HDP İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin çözüm sürecini tıkadığını belirtti, gelinen aşamayı 'yolun sonuna geldik' diye tarif etti. AKP'nin savaş hazırlığı yaptığını belirten Önder, hükümetten Dolmabahçe Mutabakatı'nın arkasında durmasını istedi.
ETHA'nın haberi şöyle:
HDP İmralı Heyeti Üyesi ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis'de HDP grup toplantı salonunda çözüm sürecinde gelinen aşamaya ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı "Masa yok, taraflarda yok" ve "Kürt sorunu vardır demek ayrımcılıktır" şeklindeki sözlerine işaret eden Önder, İmralı görüşmelerinin tıkandığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetin tutumunu "müzakere masasını tekmelemek" olarak nitelendiren Önder, Hükümetin tutumunu 'aymazlık' olduğunu kaydetti. Önder, uluslararası kuruluşlara süreci yakından takip etme ve devreye girme çağrısında bulundu.
TBMM binasında HDP Grup Toplantı Salonu'nda açıklama yapan HDP İmralı Heyeti Üyesi ve İstanbul Milletvekili Önder, toplantıyı aynı zamanda İmralı'da görüşme yaptıkları PKK lideri Abdullah Öcalan adına yaptıklarını söyledi.
Masa var, koltuklar boş
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'ortada bir masa yok' sözlerini "Masa var, koltuklar boş" sözleriyle yanıtladı. Önder, "Sayın Cumhurbaşkanı 'ortada bir masa yok' diyor, 'taraflar da yok' diyor. Bu kesinlikle doğru değil arkadaşlar. En azından şu gördüğünüz masa büyüklüğünde bir yeni masa yapıldı İmralı'da. Fiziksel olarak söylüyorum. Tam şu masa hacminde belki biraz küçük bir yeni masa yapıldı. Bu İzleme Komisyonu ve devlet heyetinin genişletilerek bizim müzakere heyetimize de yeni eklemeler yapılarak bu meseleyi Dolmabahçe Mutabakatı'nda hükümetle mutabık kaldığımız başlıklar altında konuşmak ve bir sonuca vardırmak için yapıldı" diye konuştu.
Önder şunları söyledi: "Ortada bir masa var fakat koltukları boş şu anda. Bu yöntem gerek ciddiyet anlamında gerekse de Sayın Cumhurbaşkanı'nın yürüttüğü itibarsızlaştırma anlamında hükümetin de buna sahip çıkmamasıyla an itibariyle hükmünü yitirmiştir. An itibariyle sorun çözücü bir mekanizma olma hüviyetini kaybetmiştir."
İktidar bloğunda bölünme var
Çözüm sürecine ilişkin tutumlarını, "Kentsel dönüşümü afet başımıza gelmeden düşünmemek gibi" yorumuyla tanımlayan Önder şunları söyledi: "Fakat kentsel dönüşümün akıbetine çok benziyor. Tıpkı depreme karşı konutlarımızı güvenceye kavuşturacağız diye yola çıkıp zengin müteahhitlerin ortaya çıkması ve lüks konutların ortaya çıkması gibi. Sürecin akıbeti de biraz buna benzedi."
İktidar bloğunda çözüm süreci konusunda ikiye bölünmüşlük yaşandığını belirten Önder, "Bir tarafında Cumhurbaşkanı, geri tarafında hükümet bunlar da kendi içerisinde birçok parçaya bölünmüş durumdalar. Biz isterdik ki Cumhurbaşkanı 'ortada masa yok, taraf da yok. Kürt sorunu da yok' dediği zaman Sayın Davutoğlu yada Sayın Akdoğan yada çözüm kurulunun üyelerinden herhangi birisi çıksın 'Sayın Cumhurbaşkanı bu mesele öyle değil. Biz de muhataplarımızla böyle mutabık kalmadık' desinler. Bir gün bekledik. Onun yerine bize söylenen 'Ya bu siyasettir, seçim öncesidir' vb sığ yaklaşımlar oldu" dedi.
Güvensizlik
Siyasetin riyakârlık ve erdemsizlik anlamına gelmediğini belirten Önder, "En basit ahlak anlayışı söylediklerinizde bir tutarlılık ve ciddiyet olmasını öngörür. Dolayısıyla karşımızda ikiye bölünmüş bir iktidar bloğu var. Biz bunun içerisinden bir barış çıkarmaya çalışıyoruz" yorumunda bulundu.
İzleme Komisyonu konusunda hükümetle mutabık kalındığını söyleyen Önder, "Cumhurbaşkanı'nın 'ben karşıyım' demecinden birkaç gün önce mutabık kalmıştık. Hükümet orada gider sorarsınız. İsimler konusunda da mutabık kalmıştık. Sayın Cumhurbaşkanı bunu o kadar itibarsızlaştırdı ki, soruyorum size; Şimdi hangi bağımsız aydın hangi akademisyen hangi siyasetçi hangi kanaat önderi bu izleme komisyonunda yer almayı kabul edebilir. Sayın Cumhurbaşkanı bunu ihanetle, devletin çökmesiyle eş anlama oturttu. Biz bundan sonra İzleme Heyeti ile bu masaya oturacak insanlara nasıl güvenebiliriz? Hükümetin manipülasyon altında olmadığından nasıl emin olabiliriz?" dedi.
Görüşmeler anlamsızlaştırıldı
Gelinen aşamada HDP heyetinin PKK lideri Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmelerin sohbetten öte bir anlam taşımayan görüşmelere dönüştürüldüğünü belirten Önder, "Sayın Öcalan da eğer bu adımlar atılmazsa benimle yapılan görüşmeler sohbetten öte bir şey olmaz demişti. Hiç sıkılmadan bizi illegal yola sapmakla suçluyorlar. Evet biz illegal işler yaptık" diye konuştu.
Önder, bu 'illegal' faaliyetleri üç başlıkta şu şekilde açıkladı: "Birincisi esir alınan askerler için çalışma yaptık. O askerlerin sağ salim dönmesi için çaba gösterdik. Bir milletvekilinin yapmaması gereken birçok diplomasi yürüttük o askerleri sağ salim alıp evlerine getirdik. İkincisi Lice'de alıkoyulan 2 uzman çavuş için. Hükümetin bizden ricasıyla yaptık. Bir hafta sonra düğünleri olan bu uzman çavuşları burunları bile kanamadan getirdik. Üç gün Lice Dağı'nda dolaştık. Onları yavuklularıyla buluşturduk. Üçüncüsü Sülayman Şah Operasyonu. Bizim ne yaptığımızı en iyi bu ülkenin hükümeti ve Genelkurmay'ı bilir. Ordu orada kalan mühimmatı bu ülkeye nasıl getirdi? Genelkurmay bunlar için de bir açıklama yapması lazım. Sessiz sedasız yaptık."
Hükümet mutabakatın arkasında durmalı
HDP İmralı Heyeti üyesi Önder, hükümet tarafından tıkanan çözüm süreci konusunda hala yapılabilecek şeyler olduğunu belirtti, şunları ekledi: "Bu mesele halen toparlanabilir. Biz tartışmalardan kendimizi uzak tutuyoruz. Yaptığımız işler zarar görmesin diye. Bu anlayışla gidilecek yolun sonuna geliyoruz. Bunun karşıtı savaş mı hayır değil. Çünkü bu halk, Öcalan'ın 10 ve 12 maddede açıkladığı bu başlıkları bağrına bastı. Bizim muhatabımız artık Türkiye halklarıdır. Hükümete buradan son bir uyarı yapıyoruz. Bunun yolu, barışı, demokrasiyi terk etmek değildir. Onları yeniden düşünmeye davet ediyoruz. Bizim açımızdan yolun sonuna geldik. Artık hükümetin devreye girmesi, bize verdiği sözleri tutması gerekir. Hükümet verdiği sözleri tutmalı, Dolmabahçe Mutabakatı'nın arkasında durduğunu deklare etmelidir. Biz üzerimize düşen her şeyi yaptık. Öcalan için de geçerlidir. Ama bu onu boşa çıkaran bir tutumdur."
Önder, İmralı görüşmelerinin sürmesi için gerekli olanları şöyle tarif etti: "Bundan sonra Öcalan ile görüşülecekse, kendisinin statüsünün belirlenecek bir yasal çerçeveye oturtulması gerekiyor"
Önder basın toplantısında, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşları çözüm sürecinde rol almaya ve devreye girmeye davet etti.