Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, koronavirüs önlemleri kapsamında üç hafta boyunca tam kapanmayı açıklaması, ama bu sürecin daha hafif atlatılmasını sağlayacak bir ekonomi paketi duyurmaması insanlar üzerinde şok etkisi yarattı.
10 milyon işsizin, 16 milyon yoksulun bulunduğu bir ülkede 17 gün boyunca insanların ne yiyip içeceği hükümetin umurunda değil.
Hükümetin üç haftalık koronavirüs kapanması kararına rağmen, bu durumdan olumsuz etkilenecekler için herhangi bir ekonomi paketi açıklamaması yeni iflasları ve işsizliği beraberinde getirecek.
AKP-MHP çevresi zenginleşmeye devam ediyor
Öte yandan hükümetin bakanları ile bağlantılı bir takım insanların para desteleriyle çekilmiş fotoğrafları, araba koleksiyonu yapan AKP çalışanları, insanları dolandırıp 2 milyar dolarla yurt dışına kaçan, MHP’lilerle ilişkili kripto para borsası sahipleri, kendi bakanlığını kazıklayan AKP’li bakanlar, Merkez Bankası kasasından buharlaşan 128 milyar doların hesabını veremeyen AKP hükümeti var.
Türkiye ve Hindistan’da benzer otoriter yönetimlerin benzer sonucu: Korona felaketi
Avrupa ülkeleri açılmanın eşiğine gelmişken Türkiye’nin tam kapanmaya gitmek zorunda kalması hükümet için büyük bir başarısızlık öyküsü. Aslında bugün Yıldıray Oğur’un Hindistan ve koronavirüs konusunda yazısında anlattıkları, Türkiye için nerdeyse birebir aynı. Her iki ülkede de Mart başında korona önlemleri gevşetiliyor, siyasi partiler kalabalık toplantılar yapıyorlar, sonuç felaket.
Hükümet aşıya bel bağladı, ama aşı tedarik edemedi
Türkiye hükümeti korona konusunda aşıya çok bel bağlamıştı, aşı bulunacak, yaygın bir aşılama yapılacak ve salgın bitecek diye düşündüler. Aslında Kasım ayında aşı bulundu, üretilmeye başlandı, ki bu bir mucizeydi, çünkü aşı bu kadar erken bulunamayabilirdi. Geçmişte yaşanan çeşitli deneyimler aşının bulunmasını erkene aldı. Ama bu noktadan itibaren Türkiye hükümeti pek çok yanlış yaptı.
Önce dünyada kimsenin pek bilmediği, Çin hükümetinin bile resmi olarak onaylamadığı Sinovac aşısının üreticisi ile anlaştı ki arada muhtemelen AKP bağlantılı şirketler var. Ama Sinovac aşısı yeterince tedarik edilemedi. Bugüne kadar gelen Sinovac aşı sayısı 25 milyon civarında. Halbuki 100 milyon aşı için anlaşma yapıldığı söylenmişti. Üstelik bir de anlaşıldı ki, Sinovac aşısının koruyuculuğu, diğer aşılar kadar güçlü değil.
Hükümet son anda, başlangıçta eleştirdiği, uygun bulmadığını söylediği Biontek aşısını almaya çalıştı, bir miktar aldı, ama geldiğimiz noktada yeterince aşı yok. Yapılan aşıların büyük kısmı, etkinliği az olan Sinovac. Ve sonuçta tam kapanma (aslında yarım kapanma) kararı aldı.
Türkiye, salgın döneminde insanlara en az destek sağlayan ülke
Uluslararası istatistikler gösteriyor ki Türkiye pandemi süresince vatandaşına en az destek veren ülkeler arasında. Bazı insanların destekten yararlanması ise söz konusu bile değil.
Evlere temizliğe, çocuk-yaşlı bakımına giden insanlar. Garsonluk, komilik yapan üniversite öğrencileri. Müzisyenler, işyerleri açık olmakla birlikte ciddi bir müşteri kaybı yaşayan berberler, kuaförler. Üniversite kentlerinde kiraya verilemeyen ve boş kalan evler ve geliri biraz da bu kiraya bağlı olan insanlar. İnşaat olmadığı için buralarda yevmiyeli olarak çalışanlar. Sokaklarda çöplerden atık malzeme toplayanlar. İşsizler. Bütün bu insanlar salgın döneminde devletten en ufak bir destek bulamadılar.
Bu defa Türkiye gerçekten büyük bir sıkıntıya doğru gidiyor. Hem ekonomik hem de sosyal bir yıkım olabilir. Hükümetin boşalan kasasıyla, otoriter, dediğim dedik, adaletsiz yönetim tarzıyla bu yıkıma çare bulması imkânsız. İşçi örgütleri, sendikalar; yaklaşan 1 Mayıs’ı, hükümetin bu haksız, hukuksuz, adaletsiz politikalarına karşı çıkmak için bir zemin olarak kullanmalıdır.