Bir süredir bazı medya çevrelerinin ABD ya da Avrupa ülkelerinden aldığı fonlar konuşuluyor. Ulusalcıların gündeme getirdiği bu iddialara iktidar ittifakının bütün bileşenleri balıklama dalmış vaziyette.
“Kulis bilgileri aktarıyorum" maskesinin arkasına gizlenip alenen iktidar propagandası yapan Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, 23 Temmuz tarihli köşe yazısında Fahrettin Altun’dan şunları aktarıyor: “ABD’de yabancı devletler tarafından fonlanan medya kuruluşları, altı ayda bir ABD makamlarına çalışmaları hakkında detaylı bilgi vermek durumundadır.”
AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın ise AB örneklerini incelediğini aktaran Selvi, hiçbir ilgisi olmayan bir şekilde, sosyal medyada yalan propagandasıyla çeşitli fonlar alan yayın kuruluşlarının haberini aynı yazı içerisinde konu ediniyor. Örneğin Erdoğan’dan, sosyal medyada yalanlarla alakalı şu alıntıyı yapıyor:
“Bu konuda da yaptığımız bir çalışma var. Uluslararası alanda özellikle bu yalan teröründe ne tür adımlar atılıyor; ne tür düzenlemeler, ne tür müeyyideler getiriliyor, karşılaştırmalı bir çalışma yaptık.”
Selvi hem sosyal medyada alfı çalışmasının hem de fon alarak çalışan medya kuruluşlarının Türkiye’de “beşinci kol” faaliyeti içinde oldukları suçlamasını büyük bir keşif yapılmış gibi anlatıyor ve Erdoğan’ın açıklaması “benim için uyarıcı oldu” diyebiliyor.
Paraların, fonların, kaynakların nerelere harcandığının peşinde bu kadar ısrarlı bir çaba gösterecekse bir gazeteci, ilk elden, örneğin 750 milyon doların nerede olduğunu merak edip araştırmaz mı?
Bildiğimiz gibi yakın zamanda karanlık organizasyonlara bulaştığını hatta liderlik ettiğini bizzat itiraf eden Sedat Peker, Demirören Medya'nın, medyanın en büyük grubu olan Doğan Medya Grubu'nun 2018 yılındaki satışında Ziraat Bankası'ndan aldığı 750 milyon dolarlık krediyi ödemediğini iddia etti. Bu iddia kaya gibi duruyor yerinde. Peker sadece bu açıklamalarla yetinmemiş ve Demirören'lere satılan televizyon kanalları ve gazeteleri Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifa eden damat Berat Albayrak'ın yönettiğini söylemişti.
Sadece Selvi değil, bugün Medyascope, Serbestiyet gibi meyda platformlarının aldığı fonların üzerine “fırsat bu fırsattır, biz de vuralım” diyerek saldıran iktidar ittifakının medyası, yazarları, siyasetçileri Peker sanki böyle şeyler söylememiş gibi tutum içinde.
750 milyon dolar nerede? Serbestiyet internet sitesinin aldığı 49 bin dolarlık fonu dert edenler, neden 750 milyon doları dert etmiyor? Vatandaşlar, çiftçiler, esnaf, her hangi bir bankadan aldığı borcu ödememezlik edebiliyor mu? Öğrenciler devletten aldıkları kredileri ödemeden yaşayabiliyor mu? Söz konusu olan 750 milyon dolar! Medyascope artı Serbestiyet artı P24 artı diye istediğimiz kadar gidebilelim, Demirören grubunun devlet desteğiyle iç ettiği paranın yanına bile yaklaşamıyoruz.
Üstelik çeşitli fonlar alan medya kuruluşları, internet sitelerinde bu fonları kimden aldıklarını zaten ilân ediyor. Yılların bilgisi bu! Zaten gizlisi saklısı olmayan bilgileri, bir komployu açığa çıkartırmış gibi ortalığa saçarak gürültü yapanlar, bu gürültünün içinde iktidarın bu fırsatı nasıl kullanacağını da biliyor. Bilmediklerini düşünmek doğru olmaz.
Bilmediklerini düşünemeyeceğimiz bir olgu da muhalefet partilerinin mecliste 750 milyon doların nerede olduğunu sordukları gerçeğidir. Peker’in iddialarından bir hafta sonra muhalefet partileri Meclis’te Ziraat Bankası-Demirören grubu arasındaki ilişkiyle ilgili araştırma komisyonu kurulması önerisi yaptılar. Araştırma komisyonunun kurulma önerisi kuşkusuz AKP ve MHP'li vekillerin oylarıyla reddedildi.
O dönem gazeteler AKP yöneticilerinin şu sözlerini aktardılar: “Bankaların kime ne kadar kredi verdiğini nasıl sorar ve bunun açıklanmasını istersiniz. Tüm bankalar denetime tabidir ama bu istenen verileri açıklayamazsınız. Bunu yaparsanız ticari sır, özel hayatın gizliliği ihlal edilerek ekonomiye güveni sarsar, zarar verirsiniz.”
“Beşinci kol” suçlaması, Karar gazetesinden Yıldıray Oğur’un geçen sene yazdığı bir yazıda aktardığı gibi İspanyol faşist Franco tarafından ilk kez kullanılsa da bu tabir bugünkü “içeride düşmanın emrindeki adamlar”, “ajanlar” anlamına geliyor.
Devlet kaynaklarını bir sermaye grubuna kelimenin tam anlamıyla peşkeş çekip, bu bağlantıyla ilgili soruları "ticari sır" diye hasır altı edip, vatandaşın vergilerinin nerelere dağıtıldığını öğrenmek isteyen muhalif partilerinin araştırma komisyonu önerilerini coşkuyla reddeceksiniz ama bir kaç medya platformu çeşitli uluslararası kuruluşlardan fon aldı diye "beşinci kol faaliyeti" içinde olacak!
AKP’li bir vekilin 'Bu bilgi açıklanırsa ekonomi kötü etkilenir' lafını hatırlayınca insanın içine bir şüphe düşüyor. İç edildiği düşünülen bir paranın ödenip ödenmediğini soruyoruz. Ödenmediyse, ödensin. Bu ekonomiye kötülük olmaz, tersine iyilik yapılmış olur.
Bu laf kalabalığını bir kenara bırakırsanız, soru çok açık: 750 milyon dolar ve faizi ödendi mi ödenmedi mi? Bir milletvekilinin sorduğu gibi: “Basında kullandırılan kredinin 2 yıl geri ödemesiz ve 10 yıl vadeyle taksitlendirildiği belirtilmektedir. Bu sürecin dolumuyla beraber Mayıs 2020 ve Haziran 2020 ayları taksitleri tarihinde ödenmiş midir?”
Soru bu kadar basit.