Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) meclisteki tezkere oylaması öncesi bir çağrı yayınladı.
CHP’nin, TSK'nın Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl daha uzatan ve TBMM Genel Kurulu’nda oylanacak olan Cumhurbaşkanlığı tezkeresine “Evet” oyu vermeye hazırlandığı söyleniyor.
Muhalefetin bir diğer büyük partisi İYİP Genel Başkanı Meral Akşener ise “evet” oyu vereceklerini geçtiğimiz hafta açıklamıştı.
Cumhurbaşkanı imzasıyla meclise gönderilen tezkere esas olarak Erdoğan’a iki yıl boyunca Suriye ve Irak’a askeri harekat kararı verme yetkisini sunuyor. Devletin Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeleri ‘milli güvenliğe’ tehdit olarak gördüğü vurgusuyla esası belirlenen tezkere uzun zamandır sürdürülen yerli ve milli dış politikanın devam etmesi anlamına geliyor.
CHP, 2019 yılında da tezkereye ‘evet’ demişti. O tezkereye ‘içimiz yana yana evet diyeceğiz’ açıklamasıyla evet oyu veren CHP, bu sefer de Erdoğan’ın dış politikasını, özellikle Suriye politikasını sert bir dille eleştirip ‘evet’ oyu verecek gibi görünüyor. HDP milletvekillerinin arka arkaya tutuklanmasına neden olan milletvekilliği dokunulmazlıklarının kaldırılmasına da ‘anayasaya aykırı ama evet’ diyen CHP’nin muhalefet anlayışı, söz konusu milliyetçi dış politika ve devletin bölgesel güç olma yönündeki askeri politikaları olduğunda iktidardan hiç de büyük bir farklılık göstermiyor.
İYİP ise Erdoğan’ı neredeyse tam çaplı bir Suriye operasyonuna davet ederek köşeye sıkıştırma çabasıyla, tıpkı göçmen düşmanlığı üzerinden iktidarı köşeye sıkıştırma politikasında olduğu gibi sağcı ve milliyetçi bir muhalefet anlayışı sergiliyor.
Suriye ve Irak tezkeresi, dış politikada barışçıl ilişkileri esas alan bir muhalefetin hiçbir tartışma ve politik hesapçılık içine girmeden ‘Hayır’ demesi gereken bir askeri müdahale zeminidir. Tezkerenin sorun diye gördüğü ve çözümün sınır ötesi askeri müdahale hakkında saklı olduğunu ifade ettiği temel yaklaşım baştan sona hatalıdır.
Sınır güvenliğinin zedelenmesini engelleyecek öğe sınır ötesi harekatlar değildir. Tersine, sınır güvenliğini, askeri yaptırımlar, müdahaleler zedelemektedir.
Sınır güvenliğini garanti altına almanın yolu, barıştır.
Barışçıl dış politikadır.
Komşu ülkelere askeri müdahalede bulunmak, militarist tehdit, savaş ihtimalleri sadece ve sadece gerginlikleri tırmandırmaya yarar.
Türkiye’nin tüm komşu ülkelerle ilişkisi dostluk, eşit koşullarda kardeşlik ve barış temelinde sürdürülmelidir.
Bu nedenle, dış ülkelerdeki tüm askerler geri çekilmelidir.
Bu ülkelerle ilişki insani yardım, dayanışma ve felaketler karşısında demokratik iş birlikleridir.
Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefet partilerinin dış politikada ister davul zurna çalarak isterse içi kan ağlayarak askeri yöntemleri tercih etmesinin asli nedenlerinden birisi Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve diyalog ortamının yerini çatışma ortamına bırakmasıdır. Sınır güvenliğini sağlamanın yolu Kürt sorununda yeniden demokratik mekanizmaların devreye sokulmasıdır.
Türkiye’de milyonlarca işçi, emekçi ve yoksulun tezkerede, sınır ötesi harekatlarda hiçbir çıkarı yoktur.
Bizlerin savaşa değil barışa, askeri harcamalara değil işe, ekmeğe, hastaneye, eğitime ihtiyacımız var.
Tezkereye hayır! Barışa evet!
Savaş harcamalarına hayır! Kaynakların eğitime, sağlığa ve işsizlikle mücadeleye aktarılmasına evet!