Kamuda tasarruf, porsiyonları küçült diyorlar ama kendilerine israf serbest

01.07.2021 - 18:35
Haberi paylaş

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, pek çok sorunun yanı sıra israfta da patlama yaşanmasına neden oldu. Örtülü ödenek harcamaları önceki dönemlere göre yaklaşık 50 kat arttı. Cumhurbaşkanlığı bütçesi 100 katına çıktı. Cumhurbaşkanlığı tarafından görevlendirilen kişiler en az 2, bazıları ise 150 yerden maaş alabiliyorlar. 

Ama halkın yoksulluğu da bu dönemde aynı oranda arttı, yoksul sayısı 24 milyona yükseldi. Kovid salgını ile birlikte süreçten en fazla ekonomi etkilendi; borçlanma, bütçe açığı, işsizlik, enflasyon ciddi şekilde arttı. İşçinin, emekçinin, esnafın, köylünün bankalara borcu, son iki yılda 1 trilyon TL'den fazla artarak, 3 trilyon 800 milyar TL'ye çıktı.

Aynı dönemde kamunun toplam borcu yaklaşık 1 trilyon lira artarak, 2 trilyon liraya yükseldi. Türkiye, dış borç faizi olarak her ay 1 milyar dolardan fazla para öder hale geldi. Borçlar yeni borçlarla döndürülmeye çalışılmakta, sürekli olarak vergi afları, yapılandırmalar, “varlık barış”ları gündeme gelmekte. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyonu aşmış durumda, 2 bin 825 liralık asgari ücret, ortalama ücret haline geldi, açlık sınırı olan 4 kişilik ailenin sadece mutfak masrafı 2900 TL’ye yükseldi, asgari ücreti geçti. 9600 liralık yoksulluk sınırında geliri olanların sayısı ise toplumda yok denecek kadar az.

Kovid döneminde milyonlarca insan aylık bin 170 TL'lik zorunlu ücretsiz izin parası ile geçinmeye çalıştılar. Şimdi o destek de kaldırıldı. İnsanlar düpedüz açlığa mahkûm edildiler.

Kamudaki israf ülkeyi yönetenler tarafından da ifade ve itiraf edilmektedir 

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, ‘2018 yılını tasarruf yılı ilan ediyoruz.  Ama tasarrufa biz önce kamudan başlayacağız. Yeni araç alımı yok, kapattık dükkânı. Şaşaa, debdebe bitiyor artık' açıklaması yapmıştı, ancak sonuç koca bir hiç.

Kamudaki lüks araç saltanatı o zamandan beri sürmekte. Bürokratlar, kaymakamlar, valiler lüks ithal araçlar almaya devam etmekteler. Kamunun 2019-2020 döneminde lüks araç kiralamaları için yaptığı harcama yaklaşık 4 milyar TL. Bina kiralamaları ile birlikte fatura 10 milyar TL'ye kadar çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı'nın ‘saray' harcamaları da her geçen yıl büyüyor. Yazlık saray, kışlık saray, uçak ve lüks araç filosunun giderleri, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde önemli bir yer tutuyor.

Kamu giderlerindeki bir başka kara delik ise Tayyip Erdoğan’ın ‘milletin cebinden kuruş çıkmadan yapılıyor’ dediği kamu özel işbirliği projeleri için yapılan harcamalar ile Varlık Fonu'nun faaliyetleridir.  KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) projeleri için sadece 2021 yılı için ayrılan ödenek 31 milyar TL'dir. Esnaf işyerini siftahsız kapatırken, döviz garantili projelerde geçilmeyen köprü, kullanılmayan yol, uçak inmeyen havaalanı için milyarlarca TL ödenmektedir. ‘Ekonomiyi uçuracak' denilen Varlık Fonu, yeni borçlanmalar yaratmakta, borçla sağladığı finansmanı yandaş müteahhitlerin inşaat projelerine yatırmaktadır.

Yeni tasarruf tedbirlerinden Cumhurbaşkanı ve çevresi muaf tutuldu

Şimdi yine kamuda tasarruf tedbirleri ilan edildi, ama bu tedbirlerin öncekilerden bir farkı var, Cumhurbaşkanlığı harcamaları tasarruf tedbirlerinden muaf tutuldu. 

Başbakanlığın olduğu yıllarda ilan edilen hiçbir genelgede başbakanlık muaf tutulmazdı, şimdi Cumhurbaşkanı, kendine bağlı kurumları tasarruf genelgesinin kapsamı dışında tuttu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin garabetlerinden birini daha böylece görmüş, yaşamış olduk. 

Kamudaki savurganlık ve israf zirve yapmış durumdayken, toplumsal yaşamda yoksulluk ve işsizlik intiharlara yol açıyor. Vatandaşın önüne ise sürekli ‘acı reçete' konuluyor. Tasarruf tedbirlerinin ilan edildiği gün elektrik, su, LPG, öğrenci harcı zamları peş peşe yapıldı.

Kamudaki israf ve savurganlık, yapılan borçlanmalar, işçilerin, emekçilerin geleceğini riske sokuyor, ipotek altına alıyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu şekliyle devam ettiği sürece herkes için her gün zarar, ziyan ve israf demektir. Bu çok net olarak ortaya çıkmıştır. İlk günden bugüne kadar olanlar, yaşananlar bunu göstermiştir. İşçiler, emekçiler, AKP’ye oy verenler dâhil, hep birlikte bu yağma düzenine karşı çıkmamız gerekir.

Bültene kayıt ol