Devlet Bahçeli, geçtiğimiz hafta, iktidarın seçim kampanyasının bir parçası olarak aşı oldu. Kuşkusuz Bahçeli’nin aşı olmasında bir sorun yok, sorun olduğunu iddia ettikleri aşının, aşı olmaması.
İktidarın seçim kampanyası olmayan uzay teknolojisini olmuş gibi göstermek, patlayan enflasyonu yokmuş gibi göstermek, olmayan Kanal İstanbul açılışını varmış gibi göstermek, olmayan ekonomi yönetimini mükemmelmiş gibi göstermek, hızlı ve sert fakirleşmeyi yokmuş gibi göstermekten ibaretken, şimdi buna aşı eklendi.
Olmayan aşıyı, varmış gibi göstermek.
Diğer tüm alanlarda sayılarla, oranlarla oynanabilir, aya yolculuk gibi meselelerle hatta dalga geçilebilir. Ama, iki yıldır süren ve tüm dünyada insanları canından bezdiren bir salgınla mücadelede insanlarla dalga geçilemez.
Olmayan bir aşıya varmış gibi davranmak, akıl almaz pervasızlıktır.
70 bin doktorum üye olduğu Türk Tabipler Birliği (TTB) Türkovac aşısının henüz bir aşı olmadığını açıkladı. (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun (TİTCK) acil kullanım onayı verdiği Turkovac aşısının Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 çalışmalarının olmadığını söyledi.
Bulut şöyle devam etti: “Faz-1, Faz-2, Faz-3’ten kastımız şudur: Sağlıklı gönüllülerde çalışmaların yürütülmesi gerekiyordu ama bu yapılmadı. Faz-1 olarak gözüken yayında da özellikle hayvan deneylerinin yapılmış olduğu görülüyor, preklinik çalışma. Ki Erciyes Üniversitesi Rektörü’nün yaptığı transgenik farelerde yapılan çalışmalarda Delta varyantına karşı yüzde 100 koruyucu olduğuyla ilgili açıklama doğruyu yansıtmıyor.”
TTB sözcüleri bilimsel olarak “insanlarda bir aşının etkinliğinin araştırılması için yan etkilerinin neler olduğunu, koruyuculuk oranlarını” soruyorlar. Bunun belirlenmesi için sağlıklı gönüllü gruplarda çalışmalar yapılması gerekiyor.
Dünyada dokuz onay almış aşılar, 80 bin ile 120 bin gibi büyük ölçeklerde kitlelerde verilerin çok merkezli yayınlanmasıyla alıyorlar bu onayı. TTB Genel Sekreteri haklı olarak “Turkovac için bu gerçekleşmedi diyor.”
İktidarın dili
TTB’nin bu bilimsel yaklaşımına Erdoğan her zamanki üslubuyla yanıt verdi. TTB’nin, Turkovac’la ilgili “Acil kullanım onayı verilmeden önce aşının ‘güvenli’ ve ‘etkili’ olduğu konusunda bir rapor var mıdır” sorusuna ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin Turkovac’ın faz çalışmalarının bugüne kadarki sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması taleplerine Erdoğan hışımla yanıt verdi.
Yanıtının büyük kısmı aşıyla ilgisizdi: “Erciyes Üniversitesi büyük bir kadro ile TURKOVAC aşısını üretiyor, adamlar diyor ki 'böyle bir şey yok'. Ya siz ne sahtekarsınız, ne yalancısınız. Madem biliyorsunuz da TTB olarak bugüne kadar bir eseriniz var mı? Yapana da hep taş koydunuz. Biz şehir hastanelerini yaptık, tarihinizde Bay Kemal'in Savaş Ay'ın programında gösterdiği gibi o rezil hastanelere biz vatandaşımızı mahkum etmedik. Siz Tabipler Birliği olarak o rezillikler zamanında hiç sesiniz çıkmadı.”
“Bay Kemaller”, “Savaş Ay”lar, kimsenin hatırlamadığı eski tv programları. Erdoğan, televizyonda bir seçim tartışma programındaymış gibi davranarak, bilimsel bir konuda açıklama yapan TTB’yi, bambaşka bir tartışmanın içine çekmeye çalışıyor. Sanki, birazdan oy verilecek de taraftarlarını son bir kez ikna etmeye çalışıyormuş gibi. Yoksa, bir cumhurbaşkanı doktorların oluşturduğu bir meslek örgütüne, üstelik bu örgü halk sağlığını düşünerek bilimsel sorularla kritik bir aşı meselesini gündeme getirmişken “Madem biliyorsunuz da TTB olarak bugüne kadar bir eseriniz var mı?” diye çıkışabilir mi?
Doktorların eseri
Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada kendisini doktorlarla ya da sağlık çalışanlarıyla rekabet içinde gören hiçbir siyasetçi olamaz. Hele salgın yılarında, hele canını oraya koyarak mücadele ederken TTB üyeleri, hele sağlık çalışanlarına karşı şiddetin iktidar tarafından ciddiye alınmadığı koşullarda bu sözler kabul edilemez. TTB'nin “Pandemide Sağlık Çalışanlarının Ölümleri” konulu 18. Pandemi Bülteni “Covid-19 pandemisinden en fazla etkilenen meslek gruplarının başında sağlık çalışanlarının geldiğini” gösteriyor. İlk sağlık çalışanı ölümünün görüldüğü 17 Mart 2020'den, 9 Kasım 2021 tarihine kadar 461'i aktif, en az 497 sağlık çalışanın Covid-19 hastalığından yaşamını kaybetti. AKP’liler doktorların, sağlık çalışanlarının eserini görmek istiyorlarsa, bu sayılara baksınlar.
Sağlık çalışanlarının eserini görmek isteyen pandemiyle 24 saat mücadele eden doktorlara, sağlık çalışanlarına bakabilir. İktidar ittifakı aşı karşıtlarına alttan alta taviz verirken, hâlâ TTB’nin bir eseri var mı diye sorabiliyor.
TTB ve sağlık çalışanları AKP öncesi dönemde de sağlık hakları için mücadele ediyordu. AKP’den sonra da hem sağlık çalışanlarının hakları için mücadele edecek hem de halk sağlığı için.
Sağlıkçıların eseri, sağlık koşullarını bozan, halkın temel sağlık sorunu olan yoksulluk ve açlığın sorumlusu olanlara rağmen arı gibi çalışarak, kuru alkışlarla sırtları sıvanmasına rağmen mesleğin gereğini yerine getirerek toplumun sağlık sistemini ayakta tutmaktır.
Eser, fedakarca süren halk sağlığı mücadelesidir.
Olmayan aşının olmadığını söylemek de halk sağlığı mücadelesinin zorunlu bir parçasıdır.
Halk sağlığı, çünkü, seçim yarışına feda edilemeyecek kadar önemlidir.