Hakkında Türkiye mahkemeleri tarafından verilmiş 2 beraat kararına rağmen düzmece iddialarla 4 yıldır hapiste tutulan Osman Kavala'nın özgürlüğü uluslararası kriz haline geldi.
İktidar blokunun iki lideri, Osman Kavala'yı "sorosçu" olmakla ağır bir dille suçlasa da bu krizin sebebi - Türkiye'nin imzaladığı anlaşmalara göre - Avrupa İnsan Hakları Mahkesi'nin kararlarının yerel mahkemeler tarafından tanınması gerektiği.
Erdoğan yönetimi ise bunu ısrarla reddediyor ve Kavala'yı hapiste tutuyor.
Türkiye'nin müttefiklerinin, en yoğun ekonomik ilişkilere sahip devletlerin 10 büyükelçi nezdinde çıkışı bunun üzerine geldi.
NATO üyesi emperyalist devletler yine bir NATO üyesi olan Türkiye'ye Osman Kavala'nın özgürlüğü konusunda resmi olmayan bir ültimatom verdi.
10 büyükelçinin ortak açıklaması üzerine Cumhurbaşkanı onları "istenmeyen kişi" ilan etti ve Türk Lirası'nın daha da değer kaybetmesine yol açan yeni kriz patlak verdi.
Siyasallaşmış olmalarıyla tartışılan Yargıtay ve HSK ise Batı'ya "meydan okudu."
Osman Kavala'yı her fırsatta karalayan, özgürlüğünü umursamayan ya da istemeyen iktidar bloku savuncuları dahi, bu krizin nasıl sonuçlanacağını bildikleri için TV ekranlarından "Biz haklıyız, ama daha ileriye gitmeyelim" türünden yorumlar yapmaya başladı.
Patron örgütleri açıkça hoşnutsuzluklarını dile getirdi.
Doların yükselişi karşısında gelirlerinin erimesini dehşet ve öfkeyle izleyen milyonlarca çalışan ise 10 elçinin kovulması girişimini bir çılgınlık olarak izledi.
Bahçeli ve bir avuç aşırı sağcıdan başka kimseden destek bulamayan Erdoğan'ın Trumpvari blöfünün, çizdiği öngörülemez milliyetçi lider görüntüsünün arkasında Dışişleri Bakanlığı diplomatları 10 büyükelçilikle görüşüyordu. Ve formül bulundu!
ABD'nin aralarında bulunduğu bir dizi imzacı devlet Viyana Sözleşmesi'ne atıfta bulunarak Türkiye'nin iç hukukuna saygılı olduklarını duyurdu. Oysa Türkiye iç hukukuna göre AİHM kararı uygulanmalı ve Osman Kavala çoktan tahliye edilmeliydi. Emperyalist devletler, çıkarları gereği Türkiye'yi yönetenlerle bozuşmayı istemediler ve gerginlik düşürüldü.
Erdoğan ise sonuçtan gayet memnundu. Batı ile sözde bir kavgaya tutuşmuş ve onlara geri adım attırarak kazanmıştı. Bunun verdiği hevesle CHP'ye ve muhalefete çok sert bir şekilde yüklenmeye başladı.
Bütün bu itiş kakışın sonunda Osman Kavala hala hapiste. Oluşturulan atmosferle birlikte siyasal yargılamanın hiçbir adil tarafı olmadığını düşünerek duruşmalara çıkmayacak. 4 yıldır yaptığı gibi kendini savunmayacak.
Bir kez daha görüldü ki ne Osman Kavala'nın özgürlüğü ne de Türkiye'deki antidemokratik uygulamalar emperyalist devletleri hiç ilgilendirmiyor. Onlar kendi aralarındaki jeopolitik kavgaları bu tip sembol davalar üzerinden yürütüyor.
Sırf iktidara muhalif olduğu için, her bir satırı çürütülmüş iddianamelerle hapiste tutulan insan hakları aktivisti Osman Kavala'nın özgürlüğünü (4 yıldır olduğu gibi) Türkiyeli demokratların ve sosyalistlerin işidir.