Ekonomik krizin etkileri doğrudan siyasi gelişmelere de yansıyor. Milyonlarca sıradan insanın hayatında pandemi döneminde yaşanan kötüleşme, AKP’yi birden fazla kez krize soktu.
İlk sokağa çıkma yasağının Cuma akşamı ilan edilmesiyle yaşanan toplumsal panik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasıyla sonuçlanmıştı. MHP teşkilatlarının örgütlediği gösteriler sonucu Erdoğan bu istifayı kabul etmedi ve Soylu’nun temsil ettiği kanatlar yerli milli koalisyon içerisindeki yerini pekiştirdi.
Bir istifa daha
Ancak Kasım ayında bu kez Maliye Bakanı Berat Albayrak istifa etti. Erdoğan’ın damadının istifasını Instagram’dan duyurması, iki gün boyunca durum kesinleşene kadar medyanın haber dahi yapamaması, daha sonra başkanın “görevden af talebini kabul etmesiyle” bu istifa trajikomik bir görünüme büründü. Albayrak’tan o günden beri haber alınamazken, hükümetse ekonomik ekipteki değişikliği bir “reform dönemi” ile taçlandırmaya çalıştı. Bir yandan ABD’deki Trump-Biden değişimine yönelik adaptasyon adımları atılmak isteniyordu.
Ancak reform tartışmaları MHP duvarına tosladı. Bahçeli olabilecek tüm reformlara karşı çıktı, Demirtaş ve Kavala’ya saldırdı, mafya babası Alaattin Çakıcı’ya Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit ettirtti. Olabilecek tüm demokratik değişiklikler rafa kaldırıldı, Arınç gibi çatlak seslere rağmen Erdoğan bir kez daha Bahçeli’nin hattını benimsedi.
AKP, iktidara tutunabilmek için hem MHP’nin oy tabanına, hem de onla birlikte devletin çeşitli kanatlarıyla 2015’in ortalarında Kürt sorununda çözüm sürecinin bitirilmesiyle kurduğu ittifaka göbekten bağlı. Benzer şekilde MHP de, zaman zaman ittifakı bozabileceği tehditlerini savursa da, devlet içerisinde elde ettiği pozisyonları ve ekonomik rantı Cumhur İttifakı’na borçlu olduğunun farkında.
Dolayısıyla iki taraf da bu ittifaktan çıkar sağlıyor ve hamaset dolu konuşmaların seviyesini sürekli yükselterek, toplumu kutuplaştırarak 2023 seçimlerine kazanabilecekleri bir stratejiyle hazırlanmak istiyorlar.
Dış politikada kriz
Hükümet belki de en büyük krizini dış politikada yaşıyor. Türkiye’nin ekonomik büyüklüğüne uygun olmayan maceracı bir bölgesel güç olmayı zorlayan politikalar duvara tosladı. ABD ve AB yaptırımları gündemde. Suriye’de Türkiye’nin sahadaki etkinliği 2020 yılı boyunca geriledi. “Mavi Vatan” tezleriyle şaşalı bir şekilde sunulan Libya Anlaşması’nın etkileri kısa sürdü, şimdi ülkede Türkiye’nin dışlandığı bir süreçte “barış” konuşuluyor.
Ermenistan-Azerbaycan savaşına verilen destek, Rusya’nın getirdiği “çözüm” ile Türkiye’nin sınırlarının bir kez daha görülmesine yol açtı. Hükümet tüm zayıflıkları büyük güçlere karşı ayakları üstünde duran bir Türkiye manzarasıyla örtmeye çalışıyordu.
Türkiye sermayesinin çıkarları doğrultusunda bölgesel bir güç olmak için yapılan manevraların birçoğu geri tepti ve hem diplomaside hem de doğrudan sonuçlarıyla ekonomide koşulları iyice ağırlaştırıyor.
“Biz de milliyetçiyiz” muhalefeti
Muhalefet ise toplumu boğan bu milliyetçi şekillenmeye karşı, “Biz de milliyetçiyiz” diyerek yarışa girmeyi tercih ediyor. Dış politikadaki birçok konuda yerli milli çıkarlar gereği AKP-MHP’ye kerhen destek veriliyor. İyi Parti ile CHP, Maltepe’de bir parka Nihal Atsız’ın adını veriyor. İkisi de göçmen düşmanı. Kürtlerin hiçbir temel talebini sahiplenip savunmuyorlar.
Solda ise durum, AKP-MHP’nin Millet İttifakı etrafında şekillenecek büyük bir kampanya sonucu seçimlerde gideceği inancının yaygınlaşması şeklinde tezahür ediyor. Belarus ve ABD’deki seçimler gösteriyor ki, belirli bir solcu seçim stratejisi ancak kitlesel sosyal mücadelelerin sokaklarda ve işyerlerinde kendini var edebilmesiyle başarıya ulaşabilir.
Antikapitalistlerin görevi böylesi mücadelelerin inşasına omuz vermek, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin bir araya geleceği merkezi eylemlilik süreçlerini savunmak olmalı.
Sosyalist İşçi gazetesi böylesi bir hareketin, milyonların umudunun yaratılması için tüm emek örgütlerini, dışlananları, kadınları, LGBTİ+ aktivistleri, ezilen halkları, KHK’lıları, göçmenleri, tüm mağdurları bir araya gelmeye çağırıyor. Böylesi bir hareketi inşa etmek isteyen en mücadeleci aktivistlerin bir Antikapitalist Blok kurması için faaliyetimizi sürdürüyoruz.