Ekonomide reform ve acı reçete sözleri ne anlama geliyor?

27.11.2020 - 08:40
Haberi paylaş

Erdoğan yönetimi, "reform" planına patron örgütlerini ziyaretle başladı. Reform nedir? Acı reçete kimlerin çıkarlarına hizmet ediyor? Volkan Akyıldırım yazdı.

Reform, mevcut koşulları iyileştirmek demektir. Ekonomik reformlar ise mali krizlerle boğuşan ve kâr oranlarının düşüşünü engellemek isteyen kapitalistlerin taleplerini yerine getiren hükümetlerin işçi ve emekçi kitlelerinin aleyhine sonuçlar üretecek kararları almasıdır.

2018’den bu yana krizin faturasını işçilere bol bol ödetip, Türkiye kapitalizminin bağımlı olduğu dış kredileri bir türlü bulamayan, Hazine kaynaklarını şirketlerin batmasını önlemek ya da Türk Lirası’nı yukarıda tutmak için kullanan Berat Albayrak kovuldu. 

Yerine Avrupa Birliği komisyonlarında Türkiye’yi temsilen yer almış Lütfi Elvan adlı AKP’li bürokrat getirildi. Aynı anda Merkez Bankası Başkanı kovuldu ve yerine Elvan gibi doğrudan Erdoğan’a bağlı bir başka bürokrat getirildi. Albayrak ve Elvan’ın ortak özellikleri, sermaye yanlısı olmaları ve Erdoğan’ın dediklerini yapmaları.

Acı reçete

TL’nin 2018’de hızla değer kaybetmesi, TL ile satış yapıp dövizle borçlanan şirketlerin bu borçları ödeyemez hale gelmesi sürecindeki en önemli siyasi neden, ekonomi yönetiminin Erdoğan etrafında merkezileşmesiydi. 

Koronavirüs krizinin eklenmesiyle iki yıldır süren ekonomik durgunlukta, mali kaynakları kamu bankalarını güçlendirmek, borçlarını ödemek için borç bulamayan patronları ayakta tutmakla geçiren Erdoğan yönetiminin düşük faizleri esas alan politikası iflas etti. 

Borcu borçla kapatarak ayakta durmaya çalışan kapitalistler yeni yatırımlar yapmadı, üretim düştü ve işsizlik alabildiğine yayıldı. 

İşçiler ve emekçiler zorlu yaşam koşulları altında ezilirken, Erdoğan yönetimi tarafından iki yıldır destekle ayakta duran kapitalistler şimdi iflas tehlikesiyle karşı karşıyayken “acı reçete” çekmeceden çıkarıldı. Faizler yüksek oranda artırıldı 

Başarısızlık

Albayrak’ın Instagram’dan istifası, iktidara bağlı medya tekelleri tarafından gizlenip “affını istediye” dönüştürülürken Merkez Bankası’nın yüksek faiz artırımının ardından TL’nin değerlenmesi müthiş bir başarı ve ekonomide yeni bir yöne dönüş olarak sunuldu. Fakat bu da beş gün sürdü. Merkez Bankası’nın faiz artırımı ile düşen dolar kuru yeniden 8 TL’nin üzerine çıktı. TL dünyanın en değersiz para birimi halini sürdürürken, emekçi kitlelerin alım gücünün düşüşü de devam ediyor.

Bunun üç sebebi var:

- Merkez Bankası’nın faiz artırımını izleyen beş günde küresel finans çevrelerinden 5 milyar dolar yatırım geldi. Piyasada dolar bollaşınca değeri de düştü. Çünkü uzun vadeli kredi muslukları çoktan kesildi ve “sıcak para” geldiği gibi kazanarak gitti. 

- Doların TL karşısında düşüşü ile hem küçük birikimlerini korumak isteyen bireysel yatırımcılar hem de borçlarını dövizle ödeyen şirketler piyasadaki dövizi çekti. Böylece piyasadaki dolar azaldı ve TL yine düşüşe geçti.

- Erdoğan yönetiminin politik krize cevap olarak ürettiği iç ve dış politikaların, daha geniş yatırımları çekemeyeceği ortaya çıktı. Reformdan bahseden Erdoğan yönetimi, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın şahsında hakkında bir hüküm verilmediği halde hapiste tutulan binlerce siyasi mahpusun salınacağı demokratik bir düzene şiddetle itiraz etti. Türkiye kapitalizminin bağımlı olduğu ABD ve Avrupa Birliği ile yaşanan gerilimlerin doruğa çıkışı ve Türkiye’nin sınır ötesi askeri hareketliliğinin büyük yaptırımlarla karşılaşma olasılığı da buna ekleniyor.

İflas

Erdoğan yönetimin sermaye yanlısı politikalarının ekonomiyi getirdiği nokta ise şöyle özetlenebilir:

- Kısa vadeli dış borç stoku, eylül ayında 2019 sonuna kıyasla yüzde 8.8 artarak 134 milyar dolara çıktı.

- Şirketlerin kısa vadeli borcu 86.8 milyar dolar.

- Borçların yüzde 56’lık kısmını döviz cinsinden borçlar oluşturuyor. Kur yükseldikçe borçlar katlanıyor.

- Türkiye kapitalizminin toplamda 400 milyar doları aşan borcu var, kısa süreli sermaye giriş-çıkışları bu meblağın yanından bile geçmiyor.

- Enflasyon yani fiyatların artış hızı, yani zamlanma yüksek seviyelere tırmanıyor.  Johns Hopkins Üniversitesi’nden ekonomi profesörü Steve Hanke’ye göre Türkiye’deki gerçek enflasyon oranı yüzde 49,59. TÜİK’e göre ise 11,74! Gerçek enflasyonun ne olduğunu alışveriş yapan herkes biliyor.

- Türkiye dünyada en yüksek faiz veren ülkeler listesinde 11. sırada.

- Gerçek işsiz sayısının 12 milyonu aştığı tahmin ediliyor.

Küresel kapitalizmin kredi rüzgarlarına bağlı olarak geçen 18 yıllık ekonomi yönetiminin sonunda AKP politikalarının iflası ortaya çıkmış durumda. 

Yüksek faizlerin, TL’nin düşüşünün, şirket borçlarının ödenemez hale gelmesinin sonunda reformdan yani topluma çıkartılan acı reçeteden bahseden Erdoğan yönetimi faturayı yine yoksulluk ve yoksunlukla boğuşan emekçi sınıflara ödetmek istiyor.

İşçilerin ve emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirecek reformların kazanılması ise yine kendi mücadelelerine, ortak talepler etrafında sendikaların ve işçilerin birleşmesine bağlı. 

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol