Soykırımın 100. yılında: Türkiye sadece inkârcı rejimden ibaret değil

01.05.2015 - 19:51
Haberi paylaş

New York'ta düzenlenen "Soykırımın 100’üncü yılını anma" toplantısında konuşma yapan Prof. Taner Akçam, "Bugün, sadece 1,5 milyon Ermeni’nin imha edilmesinin yüzüncü yılı anlamına gelmiyor, bugün aynı zamanda bu cinayetin yüz yıllık inkârı anlamına da geliyor" dedi.

"Türkiye sadece inkârcı rejimden ibaret değildir. Bir başka Türkiye daha var ve bu Türkiye tarihi ile yüzleşmeye hazır" diyen Akçam, "Ben bu öteki Türkiye’nin temsilcisi değilim ama biliyorum, size, Ermeni insanlarına, hem geçmiş cinayetler ve hem de onun yüzyıllık inkârı nedeniyle ciddi özürlerimi iletirken onların birçoğu adına da konuşuyorum" ifadelerini kullandı.

26 Nisan 2015’te New York’un meşhur Time Square meydanında 20,000 civarında bir katılımla gerçekleşen Soykırımın 100’üncü yılını anma toplantısının konuşmacılarından birisi de Prof. Taner Akçam’dı.

Akçam’ın konuşmasının özeti şöyle:

“Bu tarihi gününüzde, acı ve üzüntülerinizi sizlerle paylaşmak için beni aranıza kabul ettiğiniz için size çok teşekkür ederim. Bugün, sadece 1,5 milyon Ermeni’nin imha edilmesinin yüzüncü yılı anlamına gelmiyor bugün aynı zamanda bu cinayetin yüz yıllık inkarı anlamına da geliyor. Türk Hükümeti sadece bu cinayetin sorumluluğunu reddetmekle kalmıyor, böyle bir cinayetin yaşanmış olduğunu bile kabul etmiyor. Bir Türk olarak üzüntüm ve utancımın kaynağı bu gerçekliktir.

Ama en büyük tesellim, bu üzüntüde yalnız olmayışımdır. Türkiye sadece inkarcı rejimden ibaret değildir. Bir başka Türkiye daha var ve bu Türkiye tarihi ile yüzleşmeye hazır. Bu Türkler, alınlarına cinayetleri işleyenlerce silinmiş kara lekeyi temizlemekle mükellef olduklarını biliyorlar. Ve bu insanlar, İstanbul’dan Van’a 25’üzerinde, inkarcı hükümetin soykırımı kabul etmesini beklemiyor ve kendilerine, geçmişlerini keşfettirecek yeni bir yol açıyorlar.

'100 yıllık inkâr için özür diliyorum'

Ben bu öteki Türkiye’nin temsilcisi değilim, ama biliyorum, size, Ermeni insanlarına, hem geçmiş cinayetler ve hem de onun yüzyıllık inkarı nedeniyle ciddi özürlerimi iletirken onların birçoğu adına da konuşuyorum.

Şimdi burada sizin önünüzdeyken, öyle zannediyorum ki, öteki Türkiye adına da size söz verebilirim, bizler bu inkara bir son vermek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”

'Gerçek barış kabul edilmiş hakikat üzerine kurulabilir'

Konuşmasına, “tarihimiz sadece katillerin tarihinden ibaret değildir. Bu tarih aynı zamanda hayatlarını riske sokarak binlerce Ermeni’nin hayatını kurtaran vicdanlı insanların tarihidir”, diye devam eden Akçam, iyi bir geleceğin ancak ve ancak bu insanların tanınması ve onore edilmesi ile kurulabileceğini söyledi.

Akçam’ın konuşmasında altını çizdiği diğer hususlar özetle şöyle:

"Tarihi hataları kabul etmek sadece geçmişe yönelik doğru bazı şeyler söylemekle sınırlı değildir. Bu, nasıl bir gelecek istediğimizle doğrudan ilgilidir. Ermenilerin iyileşebilmesi ve ölülerine yas tutabilmeleri ancak ve ancak hakikatin kabul edilmesi ile mümkün olabilir. Türkler ve Ermeniler arasında gerçek barış ve dostluk ancak kabul edilmiş hakikat üzerine kurulabilir.

Burada diğer Türkiye adına da sizi temin ederim ki, bizler hakikatin egemen olması için sonuna kadar mücadeleye kararlıyız. Demokratik, güvenli ve insan haklarına saygı duyan bir Türkiye ancak ve ancak geçmiş hataların kabulü üzerine inşa edilebilir.”

'Ermenilere yönelik nefret ve ırkçı ifadeler...'

Akçam konuşmasında daha sonra, Ulusal Güvenlik kavramı üzerinde durdu. Osmanlı Hükümeti'nin yanlış bir Ulusal Güvenlik anlayışına sahip olduğunu ve Ermenilerin soysal adalet ve eşitlik taleplerini ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak algıladığını ve bu nedenle onların imhasına karar verildiğini söyledi ve ekledi:

“Bugün de Türkiye’de okullarında Ermeni ve Türk çocuklarına Ermenilerin, ulusal güvenliğe tehdit olduğu okutuluyor. Ders kitaplarında Ermenilere yönelik nefret ve ırkçı ifadelere yer veriliyor; ‘hain Ermeniler’ üzerine tahrif edilmiş hikayeler anlatılıyor.”

Amerika’nın da aynı ‘Ulusal Güvenlik’ gerekçesi ile Ermeni soykırımını kabul etmek istemediğini söyleyen Akçam, “Öylesine ironik ki ‘ulusal güvenlik’ Amerika’da bile Ermenilerin yakasını bırakmamış gözüküyor” dedi.

Akçam Amerikan politikasının özünü, “Ortadoğu’da ulusal güvenlik çıkarlarımız var ve geçmişe ilişkin ahlaki bir meseleden dolayı ulusal güvenliğimizi tehlikeye sokamayız” fikrinin oluşturduğunu söyledi.

Akçam şöyle devam etti:

"Oysa, özellikle Ortadoğu’da Ulusal Güvenlik ile Ahlaki bir sorunu bir birinin zıttı olarak görmek son derece yanlıştır. Ortadoğu’da, özellikle tarihte işlenmiş cinayetleri, ‘ahlaki bir mesele’ diye ihmal eden bir siyaset gerçekçi bir siyaset olamaz. Ortadoğu’da tarih, geçmiş-bitmiş değildir. Bugün de hala hayattadır ve yaşamaktadır. Kürtler, Araplar, Aleviler, Şiiler, ve Hristiyanlar birbirlerini ve özellikle de Türkleri ve Türkiye tarihin penceresinden bakarak değerlendirmektedirler. Ortadoğu’da güvenlik, demokrasi ve tarihin doğru anlaşılması arasında çok sıkı bir bağ vardır.

Tarihsel haksızlıklar ve bunları sürekli inkar edilmesi, bölgede demokrasi yokluğunu ve farklı etnik gruplar arasındaki ilişkilerin bozukluğunun en önemli nedenidir. Eğer başarılı bir güvenlik politikası izlenmek isteniyorsa, farklı gruplar arasında güvensizlik yaratan tarihi haksızlıkların mutlaka konuşulması, güvenlik politikasının bir parçası haline getirilmesi gerekir.

Türkiye’nin hem geçmiş cinayetleri inkar etmesi hem de bunu dış politikasının en önemli esaslarından birisi haline sokması, sadece ahlaken yanlış bir tutum değildir; bölgedeki istikrarı ve güvenliği de tehdit eden bir husustur.

Türkiye’de büyüyen “diğer Türkiye” bu inkarcı politikalara son vermekte kararlıdır. Ama eksik olan buna destek verecek güçlü bir dış baskının yokluğudur. Bu baskının artması hem “diğer Türkiye”nin önünü açacak hem de inkarcı politikaların sona ermesine yarayacaktır."

Konuşmasını, Amerika’nın İnsan Haklarını işine geldiği ve kolay olduğu zaman değil, her zaman savunması gerektiğini hatırlatarak tamamlayan Akçam, dinleyenleri hakikat ve adalet doğrultusunda mücadeleye devam etmeye çağırdı ve yeniden kendisine konuşma imkanı sağlandığı için teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.

Bültene kayıt ol