Başkanlık sistemi art arda krizlere neden olurken, Erdoğan yönetimi dolaptan "yeni anayasa" tartışmasını çıkardı.
19 yıldır yönettiği halde toplumsal bir talep olan yeni ve demokratik bir anayasayı gündeme getirmeyen AKP lideri, tüm sorunların kaynağı olarak 27 Mayıs darbecilerinin yaptığı anayasayı gösterdi ve 'Belki de ülkemizde yeni bir anayasa tartışması başlamalıdır, MHP ile uzlaşırsak yaparız' dedi.
12 Eylül darbe anayasasının yılmaz savunucularından Devlet Bahçeli, Erdoğan'ın önerisini hemen destekledi. On yıllarca savunduğu askeri vesayete bir takım eleştiriler yapan Bahçeli, "yeni anayasanın" yeni kısmının Cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemi olduğunu vurguladı.
Erdoğan da Bahçeli de "kırmızı çizgilerinin" anayasanın ilk dört maddesinin korunması olduğunu söylüyor.
Yönettiği hapishanelerde yüz binlerce kişinin barındığı Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ise "yeni anayasayı" vaat ettikleri hukuk reformuna sevinçle bağladı.
İYİP sözcüsü de bu tartışmayı olumlu buldu.
İşleri çok zor
Yeni bir anayasa meclisteki 400 milletvekilinin oyuyla yürürlüğe sokulabilir. AKP+MHP ittifakının bu kadar vekili yok.
Yeni bir anayasanın referanduma götürülebilmesi için de 360 vekilin desteği gerekiyor. İktidar bu rakama da ulaşamıyor.
Öyleyse bu tartışmayı neden ortaya attılar?
Tutuklu HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın formüle ettiği "Güçlendirilmiş parlamenter sistem" fikri etrafında muhalefet partileri birleşti.
CHP, İYİP, Deva ve Gelecek Partisi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden parlamenter sisteme geri dönüşü vaat ediyor.
Erdoğan ve Bahçeli'nin "yeni anayasa" tartışmasını ortaya sürmesi, "Güçlendirilmiş parlamenter sistem" fikrine karşı yapılmış bir hamledir. Yeni anayasa gibi süslü bir ifadenin kullanılması, başkanlık rejimine dönük eleştirileri bertaraf etme ve Cumhur İttifakı seçmenlerinin dikkatini başka bir yöne çekmek içindir. Fakat amaçları sadece bu değil.
Putin'in referandumu
Rusya'yı 20 yıldır demir yumrukla yöneten Putin, 2020 yılının başında anayasayı değiştirmek için referanduma gidilmesini önerdi. Oysa Rusya'nın mevcut baskıcı yasaları Putin'in keyfi yönetimine uygundu.
Muhalefetin ağır baskı altında tutulduğu ve neredeyse yeraltına itildiği Rusya'da yapılan anayasa değişikliği referandumu sonucu Putin'in görevde geçirdiği süreye 12 yıl daha eklendi, 2036'ya kadar iktidarda kalmasının önündeki yasal engel kaldırıldı. 200 maddelik yasa değişiklikleriyle Putin'in iktidarı daha da tahkim edildi.
Türkiye'deki iktidarın küçük ortağı faşistlere göre, "yeni anayasanın" merkezinde Türk tipi başkanlık sistemi olmalı. Yeni bir anayasa yazdıkları takdirde, Erdoğan'ın görev süresinin uzatılmasına dönük maddeler koymaları sürpriz olmayacak. Çok sayıda kanun değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı yetkilerini daha da pekiştirecekler.
AKP+MHP+Devlet ittifakı Erdoğan'ın başkanlığı etrafında adeta bir çelik duvar örmek istiyor. Çünkü iktidar blokunda onun kadar oy toplayan ve aşırı sağcı politikaları kolayca benimseyip uygulayacak başka birisi yok.
Cumhurbaşkanlığı kararlarına toplumsal onay her geçen gün düşerken, AKP seçmenleri partilerinden koparken, MHP seçim barajının altındayken gündeme getirilen "yeni anayasa" tartışmasındaki ümitleri, muhalefeti bölmek, milliyetçilik ve muhafazakârlıkla kaybettikleri çoğunluğu yakalamak. Ve elbette toplumdan yükselen acil demokratikleşme, adalet, özgürlük taleplerini boğmak.
Yeni mi dediniz?
Erdoğan ve Bahçeli'nin anayasasında yeni olan şey başkanlık sistemi. Önerdikleri anayasa ise tamamen eski bir öze sahip.
1921'den bu yana çoğu askerler tarafından yazılan anayasaların değişmez kısmı, ilk dört madde. Devletin ideolojisini yansıtan bu maddeler, anayasanın ideolojik özünü oluşturuyor. Diğer maddeler ise dönemin siyasi güç dengeleri ve hâkim sınıfların ihtiyaçlarına göre sürekli değiştirilen kanunlar.
İlk dört madde, başta Kürt sorunu olmak üzere birçok sosyal problem yaratmış ve 2010'lardaki yeni anayasa tartışmalarında en fazla eleştirilen ve değiştirilmesi istenen kısım olmuştu. Erdoğan ve Bahçeli ise askerlerin yazdığı anayasal geleneği sürdürüyorlar. HDP'ye oy veren milyonlarca seçmeni açıkça dışlayarak toplumsal uzlaşmadan bahsediyorlar.
Sorun darbe anayasaları mı?
Erdoğan ve Bahçeli'ye göre bugünkü sorunların temel nedeni 1961 anayasası. Oysa bu anayasa da 12 Eylül'ün diktatörlük anayasası da hükümetler tarafından defalarca değiştirildi. Beştepe'nin kararnameleri ise bu değişiklikleri daha üst boyuta taşıdı.
Sorun anayasanın berbatlığı değil, iktidarların siyasi tercihleri ve yasalarda bulunan birçok hükmün keyfi olarak uygulanması. Bugünkü sorunların kaynağı ise ne 27 Mayıs 1960'ta ne de 12 Eylül 1980’de bulunamaz. AKP+MHP ittifakının kendisi, getirdikleri başkanlık sistemi sorunların kaynağıdır ve toplumun geniş kesimleri bunun farkında.
Elinde aşırı yetki olduğu halde herkes için demokrasi, adalet, özgürlük ve ekmeği şimdi getirmeyen Erdoğan yönetimi, "yeni anayasa" tartışmasıyla sorumluluğu tarihe atıyor.
Darbe anayasalarına kökten karşı çıkanlar hep sosyalistler ve demokratlar oldu. Ancak Erdoğan ve Bahçeli'nin başlattığı bu tartışma bütünüyle siyasi gerici bir öze sahiptir.
Gezi Parkı davasının beraat kararları bozularak yeniden açıldığı, muhalif siyasetçilerin kafalarının sopayla kırıldığı, TTB ve HDP'yi "kapatın" çığlıklarının atıldığı, üniversite kampüslerine polislerin sokulduğu, özerk bir üniversite ve özgürlük isteyen öğrencilerin aşağılanıp darp edildiği, LGBTİ+ bireylere karşı cadı avı başlatıldığı bir siyasi ortamda iktidar blokunun "yeni anayasa" tartışmasını olumlu bulmak ya saflıktır ya da kötü niyetlilik.
Biz özgürlük istiyoruz. Hemen demokratikleşme ve adalet istiyoruz. İşsizliğin ve fakirliğin ortadan kaldırılması için sosyal adalet talep ediyoruz. Gerçek demokrasi, işçilerin, öğrencilerin, kadınların, LGBTİ+ların, özgürlük ve iyi bir yaşam isteyenlerin mücadelesiyle gelecek.
(Sosyalist İşçi)