Dünyanın birçok ülkesinde Covid-19'un bir yalan, aşılarının ise tehlike olduğunu savunan, başını aşırı sağcıların çektiği gruplar aylardır eylemler, kampanyalar yapıyor. Resmi verilere göre dünyada 4 milyon, Türkiye'de ise 50 bin kişi 18 aylık salgın sürecinde yaşamını yitirdi. Buna rağmen Türkiye'de de aşı karşıtı denilen topluluk ilk kez eylem yaptı.
Haftasonu İstanbul Üsküdar'da bir kafede tıp fakültesi mezunu Bilgehan Bilge'nin çağrısıyla toplanan yüzlerce kişi, salgın hastalığa koruma getirecek ve hayatları kurtaracak aşıları reddetti.
Eylem çağrısını yapan kişi öyle cüretkardı ki aşı yapan doktorların ve sağlık çalışanlarının yargılanacağını ileri sürdü.
İstanbul Tabip Odası ise söz konusu kişiyi "şarlatan" olarak niteledi ve doğal üyeliğine son vermek için disiplin işlemi başlattı.
Sosyal medyada toplanan aşı karşıtları ise salgın karşısında güvenebileceğimiz ilk kurum olan hekimlerin örgütüne sövgüler yağdırıyor.
Üsküdar'daki "toplantıya" katılıp, insan hayatını tehdit eden bir hastalık karşısında söylenebilecek en saçma şeyleri söyleyen birini alkışlayanlar, farklı görüşlerden gözüküyordu.
Maske takmayan topluluk, sadece kendilerinin değil ailelerinin, arkadaşlarının, çalışma arkadaşlarının hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmedi.
Covid-19 gerçek bir tehdit. Öldürdüğü gibi hastalanan kişilere büyük zararlar vererek başka hastalıklarında önünü açıyor.
Bu hastalık bir kere çekip geçilmiyor, bağışıklık sistemimiz sebebiyle - sadece aylar sonra - 2. hatta 3. kere hasta olabiliriz ki bunun sonu da ölümcül hastalıklara bağlanıyor.
1918-1920 yıllarında dünyayı kasıp kavuran, 50 milyon kişinin ölümüne sebep olan İspanyol nezlesi salgınına göre şanslıyız. Çünkü iki (belki de 3 doz) yapıldığı takdirde, insan bedenini koruyan aşılar var. Eğer 8 milyardan fazla dünya nüfusunda 18 yaş üstü aralıksız aşılanırsa bu salgın durdurabilir. 80 milyon fazla olan Türkiye nüfusunun yüzde 70'i çift doz aşılanırsa, salgın tecrit edilebilir.
Aşı karşıtları, bencilce davranıp kendilerini kurtarmak istiyorlarsa da enfeksiyonun sürmesinden yana olup, bizzat buna katılarak çoğunluğun hayatını ve sağlıklı yaşamasını riske atıyor.
Bu tablonun sorumlusu, sosyal medyada duyduğu yalan yanlış şeylere inanan sıradan insanlar değil. Aşı karşıtı kampanya, yıllardır aşırı sağcılar tarafından sürdürülüyor.
Kötü şöhretli ilaç şirketlerinin egemenliğine karşı olmak, insan sağlığının kazanç kapısı olmasını reddetmek gibi haklı gerekçelerle topluma seslenen aşırı sağcı komplo teorisyenleri bundan para ve şöhret kazanıyor.
Fakat sadece para ve şöhret değil, bu aynı zamanda siyasi bir propaganda. Dünyada her şeyin yalan olduğunu, dünya düzeninin bir komplo olduğunu düşünen bireyler - ki kapitalizmin parçalanmış dünyası ve bilgi tekelleri de buna izin verir - otoriter liderler, devlet güçleri ve aşırı sağcı siyasi akımlar etrafında toplanabilir.
Türkiye'de hem politik İslamcıların en aşırı sağcıları ile kemalistlerin en aşırı sağcıları aşı karşıtlığının temellerini attı. Dünyada faşistlerin ve ırkçıların uydurduğu deli saçmalarını buralara aktararak.
Bunlar sadece ve sadece patronların çıkarlarına hizmet eder. Zenginler evde kalıp, kendilerini koruduğu halde işçiler salgın boyunca çalışmaya devam etti ve Covid-19 bir meslek, bir alt sınıf hastalığına dönüştü. Aşı karşıtlarının dayatttığı şey işçileri ölüme göndermektir.
Her sınıf bilinçli işçi, aşı karşıtı denilen aşırı sağcılığa karşı kendi çevresindekileri aşılanmaya ikna ederek mücadele etmeli. Devletin tepeden inme tedbirleri ve yasaklar, zorlayıcı olsa da sosyalistler için mesele aşırı sağcılığa karşı emekçi sınıfların ikna edilmesidir.