DSİP geçtiğimiz haftalarda "Sokakta mücadele sandıkta HDP" kampanyasına başlamıştı. Partinin Merkez Komite üyesi Volkan Akyıldırım, Sosyalist İşçi gazetesine, genel seçimlerde hangi tutumun işçi sınıfının çıkarına olduğunu anlattı.
Röportaj şöyleydi:
Devrimi savunan bir partinin üyesi olarak HDP’ye oy çağrısı yapan bir kampanyanın içindesin. Antikapitalistler seçimlere nasıl bakar?
Sosyalizm, parlamentoda çoğunluk oluşturarak, hükümet olarak, yasalar çıkartarak kurulamaz. Çünkü meclis, iddia edildiği gibi halkın kendi temsilcilerini seçip kendini yönettiği bir organ değil, egemen sınıfın şiddet aygıtı olan devletin bir parçasıdır. Hayatımıza yön verilmesini sağlayan kararlar, o çok kavgalı-atışmalı meclis oturumlarında alınmaz. Kulislerde, gizli toplantılarda, sermayenin örgütlerinde alınır ve uygulanır. 5 dakikada oy veririz, seçtiğimiz vekilleri dört yıl boyunca hiçbir denetleme şansımız yoktur. Biz seçimleri, en geniş emekçi kitlelere kapitalist düzeni ve egemen sınıf partilerini teşhir etmek için bir fırsat olarak görürüz. İşçi sınıfının temsilcilerinin meclise gitmesini destekleriz. Böyle adaylar yoksa, işçi sınıfının taleplerini savunan partilere oy çağrısı yaparız. Seçimlerde aldığımız tutum, seçim sonrasında işçi sınıfı için iyi mücadele koşullarını getirmesiyle doğrudan ilgilidir. DSİP’in “sokakta mücadele” vurgusu, asıl değişimin sandıkla değil emekçi kitlelerin kendi yığınsal eylemleriyle geleceğine işaret eder. “Sandıkta HDP” çağrısı ise bu seçimlerde her halktan ve inançtan işçinin çıkarına olanı anlatıyor.
Ana gövdesini Kürt özgürlük hareketinin oluşturduğu, ezilen bir çok kesimin taleplerini savunan HDP’ye oy vermek, neden Türkiyeli işçilerin çıkarınadır?
Biz emekçiler için 7 Haziran gecesi sandıktan çıkacak en iyi sonuç, HDP’nin barajı geçmesi, AKP’nin anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğa ulaşamaması, CHP ve MHP’nin ise başarısız olmasıdır. Merkezinde HDP’nin antidemokratik seçim barajını geçmesi duran bu sonuç:
- Kürt halkının hak ettiği gibi mecliste dördüncü parti olarak temsilini sağlayacak. Böylece barış süreci garanti altına alınmış olur.
- 2010 referandumunun ardından darbecilerle kol kola giren, yolsuzluklarını örtbas edip iktidarını korumak için Ergenekoncuları ve Balyozcuları sokağa salan, polislerine öldürttüğü Berkin Elvan’ın annesini mitinglerde yuhalatan, Soma’da katledilen madencilerin yakınlarına tokat atan, Gezi Parkı direnişinde özgürlük isteyenlere devlet terörü uygulayan ve o günden bu yana onlarca kişinin katledilmesine yol açan, doğayı yok etttiği gibi şimdi de iki nükleer santral yaptıran AKP’ye dur denecek, işçi sınıfını bölen ve kutuplaştıran Erdoğan’ın başkanlık hayalleri suya düşecektir.
- Sağcı hükümeti bunca zamandır ayakta tutan sağcı CHP-MHP’nin sağcı muhalefeti geriye itilecek, radikal sol taleplere sahip gerçek bir ana muhalefet mecliste güçlü bir şekilde yer alacaktır. Emekçileri bölen milliyetçi, ırkçı, mezhepçi fikirler ağır bir darbe alacak ve gerileyecektir.
- HDP’nin seçim barajını geçmesi, mücadele eden işçilere, çevre hareketlerine, ezilenlere moral ve cesaret verecektir. Karamsarlığın yerini değişim ve umudun alması, her türden demokratik ve ekonomik işçi örgütlenmesinin artmasına yol açacaktır.
Sosyal devrimi savunan DSİP’in HDP için sokakta aktif kampanya yapmasının nedeni bunlardır: Son iki yılda irili ufaklı bir mücadeleye atılan, grevleri yasaklanan Türkiye işçi sınıfının birliğinin ve mücadelesinin güçlenmesi için. 7 Haziran’da sandık başına giden her işçi, kendi taleplerini programına alan HDP’ye oy vermelidir.