Enflasyon son bir ayda yüzde 7 son dört ayda yüzde 32, son bir yılda yüzde 70 arttı. Bütün bu rakamlar elbette TÜİK’in kontrolden geçmiş, makaslanmış rakamları. Gerçek rakamlar ise bunun en az iki katı. Bağımsız araştırmacılar grubu ENAG son bir yıllık enflasyon rakamını yüzde 156 olarak açıkladı.
Bunlar genel fiyat artışları. Bunların bir de alt detayları var, onlar daha da vahim. Mesela gıda ürünlerinde son bir yılda TÜİK’e göre fiyat artışı yüzde 91, ENAG’a göre yüzde 190.
Gıdanın da alt gruplarında TÜİK’e göre ekmek ve tahıllar yüzde 83; et yüzde 100; süt, peynir ve yumurta yüzde 79; katı ve sıvı yağlar yüzde 95; sebze yüzde 126 arttı.
İstanbul Ticaret Odası-İTO İstanbul’da gıda fiyatlarının yüzde 84 arttığını, Türk-İş ise Türkiye’de gıda fiyatlarının yüzde 85 yükseldiğini açıkladı.
Sosyal Güvenlik Kurumu-SGK verilerine göre Türkiye’de ücretlere sadece yüzde 42 zam yapıldı. Aslında bu oran pek çok işletmede gerçekleşmedi, asgari ücretin yüzde 50 artırılmış olması bu oranı yükseltti. Mesela emeklilerin zam oranı yüzde 30’larda kaldı. Emeklilerin durumunu tümüyle facia. 2 bin 500 lira en düşük maaş ve ortalama 3 bin 300 lira emekli maaşı ile zaten açlık seviyesinin de altındalar.
Hükümet yönetemiyor, işçilerin ayağa kalkması gerekir
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Faiz sebep-enflasyon sonuç”, “Hele siz bu kardeşinize yetkiyi verin, şu dolar-faiz ne olacak görürsünüz” diyordu. Geldiğimiz noktada halk açlık ve yoksulluktan perişan halde.
Erdoğan yine biz düzeltiriz diyor. Düzeltemez, çünkü kapitalizm bütün dünyada bir kriz içinde, Türkiye’nin krizi ise kapitalizmin krizinin en uç örneği şeklinde. Türkiye kapitalizminin krizini ne Erdoğan ne de muhalefet kapitalizm içi tedbirlerle düzeltebilir.
2015’ten beri önce Arjantin oluruz sonra Venezuela diyorduk. Şu anda Arjantin’i geçtik, Venezuela olma yolunda ilerliyoruz.
Bu pahalılığa rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşların haline şükretmesini, elindekileriyle yetinmesini, sahip olduklarının kıymetini bilmesini istiyor. 20 yıldır Türkiye’yi aralıksız yöneten Erdoğan’ın, ülkeyi uçuracağını söyleyerek getirdiği CB hükümet sisteminde geldiğimiz aşama “elinizdekilere şükredin” tavsiyesi oldu.
Türkiye 90’lı yıllarda da bu şekilde ağır bir enflasyon ortamı yaşamıştı. Ama o dönem işçi sendikaları, memur sendikaları hükümetlere karşı ayağa kalkmış, gösteriler yapmış, ücretlerin yükseltilmesi için çaba göstermişti. Nitekim ücretli çalışanların milli gelirden aldığı pay, bütün ekonomik krize rağmen 2000 yılında yüzde 37 idi. Şimdi bu oran yüzde 30’un altında.
Bu durumun ortaya çıkmasında işçi sendikalarının çoğunluğuna hâkim hale gelen, iktidar yanlısı bir avuç bürokrat sendikacının büyük payı var. Aynı zamanda işçi sınıfının birlikte mücadelesini örgütleyemeyen sekter eğilimlerin de günahı çok.
Sendikaların güçlü bir şekilde itiraz edebildiği, eylem yapabildiği, işçilerin, emekçilerin haklarını arayabildiği bir ortamda, bütün bu sorunları daha güçlü bir şekilde çözebiliriz.
Faruk Sevim
(Sosyalist İşçi)