Resmi ideolojiye süreğen şekilde maruz kalmanın insan hafızasını süngerimsi bir hale getirmesi, beyinde parçalı bütünlüksüz hal oluşturması gibi bir durum mevcuttur. Aynen Taliban/Afganistan gerçekliği üzerinden yanlış bir analoji ile Cumhuriyetimizin faziletlerine vurgu yapmak gibi.
Tabi bunda Ak Parti’nin otoriter rejimi karşısında yirmi yıllık bu iktidara muhalefet etme bilincinin 'arkaik' ne varsa olumlama gibi amorf bir pratiği de vardır. Ancak asıl can alıcı konunun hafıza ile ilgili olduğunu yedisinden yetmişine geniş halk kitlelerinin can siparane savunma istencinde görebilmekteyiz.
Mesele özetle şöyle: "Eğer Mustafa Kemal olmasa idi Talibanvari bir şeriat yönetimine maruz kalacağımız" gerçekliği (!) üzerinden Kemalizm ve Cumhuriyet güzellemesi yapmak ve bunu didaktik şekilde deklare etmek. Süngerimsi hale gelmemiş ve az çok tarihe hakim olan birey, imparatorluk bakiyesi bu coğrafyanın medeniyet/şehirlilik düzlemi ile Afganistan coğrafyasının göçebelik düzleminin birbirinden fazlası ile farklı olduğunu bilebilecektir. Yine aynı birey, demokrasi lafzı pek mevzubahis edilemeyecek olan Cumhuriyetin Osmanlı Modernleşmesinin yaklaşık yüzyıllık evriminin sonucu olduğunu görebilecek ve Tanzimat, Islahat, 1. Meşrutiyet, 2. Meşrutiyet gibi olguların varlığından da bahsedebilecektir. Aslında bu bahislerle fazlası ile genelleşmiş ve nobran tanımlamalar yapsak da meramımızı anlatan asıl aksın coğrafya ve tarihi farklılıklar olduğunu belirtmiş olalım.
Dolayısıyla kendince muhaliflik düzlemini oluşturan ögelerin gerçeklik ile hiçbir ilişkisi olmayan bir iddiası vardır ve maalesef bunu kendini seküler ve laik addeden geniş halk kitlelerine empoze edebilmiştir. Tabi buraya atılan çapa ile Türk'ün tarihi başarısının (!) bir kez daha gözler önüne serilmesi ve çakma bir oryantalizm ortaya koyulması da cabasıdır. Bu hali ile muhalefet unsurları hem Cumhuriyet öncesi Tanzimat dönemini es geçmekte hem de Tanzimat ile birlikte asıl olarak görünür hale gelen biz onlardan değiliz iddiasını (atıf olarak Araplar ama asıl olarak Doğu) yineleme gibi bir pratikler manzumesi ortaya koymaktadır.
Burada ufak bir zihin yoklaması ile 12 Eylül referandumundaki ısrarlı "yetmez ama evet" akıllara gelmektedir. Otoriteryanizmin kalıntılarından kurtulma olanakları sonuna kadar kullanılmaya çalışılmış ve başarılmıştır da. Ve bu süreçler ifa edilirken asıl olarak kazanıma odaklanılmış ve iktidar ya da muhalefet kimseye angaje olmadan salt proleter duruş kaygısı gözetilmiştir. Hakikat her nerede ise bunu dile getiren, vurgu yapan, iktidar muhalefet ayrımının çoğu zaman 'onlara olan nefretiniz onlara olan benzeme isteğinizdendir' mottosundan ayrılmadığını gören, siyaseti de kapsamak ile birlikte aslında skalada onun üstünde konumlanan sosyalistlerin moralitesidir bu. Hükümetin otoriterliğini ifşa eden ancak bununla yetinmeyip muhalefetin kadim otoriterliğini de faş eden praksistir bu. Ve devam da etmektedir…
Ali Serdengeçti