Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 yılı ikinci çeyrek büyüme verilerini açıkladı. Buna göre, ekonomi ikinci çeyrekte, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,9 büyüdü. TÜİK ayrıca, kişi başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın, diğer bir deyişle kişi başı milli gelirin, 2020 yılında 60 bin 525 lira olduğunu açıkladı.
Vatandaşlar ekonomik kriz altında ezilirken, kredi borçları 1 trilyon liraya ulaşmışken ekonominin nasıl büyüdüğü merak konusu oldu.
Yapılan hesaplara göre açıklanan kişi başı 60 bin 525 lira ağırlıklı olarak patronların cebine girdi.
Bir işçinin ortalama yıllık geliri 2019 yılında cari fiyatlarla 30 bin liraydı, patronların ise 800 bin lira.
2020 yılında bir işçinin yıllık geliri 27 bin liraya indi, patronun ise 900 bin liraya yükseldi.
Emekçiler kişi başı yıllık 3 bin lira gelir kaybı yaşarken, patronlar kişi başı 100 bin lira daha fazla gelir elde ettiler.
İşçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 37’den yüzde 32,9’a geriledi. Patronların payı ise yüzde 42,8’den yüzde 49,8’e çıktı. 2020 yılında işçiler 200 milyar lira kaybetti, patronlar ise kazançlarına 350 milyar lira daha ekledi. Patronların artan kazancında, esnaf ve köylülerin kaybettiği 150 milyar lira da var.
Vatandaş borçlandı, aslan payını sermaye aldı
Hane halkı nihai tüketim harcamaları yılın ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 22,9 yükseldi. Artan krediler bu artışta en önemli etken oldu. İnsanların geliri artmadığı, hatta azaldığı halde, tüketimleri artmaya devam etti. Yani büyüme borçlanarak finanse edildi. Yaratılan gelire ise patronlar el koydu.
Bir işçinin asgari ücreti 2825 lira. Evli ve 2 çocuklu asgari ücretli bir işçinin yıllık geliri 35 bin lira. Türkiye’de her 4 çalışandan birisi asgari ücretli. 1 milyon işçi asgari ücretin yarısı kadar ücret alıyor. 1,4 milyon kişi hiçbir gelir olmadığı ve muhtaç olduğu için devletten aylık alıyor.
4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı aylık 10 bin lira. Açlık sınırı aylık 3 bin lira. 14 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Açlık ve yoksulluk sınırı ortadayken açıklanan kişi başına düşen 60 bin 525 lirayı patronların aldığı apaçık ortada.
Toplumun büyük kesimi ekonomik dar boğaz içinde
Türkiye’de ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliği var. Nüfusun yüzde 20’si milli gelirin yarısını paylaşıyor, geri kalan yüzde 80 milli gelirin kalan yarısını paylaşıyor.
Patron kesimi biraz daha zenginleşirken, fakir olan kesim çok daha fazla yoksullaştırılıyor. TÜİK’in açıkladığı ne büyüme rakamlarına, ne işsizlik ve enflasyon rakamlarına güven kalmadı. Ismarlama istatistiklerle, rakam oyunlarıyla toz pembe bir tablo çiziliyor. Fakat vatandaş kendi yaşamında bunu asla hissetmiyor.
Emekçilerin çalıştıkça yoksullaştığı bir dönemi yaşıyoruz
Ekonominin yüzde 21,7 büyüdüğü söylenen bu dönemde 9 milyondan fazla işsiz var. Ocak-Haziran ayı arasında bankalara olan borcunu ödeyemediği için 603 bin kişinin ismi kara listeye girmiş durumda. Bu yılın ilk 7 ayında 53 binden fazla esnaf iflas etti. Türkiye, TÜİK’in makyajlı verilerindeki yüzde 19,25’lik enflasyonla dahi dünyada 12. sırada. Yüzde 19’luk Merkez Bankası faiz oranı ile dünyada en yüksek faiz uygulayan 7. ülke. 10 milyona yakın asgari ücretli açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor.
Yoksulluğun bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde, Türkiye ekonomisinin yüzde 21,7 büyüdüğünü söylemek, zenginin daha da zengin olduğunu ilan etmektir.
İşsizin iş bulamadığı, asgari ücretlinin açlık sınırının altında yaşadığı, insanların borcunu borçla kapattığı bu büyüme, halkı yoksullaştıran bir büyümedir.