmadı. Göçmenler için bir gelecek projeksiyonu yok. Irkçıların ve sağcıların saldırgan politikalarına alan açılıyor. Göçmenler artık her şeyden korkar hale getirildiler. Türkiye’de yaşayan her insanın demokrasi sorunu var, göçmenler için ise çok daha kötü koşullar söz konusu.
Türkiye’nin Suriye’ye askeri operasyonları göçmen sorununu artırıyor. Suriye’nin kuzeyi demokrasinin olmadığı, yaşanamaz bir bölge. Sınır dışı operasyonlara karşı çıkmalıyız.
Göçmenler kardeşimizdir, birlikte yaşamak isteyenler elbette burada kalabilir. Göçmenlerle dayanışmak isteyen pek çok insan var, ama ırkçı yalanların hakim olması nedeniyle sesleri çok duyulmuyor.
Daha güzel bir dünya isteyen herkesle birlikte göçmen düşmanlarına oy vermeyeceğiz.
Antikapitalist Öğrencilerden Tibet Şahin’in konuşması:
Muhalefetin tüm umudu iktidarın değişmesine bağlanmış durumda. Ekonomi kötüye gittikçe sağ aşırı sağa gidiyor. Bizde sol olmadığı, aslında sağ olduğu için o da daha sağcı oluyor.
İktidar ve muhalefet için sorunların kaynağı göçmenler gibi görülüyor. Bu yüzeysel bir görüntüdür. Kapitalizm bu sığlığı ortaya çıkarıyor. Gençliği baştan çıkarmalıyız, imkansızı istemeliyiz. İklim hareketinde bu imkan var. Kapitalizm, egemen olduğu dönem boyunca pek çok krize neden oldu, ama bunların sorumlusu olduğunu gizledi. Oysa iklim krizinin sonuçlarını kapitalizm örtemiyor. Bu nedenle toplumsal hareketler için dünyanın genelinde iklim hareketi en önemli güçtür.
BM’nin iklim zirvesi ve daha pek çok yerde milyonlarca kişinin katıldığı eylemler yapıldı. Boğaziçinde ve başka yerlerde de öğrenci hareketleri oldu, bütün bu gençlik hareketlerini birleştirmek gerekir.
Küresel ısınma 1,5 derecede durdurulsun, ekolojiye zarar verenlerden zararlar tahsil edilsin.
Kapanış konuşmasında Tuna Emren şunları söyledi:
Yüksek enflasyon ve yoksullaşma içindeyiz. İktidar yoksuldan alıp zengine veriyor. Açlık yaygınlaşıyor. Sermayeyi kollayan bir iktidar söz konusu. Neoliberal yaklaşımları öne çıkaran bir hükümet söz konusu. Enflasyon bir sınıf mücadelesidir. İktidar ve kapitalistler her türlü ürünün ve hizmetin fiyatını yükseltiyorlar.
Taleplerimiz:
Asgari ücret net 8 bin lira olmalıdır.
Zenginlere para transferleri soruşturulmalıdır.
Krizin sorumluları bedelinin ödemelidir.
Ödemeli garantili projeler iptal edilmelidir.
Eşit işe eşit ücret kuralı uygulanmalıdır.
Düşünce, ifade özgürlükleri sağlansın.
Bizler bu konuda asıl mücadele yerinin sokak olduğunu biliyoruz. Milyonların harekete geçmesi için mücadele etmeliyiz. Umut sandıkta değil sokaktadır.