Kovid-19 nedeni ile bugün 1 Mayıs’ı meydanlarda kitlesel olarak kutlayamıyoruz. Dünyanın çoğu ülkesinde fiziksel mesafaye uyarak sembolik anmalar ve açıklamalar yapılıyor. Başka yerlerde de vardır ama Türkiye’de sembolik olarak anmak da yasaklandı. Ama çalışmak serbest işçilere, anmak yasak. Sanayide, sağlık sektöründe, madenlerde ve diğer alanlarda çalışan işçiler sokağa çıkma yasağı işetilmeden en kötü koşularda gitmeye devam ediyorlar.
Bir kez daha sınıf sendikacılığı ve aşağıdan örgütlenmenin önemi kendini gösterdi. İşçi sınıfı bu toplumun çoğunluğunu oluşturuyor. Dünyanın her ülkesinde böyle bu. Yaşamak için emek gücünden başka satacak hiçbir şeyi olmayan yüz milyonlarca insan, fabrikalarda, madenlerde, hastanelerde, denizlerde, tersanelere, marketlerde, okullarda, lokantalarda her yerde çalışıyor, hayatı her an yeniden üretiyorlar.
Sadece hayatı üretmiyorlar, sistemin ürettiği yoksulluğa ve sııntılara karşı, yaratıcı eylemlerle mücadele de ediyorlar. Bu dünya tarihsel bir mücadele. Paris Komünü, Rusya’da ortaya çıkan Sovyetler, İtalya’da Torino Konseyleri, Almanya’da Konseyler, İspanya’da 1936’da işçi köylü mücadelesi, Macaristan’da 1956’da aşağıdan yukarı işçi örgütlenmeleri, çekoslavakya2da 1968 hareketinin parçası olan işçi örgütlenmeleri, 15-16 Haziran’da İstanbul’da görkemli işçi direnişi. İran’da İşçi Şuraları. Polonya’da dayanışma sendikası, 1968 hareketi, Fransa’da dev genel grevler, öğrenci ayaklanmaları.
Bu eylemlerin neredeyse büyük çoğunluğunda açığa çıkan işçi örgütlenmeleri, bir tür ayaklanma-eylem örgütünden işçi iktidarının nüveleri haline gelen zeminler olarak kapitalist sistemi zorlamış, geriletmiş, bazen sistemde gedikler açmıştır. 1 Mayıs vesilesiyle sınıf sendikacılığını savunan sosyalistlerin, ısrarla vurgulaması gereken, işçi sınıfının örgütlenmelerinin en derinlerinde, bürokrasiye bulaşmadan, örgütlenmektir. Bu örgütlenme çabaları, zamanı geldiğinde, aşağıdan örgütsel zeminler olarak bambaşka işlevler de görecektir.
Galip Sönmez
1 Mayıs 2020