Papa'nın açıklamaları ve Avrupa Parlamentosu'nun Ermeni Soykırımı'nı tanıması sonrasında AKP kurmayları arka arkaya inkâr açıklamaları yapmış, Tayyip Erdoğan Ermenileri bir kez daha tehcirle tehdit etmişti. Bunların ardından, dün Başbakanlık'tan bir 24 Nisan taziyesi geldi.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı, 24 Nisan öncesinde resmi bir açıklama yayımladı. Açıklamada "1915 yılında, tehcir sırasında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarının ve torunlarının acılarını paylaşıyoruz" deniyor.
Açıklamanın tam metni şöyle:
“Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, asırlardır barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşamış olan farklı etnik ve dini kökenden pek çok Osmanlı vatandaşı, hafızalarda derin izler bırakan büyük acılar yaşadılar.
Birinci Dünya Savaşı koşullarında bu acıları yaşayan, farklı etnik ve dini kökene mensup milletlerin torunları olarak yaşananları anlıyor, hayatını kaybeden masum Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, torunlarına taziyelerimizi sunuyoruz.
Osmanlı Ermenilerinin hatırasına ve Ermeni kültürel mirasına sahip çıkmak Türkiye için tarihi ve insani bir görevdir.
Bu anlayışla, bu yıl 24 Nisan günü Ermeni Patrikhanesince düzenlenecek dini bir törenle, Osmanlı Ermenileri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de anılacaktır
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde, 23 Nisan 2014 tarihinde yayınladığı mesajda belirtildiği gibi, 'Türkiye ve Ermenistan'ın, birlikte, kendilerine yakışır bir törenle' Osmanlı Ermenilerini anmaları çok daha anlamlı olurdu.
Tarih siyasete alet edilmediğinde, bu olgun ve erdemli duruşun gerçekleştirileceğine inanıyoruz.
Kadim Anadolu medeniyeti tarihimize sahip çıkmayı, sevincimizi ve acımızı birlikte anmayı, yaralarımızı birlikte sarmayı ve geleceğe birlikte bakmayı öğretmiştir.
Hrant Dink'in ölüm yıldönümü vesilesiyle 20 Ocak 2015 tarihinde yayınladığım mesajda ifade ettiğim üzere 'iki kadim halkın birbirini anlama ve birlikte geleceğe bakma olgunluğuna ulaşmaları mümkündür.'
Bugün de, tarihi sorumluluğumuzun ve insani görevimizin bir gereği olarak, acılar arasında ayırım gözetmeden yüzyıl önce yaşanan olaylarda hayatını kaybedenleri saygıyla hatırlıyoruz,
Öte yandan, acılarımızın hafiflemesi için hayatını kaybedenleri hatırlamak kadar, geçmişle dürüstçe yüzleşmenin de önemli olduğuna inanıyoruz.
Birinci Dünya Savaşı'nda yaşananların nedenlerini ve sorumlularını tespit etmek mümkündür
Ne var ki, her şeyi tek bir kelimeye indirgeyerek, sorumluluğu genellemeler yoluyla sadece Türk milletine yüklemek, hatta bunu bir nefret söylemiyle birleştirmek vicdanen de hukuken de sorunludur
Yüz yıl önce Türk ve Müslüman Osmanlı vatandaşlarının maruz kaldığı sürgün ve katliamların derin izleri bugün de hafızalardadır.
Bu gerçeği görmezden gelmek, acılar arasında ayırım gözetmek, tarihi bakımdan yanlış olduğu kadar vicdanen de kabul edilemez.
Nitekim geride bıraktığımız yıllar, çatışan hafızaların birbirine dayatılmasının sonuç getirmeyeceğini göstermiştir.
Bu çerçevede, tüm Osmanlı vatandaşlarının hafızasına ve vicdanına saygı gösterilmesi, seslerine kulak verilmesi gerekmektedir.
Hakikate ulaşmak için adil hafıza, duygudaşlık, saygılı bir dil, makul ve nesnel bakış yeterlidir.
Türkiye, tüm görüşlerin serbestçe dillendirilip, özgürce tartışılabildiği, her türlü belge ve bilginin soruşturulabildiği bir ortam sağlayarak, ortak geleceği inşa etme hedefi doğrultusunda önemli pozitif adımlar atmaktadır.
Yüz yıl önce, sevinç ve hüzünde aynı kaderi paylaşmış iki halkın torunları olarak bize düşen ortak sorumluluk, yüzyılın yaralarını sarıp, insani bağlarımızı yeniden tesis etmektir.
Türkiye, bu sorumluluğa kayıtsız kalmayacak, dostluk ve barış için elinden geleni yapmaya devam edecektir.
Bütün üçüncü taraflara da tarihi yaraları deşmek yerine, adil hafızaya ve ortak barışçıl geleceğe dayalı bir tutum benimsenmesi çağrısında bulunuyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, 1915 yılında, tehcir sırasında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarının ve torunlarının acılarını paylaşıyoruz.”
Arınç: İsteyerek soykırım yapmadık
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında gerçekleşen Bakanlar Kurulu’nun ardından 24 Nisan’la ilgili açıklama yaptı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, "Bilerek kasıtla ve isteyerek soykırım yapmadık" ifadesini kullandı.
Arınç, Başbakan, Ahmet Davutoğlu'nun taziye mesajına atıfta bulundu ve “Bunun 24 Nisan’a yaklaşan günlerde dostane bir açıklama olduğunu ve Osmanlı’nın ve halkının büyük kayıplar yaşadığını biliyoruz.” dedi. Bazı parlamentolarca bu yönde kararlar alınsa da bu olayın Birleşmiş Milletler kriterlerine göre soykırım olmadığını savunan Arınç şunları söyledi:
“Bir kısım devletler belki soykırım olarak nitelendiriyor ama BM kriterlerine göre bu acının soykırım olarak nitelendirmenin yanlış olduğunu ifade eden mükemmel bir açıklama oldu… Benim bildiğim 70’den fazla parlamento ya da yerel parlamento’da bu tür kararlar alındı. Hükümetler arası ilişkilerde bu tür kararların psikolojik kararlar olunduğu görülür. Bazı yerde alınan kararların nasıl alındığını biliyoruz. Hepsine karşı söylenecek sözümüz vardır.”
Yaşananların bir soykırım olmadığını savunan Arınç " Biz nasıl Çanakkale Savaşları'nı her sene kutluyorsak, Ermeni Diasporası da her yıl 24 Nisan'ı kendileri için soykırım olduğunu düşünüyorlar ve bunu savunuyorlar. 1. Dünya Savaşı sırasında isyan edenlere karşı yapılan müdahalede yaşanan trajik olayların olduğunu biliyoruz. Biz soykırım yapmadık. Soykırım yapan ülkeler bellidir. Biz kendimizden eminiz” dedi.
Öncesinde ne olmuştu?
Papa'nın 1915'i "20. yüzyılın ilk soykırımı" olarak tanımlamasının ve Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'yi Ermeni Soykırımı'nı tanımaya çağırmasının ardından, AKP cephesinden inkâr sesleri yükselmişti. Mecliste AKP-CHP-MHP soykırımı inkâr etmek için ortak bir açıklama yayımlamış, AKP'liler "Bir kulağımızdan girip öbüründen çıkar" demişlerdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'de kaçak yaşayan Ermenileri kovmakla tehdit etmiş, "Yel kayadan ne götürebilir ki, ama bu işten Ermeniler çok zararlı çıkar" diye tehditler savurmuştu.