Sosyalist Tartışma toplantıları hafta sonu Ankara'daydı. Üç oturumda konuşulanların notlarını tuttuk.
1. Oturum - LGBTİ+’ların özgürlük mücadelesi
DSİP üyesi Merve Diltemiz, Türkiye’de LGBTİ+ mücadelesinin tarihini ve solun bu hareketle ilişkisini ele aldı. “Kimlik mücadelesi” diye küçümseyen ve LGBTİ+ların “sınıfı böldüğünü” iddia eden anlayışları eleştiren Diltemiz, örgütlü mücadelenin tarihini ve kazanımlarını anlattı.
20 Kasım’ın nefret mağduru transları anma günü olduğunu hatırlatan Merve Diltemiz, “Devletin öncelikle LGBTİ+ların varlığını anayasal olarak tanıması gerekiyor” dedi.
KaosGL’den Aylime Aslı Demir ise toplumsal cinsiyet kavramının tarihini ele aldı. Cinsiyetlendirilmiş toplumu anlamak için dönemsel tartışmalar ve açıklayıcı kavramların tarihini anlatan Demir, sağ popülist hareketlerin, ırkçılık veya göçmen karşıtlığı yapanların, bu kavramı da son dönemde LGBTİ+larla ilişkilendirmeye başladığını belirtti. Cinsiyet çeşitliliğinden ve fizyolojik farklılıkların yarattığı muazzam bir spektrumdan bahseden Aslı Demir, bütün bunların maskülen/feminen ikiliğine indirilemeyeceği bir tartışma sürecinin başladığını hatırlattı.
Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği’nden Atilla Dirim, sol harekete ilk katıldığı 1990’ların sonundan bugünlere LGBTİ+ meselesine bakış açısından çok büyük değişimler olduğunu, çok sayıda derneğin ve örgütün kurulduğunu, bunun gibi toplantıların yapılmasının geçmişe göre kolaylaştığını ifade etti. LGBTİ+ların toplumsal hayatta yaşadığı ötekileştirme, nefret ve birçok sorunun devam ettiğini de belirten Dirim, burada ailelerin desteğinin önemli olduğunu hatırlatarak örgüt olarak yürüttükleri faaliyetlerden bahsetti. LGBTİ+ların kanlarıyla, canlarıyla bu aşamalara gelebildiğini söyleyen Atilla Dirim, CHP gibi muhalefet partilerinin “helalleşme” söylemlerinde LGBTİ+ların yer bulamamasını eleştirdi.
Toplantı, LGBTİ+ mücadelesi ve toplumsal cinsiyet kavramının nasıl bir bağlamda eşitlik mücadelelerine katkı sağlayacak şekilde konumlandırılabileceğine dair tartışmalarla devam etti.
2. Oturum - Gezegen alarm veriyor
İkinci oturumda ise iklim krizi ve buna karşı yürütülen mücadeleler ele alındı.
Sosyalist Alternatif'ten Ecehan Balta, iklim krizinin pandemiyle ilişkisinden bahsettikten sonra Türkiye’nin ekolojik ayakizinin yüzde 133 oranında biyolojik kapasitesini geçtiğini belirterek; fosil yakıtlar, madencilik, Kanal İstanbul gibi başlıkları bunun gerekçeleri arasında saydı. Avrupa’da çok ciddi bir enerji krizi yaşandığını vurgulayan Ecehan Balta, hükümet sözcüleri ne derse desin Türkiye’de de benzer bir krizin kapıda olduğunu söyledi. Vergi indirimleriyle HES’lerin özendirildiğini, alternatif enerji kaynaklarıyla ilgili de kafa karışıklığı yaratıldığını ifade etti. Ekolojik sorunla toplumsal sorunların iç içe olduğunu ve çoklu bir kriz yaşandığını hatırlatan Balta, tüm bunlarla toptan çözüm üretmeyi hedefleyen bir perspektifle hareket etmemiz gerektiğini vurguladı.
Antikapitalistler aktivisti Özdeş Özbay, Greta Thunberg’in “Asla vazgeçmeyeceğiz! Asla” sözünü ve iklim hareketinin çeşitli sözcülerinin COP26’nın başarısızlığına ve ihanetine ilişkin yorumlarını alıntılayarak, 6 Kasım’da İstanbul’da gerçekleşen iklim eylemlerinden ve protestolardan bahsetti.
Gelecek yıl COP27’nin Ortadoğu devrimlerinin merkezi olan ve daha sonra darbeci bir karşıdevrimin gerçekleştiği Mısır’da olacağını belirten Özdeş Özbay, sokağa çıkmakla ilgili kısıtlamalar nedeniyle aktivistlerin sokağa çıkmasıyla ilgili zorluklar çıkabileceğini, ancak buraya gidilirken hareketin basıncıyla “kıyametin kopacağını” ifade etti.
3. Oturum - Seçimlere doğru: Antikapitalist bir alternatif mümkün mü?
DSİP üyesi Yıldız Önen, son oturumda ABD-Çin arasındaki rekabet, emperyalizmin krizi ve dünyadaki genel siyasi manzarayı açıklayarak sözlerine başladı. 2022’deki temel meselenin ABD-Çin arasındaki ekonomik yarış ve silahlanma rekabetinin nereye evrileceği ve hangi ülkenin ne tarafta saf tutacağı olacağını söyleyen Önen, dünyadaki krizler devam ederken bunlara karşı birçok direnişin de geliştiğini söyledi. Afganistan ve Irak işgalleri sırasında gerçekleşen savaş karşıtı protestoları, Ortadoğu devrimlerini, Wall Street’ten Gezi’ye, Sarı Yelekliler’den Sudan Devrimi’ne, iklim mücadelesinden Black Lives Matter gösterilerine sıradan insanların pek çok farklı konuda sokaklara çıktığını hatırlattı. İklim veya kadın hareketi gibi mücadelelerde hep “grev” kavramının gündeme gelmesinin sosyalistler açısından öneminin altını çizen Yıldız Önen, tüm sosyal mücadelelerin kazanması için işçi sınıfının varlığının ve eylemliliğinin şart olduğunu belirtti.
Can Irmak Özinanır ise Türkiye’de bugünkü duruma nasıl gelindiğini, çözüm sürecinin rafa kaldırıldığı süreçten AKP-MHP ittifakına evrilen dönemi kısaca aktardı. Erdoğan etrafında merkezileşen bir iktidar oluştuğunu ifade eden Özinanır, mecburlar koalisyonu olarak adlandırılabilecek ittifak içerisinde de MHP’nin gücünün gitgide arttığını söyledi.
Türkiye’nin zaman zaman Rusya zaman zaman ABD ile saf tutan dış politikasının sürekli kriz ürettiğini dile getiren Can Irmak Özinanır, bunun ekonomiye yansıması olarak doların yükselişiyle birlikte olayın yönetememe durumuna evrildiğini ifade etti. AKP-MHP ittifakı gerilerken bir an önce erken seçim olursa bunların otomatikman gideceği beklentisinin boşa düşebileceğini belirten Özinanır, Millet İttifakı’nın AKP’yi yenmek için sağcılığın prim yaptığını düşündüğünü hatırlattı.
Sosyalist Tartışma toplantılarının tüm oturumlarında ortak vurgulardan biri, farklı mücadeleleri birleştirecek bir Antikapitalist Blok ihtiyacı ve bunun gelişmesi için devrimci bir partiyi inşa etmenin gerekliliği oldu.