Irak'ın kuzeyindeki Gara dağlık bölgesine yapılan askeri operasyon ve ardından yaşanan tartışmalar üzerine değerlendirme.
Gara’da PKK tarafından alıkonulan devlet görevlilerinin kurtarma operasyonu sırasında infaz edilmelerinin ardından, iktidar bloku askeri başarısızlığın üzerini örtmek ve muhalefeti bölmek için bir milliyetçi kampanya başlattı.
Anayasa Mahkemesi’nin feshedilmesini isteyen ve Yargıtay üzerinde siyasi baskı oluşturarak HDP’ye kapatma davası açtırmaya çalışan iktidarın küçük ortağına göre “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Devlet Bahçeli, mecliste 3. büyük grubu oluşturan HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve meclisten derhal atılmalarını istiyor. Enis Berberoğlu hakkında söylediklerine bakılırsa CHP’li vekillerin dokunulmazlık dosyalarını meclis gündemine getirmeye de hevesli. Gara’daki ölümlerin ardından Erdoğan ve AKP’yi, HDP’nin kapatılmasına ikna etmeye de.
Çözümsüzlük önerisi
Bahçeli “eskisi gibi olmayacak” dese de savunduğu şeyler çok eski ve defalarca uygulandı. 37 yıldır süren çatışmalarda on binlerce sivil ve devlet görevlisi hayatını kaybederken, dönemin yöneticileri ve siyasileri de benzer sözler etmişti. Soruna çözüm bulunmazken legal siyaset alanı hedef haline getirilmişti. Kürt milletvekilleri meclisten kovulmuş, hapse atılmış ve partileri birçok kez kapatılmıştı. Bu yöntemlerle ne Kürt sorunu ortadan kalktı ne de çatışma ve ölümler durdu. Sorun büyüdükçe büyüdü.
Gara’da yaşananlar üzerine mecliste yapılan bilgilendirme toplantısında konuşan İçişleri Bakanı Soylu suçluyu buldu: İnsan Hakları Derneği. Dernek arabuluculuk yapıp da rehineleri getirememiş! Bu sözler karşısında CHP ve HDP vekilleri, PKK tarafından alıkonulan devlet görevlilerini geri getirmek için meclis çatısı altında yapılan girişimleri tek tek saydılar. Buna rağmen yan yana konulan iki parti tek sorumlu ilan edildi.
Ya 19 yıldır yöneten AKP’nin sorumluluğu?
Toplumun geniş kesimleri asker, polis ve istihbaratçıların altı yıldır yeraltı hapishanesinde tutulduğunu yeni öğrendi. Hükümet üyeleri ise bu kişilerin durumunu hep biliyordu. Ama sağ salim dönmeleri için hiçbir şey yapmadılar. Erdoğan yönetiminin yıllar sonra gelen kurtarma operasyonu ise felaketle sonuçlandı. Emekçi sınıfların bu durumu sorgulamasını istemeyen iktidar elitleri, yine milliyetçilik yaparak, kutuplaştırarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor ve bu vahim olaydan siyasi güç çıkarmak istiyorlar
İşte AKP Rize Kongresi. Erdoğan, salgına ve önlemlere rağmen hınca hınç doldurulan salonda canlı yayında acılı anne Ayşe Güler’i aradı. Oğlu Uzman Çavuş Mevlüt Kahveci, 5 yıldır PKK tarafından bir mağarada alıkonulmuş ve Gara operasyonu sırasında infaz edilmişti. Canlı yayında ağlayan Ayşe Güler gibi kaçırılan devlet görevlilerinin aileleri İnsan Hakları Derneği’ne, HDP’ye, Erdoğan’a ve İçişleri Bakanlığı’na sayısız girişimde bulunmuştu. Evlatlarını sağ isteyen anneler ağlarken, halk ‘neden sağ getiremediniz’ diye sorarken, bu trajediden siyasi destek çıkartma çabası bir karşılık bulamayacaktır.
1984’te başlayan ilk büyük çatışmalardan bu yana geçen 37 yılda hep ölüm haberleri geldi. Çatışma ve gerginlik topluma yayıldı. Hak ve özgürlükler kısıtlanırken, grevler yasaklandı. Kürtlere karşı ayrımcılık sürerken, halkın çoğunluğu antidemokratik uygulamalara ve kalitesiz bir yaşama mahkûm oldu. Devasa kaynaklar “terörle mücadeleye” harcandı.
AKP+MHP ittifakı, şimdiki kuşakların aynı çatışmaları, gerilimi yaşamasını istiyor. Buna karşılık 13 devlet görevlisinin bir mağarada infaz edildiğini duyanlar, ölümlerin durmasını, çatışmaların bitmesini istiyor. İktidar blokunun Gara’daki trajediden milliyetçi bir seferberlik yaratarak, İYİP ve CHP’yi kendi saflarına çekme girişimi ilk günden başarısız olurken, işsizlik, açlık, yoksulluk ve salgın hastalıkla boğuşan milyonların gündemi çok farklı.
(Sosyalist İşçi)