24 Nisan 1915 ve sonrası hayatını kaybeden Ermeniler anıldı. Anmadan notlar ve 24 Nisan 2020 canlı yayının linki...
24 Nisan Anma Platformu aktivistleri “Korona krizinden dolayı sokaklara çıkıp toplanamıyorsak ta, 1915 unutulabilecek bir acı değil” diyerek 24 Nisan’da dijital eylem çağrısı yapmışlardı.
9600 kişinin katıldığı canlı yayında, 24 Nisan Anma Platformu adına basın açıklamasını Deniz Türkali okudu. Türkali basın açıklamasına, korona salgınında hayatını kaybedenleri anarak başladı. 24 Nisan 1915’te Ermeni toplumunun önde gelenlerinin evlerinden alınmalarıyla başlayan soykırımı anlattı. Yüzleşme talebinin önündeki en büyük engelin inkâr olduğunu belirtti. “İnkâr yüzleşmeyi engelliyor. Yüzleşmenin engellenmesi, gerçek bir özgürleşmenin önündeki en büyük problemlerden birisidir” dedi. Yüzleşmenin, Hrant Dink’e, Sevag Balıkçı’ya, Maritsa Küçük’e, dünyanın dört bir yanına dağılanlara, topraklarından uzakta yaşamak zorunda kalanlara borcumuz olduğunu söyledi. 2010 yılından beri Taksim’deki anmalara katılmış olan aktivistlerin, Ermenilere yönelik ırkçılığı yenebilecek ve yüzleşmeyi sağlayacak bir zemininin var olduğunu belirtti. Bu zeminin büyümesinin, Türkiye’de yaşayan tüm sıradan insanları özgürleştireceğini söyleyen Deniz Türkali, bu süreçte yaşamını yitirenleri anarak basın açıklamasını bitirdi.
Basın açıklamasının ardından yapılan panelde 24 Nisan Anma Platformu'ndan Şenol Karakaş 10 yıldır anmaları ve toplantıları meydanlarda, toplantı salonlarında düzenlediklerini, ama son bir kaç aydır pandemi sebebiyle ancak internetten toplantılar yapabildiklerini söyledi. Şu koşullar altında 11 milyon emekçinin hala risk altında çalışmakta olduğunu, bir başka felaket sürecinden geçildiğini söyleyen Karakaş, hem bu felaketin hem 1915’in hem de ikinci dünya savaşı sırasında Yahudilerin yaşadıklarının kapitalizme göbekten bağlı olduğunu belirtti. Pandemilerin, iklim değişikliğinin, soykırımların kâr hırsına dayalı toplum modelinden ayrılmasının mümkün olmayan gelişmeler olduğunu belirtti. Kâra dayalı üretim modeli yerine ezilenlerin doğrudan özyönetim organlarıyla siyaseti belirlediği bir toplumsal örgütlenmenin zaruri olduğunu anlattı. Yüzleşmenin hala gerçekleşmediği için Maraş ve Sivas katliamlarının, faili meçhullerin yaşandığını, ırkçılığın normalleştirildiğini söyleyen Şenol Karakaş, ırkçılığın kapitalizm tarafından egemen sınıfı ayakta tutmak için tercih edilen siyasi bir seçim olduğunu belirtti.
Ardından yazar, akademisyen Ohannes Kılıçdağı Ermeni Soykırımının bir doğurgan şiddet olduğunu ve yüzleşmedikçe birçok şiddet olayının oluşmasına zemin araladığını söyledi. "Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu anlamak, Ermeni Soykırımının üzerinden atlayarak mümkün değildir” diyen Kılıçdağı, Türkiye’de hukukun ve siyasetin gelişmesi için soykırımı konuşmanın da siyasi zorunluluk olduğunu açıkladı. Ermeni Soykırımının şiddet yoluyla bir siyasi projenin başarılı olabileceğini kollektif hafızada yerleştirdiğini, şiddet yoluyla zenginleşmeyi meşrulaştırdığını ve bunun kuşaktan kuşağa aktarıldığını hatırlattı. Ohannes Kılıçdağı yüzleşmenin barışçıl bir siyasete ve hayata vesile olacağını ve olumsuz bir şeyin tekrarlanmamasının ilk şartının yüzleşmek ve unutmamak olduğunun altını çizdi.
Yazar, gazeteci, aktivist Berrin Sönmez “Kuran’da açıkça yazar; insanları yaşadıkları topraklardan sürmek, tehcir etmek haramdır.” diye vurguladı. Dindar insanların en azından Kuran’ın emri olduğu için 1915’te yaşanan Ermeni tehcirine karşı çıkması gerekir diye belirtirken, her konuda fetva veren Diyaneti bu konuda ağzını açmadığı için eleştirdi. Sönmez, Ermeni tehcirinin, Osmanlı Devletini yöneten İttihat ve Terakki Partisi'nin Sarıkamış yenilgisinin faturasını Ermenilere çıkarmak istemesinden dolayı ortaya çıktığını, bundan dolayı Ermeni tehcirinin siyasi bir sorun olduğunu, tarihçilerin değil, siyasetçilerin çözmesi gerektiğini söyledi. “Bu topraklar üzerinde birlikte ve kardeşçe yaşamak istiyoruz.” vurgusu dikkat çekti.
Gazeteci yazar Rober Koptaş konuşmasına soykırımı anlatarak başladı. 24 Nisan’ın ilk kez anılmasının soykırım denilmese de 1919’da İstanbul’da başladığından bahsetti. 1915 ile 2020 arasında bağ kurmanın gerekliliğini anlatan Koptaş, Ermeni Sorunuyla Kürt Sorunu arasındaki benzerliğe dikkat çekti. Yüzleşmenin soykırımın tekrarlanmaması için önemli olduğunu söyleyen Koptaş, 2015’ten beri otoriterleşmenin arttığını, Ermeni sorununun konuşulmasının zorlaştığını söyledi. 1990’lardan beri yapılan politikalarla Kürtlere karşı toplumun milliyetçileştirilerek kışkırtılmaya çalışıldığını, bu tehlike ile mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
Yazar, tarihçi Taner Akçam konuşmasına pandemi gündemiyle başladı. İnsanın insana olan şiddeti dışında, insanın doğaya karşı şiddetini de konuşmak gerektiğini, pandeminin sebebinin insanın doğaya karşı şiddeti olduğunu söyledi. Soykırımla yüzleşmek için Türkiyelilerin var olan ezberlenmiş kuruluş hikâyesinden vazgeçmeleri gerektiğinin altını çizdi. Hrant’ı andı ve herkesi kapsayacak yeni bir kuruluş hikâyesi ile bütünleşilmesi gerektiğini söyledi.
24 Nisan Anma Platformu, yüzleşme için mücadelenin süreceğini açıkladı.