Cumhur İttifakı ile geçirdiğimiz son yılları göz önüne aldığımızda; ekonomik çöküntü ve yoksullaşma birinci gündem maddemiz oldu.
Türkiye’de ortalama kişi başı gelir yıllık 12 bin dolar seviyesinden 7 bin dolara düştü. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 16’dan yüzde 27’ye çıktı. Enflasyon yüzde 9’dan yüzde 37’ye yükseldi. Bireylerin kredi borçları 450 milyar liradan, 800 milyar liraya çıktı. Ortalama her ailenin 40 bin lira banka borcu var. Zenginlerle yoksullar arasındaki gelir farkı giderek açılıyor.
Pandemi koşullarında ayda bin lira gelirle yaşamaya çalışanların yanı sıra, milyonerlerin sayısı da artmaya devam ediyor. Yaşam koşullarının ağırlığına dayanamadığı için intihar eden insanlar var.
Elektrik tüketimi azalıyor, sanayi üretimi küçülüyor
Ekonomik krizin gündelik yaşamdaki ağırlığını sürekli hissediyoruz, ama iktidar ekonominin verileri ile oynuyor, çarpıtıyor, işine geldiği şekilde kamuoyuna açıklıyor. Öyle olmadığı halde ekonominin büyüdüğünü ileri sürüyor.
Bazı örnekler durumu daha net bir şekilde gösteriyor:
2017 yılında günlük ortalama elektrik tüketimi 795 bin MWh idi. Aradan 3 yıl geçti, 2020 yılında günlük ortalama elektrik tüketimi yine 795 bin MWh oldu, herhangi bir artış meydana gelmedi.
2017 yılında meskenlerde kullanılan elektrik tüketimi 53,5 milyon MWh. İki yıl geçtikten sonra 2019 yılında tüketim 56,4 milyon MWh. Elektrik tüketiminde yüzde 30 civarında payı olan meskenlerde elektrik kullanımı her yıl istikrarlı artış gösteriyor.
Buna rağmen 2017 yılından 2020 yılına Türkiye’nin toplam elektrik tüketimi değişmedi.
Geriye işyerlerinde ve sanayide kullanılan elektrik tüketimi kalıyor. Demek ki oralarda kullanılan elektrik tüketimi azaldı.
Ekonomik aktiviteyi gösteren sanayide ve işyerlerinde kullanılan elektrik tüketimi azalıyorsa, ekonomi gerçekte reel olarak küçülmüş demektir.
Enflasyonu düşük göstermek için ağırlıklarla oynuyorlar
2017 yılında sigaranın enflasyon hesabındaki ağırlığı yüzde 5,7 idi. Bu oran 2018 ve 2019 yılında iki kez düşürüldü ve yüzde 3,9’a indirildi.
Bu ağırlığın düşmesi ne ifade ediyor?
2019 yılında sigaraya toplam yüzde 44 gibi önemli bir zam yapıldı. Tabii ki zam oranı 5,7 ağırlık yerine 3,9 ağırlıkla çarpılarak enflasyon endeksine eklendi. Bu sayede enflasyon oranı yaklaşık 0,7 puan azaltılmış oldu. Yani bugün 14,60 olarak açıklanan enflasyon aslında sadece sigaranın ağırlığını değiştirdikleri için 0,70 puan daha düşük çıkıyor. Peki değiştirme nedenlerinin bilimsel bir açıklaması var mı, yok. Zaten 2020 için ağırlığını tekrar 5,7 yaptılar.
Kabaca, sadece sigaranın ağırlık değişimi ile emeklinin ve memurun, hatta enflasyona endeksli zam alan özel sektör işçilerinin maaşından yüzde 0,70 kesinti yapmış oluyorlar.
2019 yılında ortalama ücret 3000 TL. Bu tutar üzerinden yüzde 0,70 eksik zam aylık 21 TL’ye karşılık geliyor. Kısaca sadece enflasyonda sigara oyunu ile çalışanların yıllık 252 lirası çalınmış oluyor.
Buna benzer pek çok örnek var.
Sanayide çalışan sayısı düşüyor
Yıllara göre sanayide çalışan sayısı şöyle gerçekleşti:
2017 yılında 5,37 milyon kişi, 2018 yılında 5,67 milyon kişi, 2019 yılında 5,53 milyon kişi, 2020 yılında 5,46 milyon kişi.
Türkiye ekonomisi 4 yıldır yerinde sayıyor. Sanayide elektrik tüketimi azalıyor, istihdam azalıyor. 2020 yılı başında 28,2 milyon kişi çalışırken, bugün 26,8 milyon kişi çalışıyor.
Ama TÜİK, 2017-2020 arasında toplam Milli Gelirin, yani Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) arttığını söylüyor. Bu da AKP’nin başka bir rakam oyunu.
Bütün bu olumsuz ekonomik gelişmelere rağmen AKP’nin oyları beklenenden daha yavaş azalıyor. 2018 seçimlerinde yüzde 52 oy alan Cumhur İttifakı, son kamuoyu anketlerinde ancak yüzde 48’lere inmiş gibi görünüyor.
Çünkü mücadele düzeyi istediğimiz seviyede değil, iktidarın beka anlatısı hala egemenliğini sürdürüyor. Emek örgütlerinin üyesi işçiler, yöneticilerinin AKP destekçisi tutumlarını aşamıyor. İktidarın “bütün dünya bize düşman, etrafımız düşmanlarla çevrili” söylemleri ve bazı sendika yöneticilerinin de iktidara destek olması sonucunda, ekonomideki kötü gidişatın mücadeleye yansımasına engel olunuyor.
İşçi ve yoksulların AKP-MHP ittifakını geriletebilmesi, ancak tabandan işçilerin yoksulların harekete geçmesi, hak mücadelesi vermesi ile olabilir. Bunun için işçi sınıfı örgütlerinin, sendikaların bir araya gelmesi, Emek Platformu benzeri bir örgütlenme oluşturması gerekir. Bizler böyle bir faaliyete destek olmak, teşvik etmek için çalışmalıyız.
(Sosyalist İşçi)