Emekli askerler bildirisi, darbe hatıraları ve demokrasi

05.04.2021 - 11:37
Haberi paylaş

104 emekli amiralin bildirisi, otoriter yönetimin bileşenleri AKP ve MHP'nin ateşli darbe karşıtı kesilmesi, Türkiye'deki darbeci geleneğin anımsattıkları, demokratik olmayan bir tartışma ekseninde yaşanan politik bölünmeler üzerine Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin (DSİP) değerlendirmesi. 

104 emekli amiral bir araya gelip bir bildiri yayınladı. Bu kadar emekli amiralin bir bildiriyle siyasetçilere imalarla dolu “önerilerde” bulunması, kuşkusuz olağanüstü bir durumdur. 

Bildiri, "Montrö'nün tartışma konusu yapılmasına neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması"nı vazetmek amacıyla kaleme alınmış. Fakat şu cümle bu açıklamanın eski dönemlerin darbe özlemleriyle örtüştürülmesine neden oldu: “TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.”

Bu bir “muhtıracık”tır

Metnin yayılmasıyla hem kurumlar düzeyinde hem sosyal medyada hem de siyasi alanda bir yarılma açığa çıktı. Bir kesim, emekli amirallerin yanında askerlerin onurunu savunan bir tutum alırken bir başka kesim, yani iktidar kanadı, darbe karşıtı bir coşku halindeler. Emniyet ve Jandarma hükümete bağlılıklarını bildirirken Yargıtay bildiriyi kınadı. Bildiriye imza atan bir dizi emekli asker gözaltına alındı.

Bütün izlerin birbirine karıştığı şimdiki durumda doğru bir politik tutum almak çok önemli. Bu yüzden, AKP-MHP iktidarının siyasetin dümenini görülmemiş bir sertlikle sağa kırdığı bugünün kesif siyasal koşulları, emekli amirallerin bir bildiriyle siyasal alana müdahalesinin olağan karşılanmasına da meşrulaştırılmasına da kapı aralamamalı. 104 askerin, hem de hemen hepsi günümüzde hiçbir sosyalistin bulamayacağı kadar çok görüş açıklayabileceği kanala sahipken kolektif bir işe girişmesi ve siyasi alanı tehdit etmesi kuşkusuz bir darbeler tarihi olan cumhuriyet tarihinden sayısız girişimi akıllara getirecektir. Bu yüzden, yarattığı tehdidin güncel ağırlığından bağımsız olarak, emekli ya da muvazzaf fark etmeksizin, askerlerin siyasi açıklama yapmasına izin verilemez!

Darbeci özlemlerini gizleyemeyen, tepeden bakan, siyasi mühendislik peşinde koşan  ulusalcı saiklerle ve bol keseden Kemalizm propagandası dağıtarak kaleme alınan bu metin, bir muhtıra değilse bile bir “muhtıracık”tır. Herkesin aklına emekliyken kendisinde bu gücü gören askerlerin görev başındayken hangi güçlere sahip olduklarını düşündüklerinin gelmesi normaldir. 1960 darbesi, 12 Mart darbesi, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz darbeleri, darbe girişimlerinin arka planında hangi özgüvenin yattığını göstermektedir.

Bu yüzden hiç kimse düşünce özgürlüğünden ya da emekli amiraller metninin abartılmasından söz etmemelidir. 

Amirallerin girişimi, uzun bir süredir devletin resmi tarih tezi haline gelmiş olan tüm darbeleri derin devletin bir kanadına yıkma eğiliminin ne kadar çürük bir yaklaşım olduğunu da gösterdi. Hrant Dink davasının karara bağlanmasıyla gemi azıya alan eğilim, darbeciliğin sadece Fettullahçı darbecilerden ibaret olduğu yönündeki resmi yaklaşım, emekli amirallerin imza metniyle bir anda çöktü. 

Seçilmişler mi dediniz?

İktidar çevresinin uzmanlık alanı, darbe girişimlerinden derin mağduriyet anlatısı üretmek ve darbe girişimlerinde, bir aşamadan sonra lütuf görerek, siyasal alanı baskılamak için bu girişimleri bir propaganda ve siyasi atak yapma malzemesine çeviriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından iktidar tercihini demokrasi yönünde değil, otoriter bir rejim inşa etme yönünde kullandı. Bugün de emekli amirallerin “muhtıracık”ını bir dizi hedefini hayata geçirmek için kullanacaktır.

Fakat iktidar çevreleri ne yaparsa yapsın, bu amirallere cesaret verenin son yıllarda büyük ölçüde kaba kuvvet kullanarak inşa edilen yerli milli siyasi iklimdir. İktidar çevrelerinin şimdi kızdığı askerlerle aynı görüşü savunan onlarca insan uzman maskesi altında tartışma programlarında hamaset yüklü konuşmalar yapıp duruyor.

Milliyetçili fikirleri, komplocu hezeyanları, hayali düşmanlar üretip ardından hu düşmanları nasıl yeneceğinin stratejilerini şişinerek anlatan bu kişilerin yarattığı siyasi iklim içinde emekli amirallerin imza metni çok sırıtmayabilir! 

İktidar, kendi yarattığı iklimin sağcı, kesif siyasi olarak dar bir alana sıkıştırılmış niteliğini görmeden atanmış-seçilmiş tartışmalarına girmemelidir.

Yapılması gereken tartışma, demokrat olan-demokrat olmayan tartışmasıdır.

Çünkü emekli atanmışların imza metnine karşı çıkanlar, bizden farklı olarak onlarca belediyeye kayyum atandığını görmezden gelmemizi istiyorlar. Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarını 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kurulan OHAL rejiminin kalıcılaşmış hali olan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin antidemokratik kararnameleriyle görevden alanların seçilmişlerin haklarından söz etmesi manidar!

Daha bir gün önce bir haber paylaştığı için milletvekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun maruz kaldığı şiddet ortadayken, emekli amiraller bildirisinin mağduru rolüne soyunmak insanları ikna eden bir tutum olmayacak bu kez.

Demokrasi! Hemen şimdi!

Sorunu seçilmişler-atanmışlar darlığında ele alıp, siyasal demokrasinin sınırlarını, kim tarafından savunulduğunu görmezden gelmemizi sağlamaya çalışıyorlar. Atanmışların darbelerine, darbe girişimlerine, muhtıralarına karşı olmak bir şey, seçilmişlerin demokrasinin canına ot tıkayan uygulamalarını savunmak başka bir şey. Siyasal alanda kurumlar arası koordinasyonu, elde avuçta demokrasi adına kalmış son kırıntıları ortadan kaldırmaya yönelik pervasız girişimler varken, bazı faşistler her gün bir kurumun kapatılmasını savunur, sırasıyla HDP’nin, Anayasa Mahkemesi’nin ve demokratik her hangi bir karar alan, çaba içinde olan her yapının yok edilmesi gerektiğini şiddetle dile getirirken, eskinin seçilmiş-atanmış formülasyonunun hiçbir işe yaramadığını tek tek anlatmak zorundayız.

Emekli amirallerin metni siyasal alana müdahale ima edip anayasaya aykırılık açısından ele alınabilecekken, bazı iktidar ortaklarının Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını savunması da anayasal bir kurumun lağvedilmesi çağrısı yapmak anlamına gelmektedir. AYM’nin kapatılmasını canhıraş talep etmelerinin tek nedeni HDP’nin kapatılması dosyasını usulden reddetmesidir. 

Son yıllardaki yoğunlaştırılmış adaletsizlik, yargının siyasal bir aparat haline dönüşmüş olması, utanç verici yargı pratiği seçilmiş olmanın demokrat olmak anlamına gelmediğini kanıtlıyor. 

Halkın oylarıyla seçilenlerin yerine kayyum atayanların, atanmışlarla bir siyasi mimari inşa etmeye çalışanların atanmışların müdahalesine ses etmeye hakkı yoktur.

15 Temmuz darbe girişimine karşı çıkanlar, tek kişilik otoriter bir rejim inşa edilsin diye yapmadılar bunu.

Bugün de emekli amiraller “muhtıracık”ına karşı çıkarken olduğu kadar demokratik alanı keyfe keder bir otoriter rejimin pratikleriyle baskılayanları savunmak için değil, gerçek sorunların maskelenmesine neden olan, toplumda sınıfsal yarılma yerine darbe tartışması etrafında kurumsal bir yarılma yaratma ihtimali nedeniyle ve ezilenlerin kendi haklarını savunmak için emekli amirallerin siyasetten elini çekmeleri gerektiğini savunuyoruz. 

Aşağıda, toplumun derinlerinde kendisini gösteren, zaman zaman patlayan ve çok daha büyük hareketlerin içinde mayalandığın bir öfke denizi var. Yoksulluğa karşı, gelir adaletsizliğine karşı, pandemi konusunda çifte standarta ve hatta insanı utandıran pişkinliğe karşı, işsizliğe, iflaslara, açık açık patronları tercih eden ekonomik politikalara karşı, ezilenlerin kazanılmış haklarını göstere göstere gasp etme eğilimine karşı, İstanbul Sözleşmesi’nden bir imzayla çekilme kararına karşı büyük bir öfke var. Emekli amirallerin hortlaklar gibi sahneye çıkıp üzerlerine vazife olmayan işlere kalkışmaları, bu öfkenin berraklaşmasını engelliyor. Bu öfkeyi eski devletin vesayetçi dinamikleriyle bozuyor.

Bir gün boyunca kurumlar, hatta Erzincan İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü bile “devletimize bağlıyız” açıklamaları yayınladılar. 

Bize düşen emekli askerlerin üzerlerine vazife olmayan alanlara müdahalesine koşulsuz karşı çıkarken siyasi alanı yaşanmaz hale getiren, düşünce, gösteri, ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerindeki baskıları artıran otoriter rejimin kendisini mağdur gibi göstermesine izin vermemektir.

Gerçek darbe karşıtları, darbeler, darbe imaları kimden ve kime yönelik gelirse gelsin amasız, fakatsız karşı çıkarlar. Siyasi iktidar ise darbe kendisine yöneldiğinde karşı çıkıyor ama hemen ardından muhaliflerine dünyayı zindan etmekten geri durmayan sağcı bir siyaset anlayışı sergiliyor. 

DSİP GYK

5.04.2021

Bültene kayıt ol