Türkiye kapitalizminin kaynak krizi artıyor. Hükümetin kaynak bulmak için uyguladığı yüksek kur, yüksek faiz politikası, patronları daha zengin, işçileri daha yoksul yapıyor.
Merkez Bankası politika faizini 1 puan düşürdü, dolar 9 liraya dayandı. Tahvil faizleri ise yüksek kalmaya devam etti. Türkiye’nin otoriter tek adam rejiminin sıcak para bulmak için yüksek kur, yüksek faiz dışında bir seçeneğinin olmadığı ortada.
Mevcut kaynaklar ele alındığında, en önemli kaynak olması gereken Merkez Bankası rezervi eksi 50 milyar dolarda. Yani MB’nin kurumlara 50 milyar dolar borcu var.
CDS yükseliyor, kredi puanı yerlerde sürünüyor
Türkiye 432 puana yükselen CDS'leri ile Arjantin, Tunus ve Ekvador'un ardından dünya sıralamasında dördüncü sıraya yükseldi.
CDS; ülkelerin cari açık, enflasyon, işsizlik ve net döviz rezervleri başta olmak üzere pek çok parametrenin birlikte değerlendirildiği bir gösterge. Faizin söz konusu olduğu her türlü işlemde, ilave faizin miktarını belirliyor. 432 puan CDS demek, ilave faizin yüzde 4,32 olması demek.
Türkiye ile benzer ekonomik koşullara sahip Güney Afrika’da CDS 170, Meksika’da ise 100. Aynı borçlanma için, Türkiye yüzde 4-5 ilave faiz öderken, Meksika sadece yüzde 1 ilave faiz ödüyor.
Kredi puanlamasında da Türkiye ile bu ülkeler arasında beş altı basamak fark var. Türkiye “yatırım yapılamaz” ülkeler seviyesinde, epeyce aşağılarda.
Kredi notu ve CDS kapitalist sistemde; kapitalist için hukuk, demokrasi, şeffaflık gibi kavramların pratikteki karşılığı. Bir kapitalistin o ülkeye para getirdiğinde başına gelebilecek riskleri gösteriyor.
Yüksek faize rağmen sıcak para gelmiyor
CDS, 2013 yılında Çözüm sürecinin devam ettiği dönemde 150’nin altındaydı. O yıllarda Türkiye’ye aylık 10 milyar dolar sıcak para giriyordu, 2021 yılının ilk 9 ayında toplam 1,9 milyar dolar sıcak para girdi.
Dünyanın en yüksek 7’nci faizine rağmen yabancı sermaye gelmiyor. Zira Türkiye’de akşamdan sabaha başlarına ne geleceğini bilmiyorlar.
İş Bankası Genel Müdürünün de dediği gibi, doların yüksek tutulması bilinçli bir tercih. Ama onun dediği gibi üretimi güçlendirmek için değil, Türkiye’deki kapitalist sisteme kaynak bulmak için yapılan bir tercih. Böylece bir yandan ihracat artıyor, Türkiyeli işçinin emeği sudan ucuz dünyaya pazarlanıyor. Bir yandan da gelen sıcak paraya yüksek faiz veriliyor, işçilerin emekçilerin verdiği vergiler, mal ve hizmet bedelleri faiz ödemeleri için kullanılıyor.
Patronlar daha zengin, işçiler daha yoksul
Yani patronlar kazanmaya devam ediyor, ama işçiler daha da yoksullaşıyor. Bu gidişatı milli gelir içinde patronların ve işçilerin paylarının dağılımından zaten görüyoruz. Son iki yılda işçilerden, patronlara yüzde 7 gelir aktarımı oldu.
Özellikle son yıllarda giderek hızlanan bu sömürü sistemi iktidar ve kapitalistler için sorunsuz, mükemmel bir sistem, ta ki işçi sınıfı bu sömürü çarkını kırıncaya kadar.