İstanbul 2020 Onur Haftası Komitesi, trans kadın Esra Ateş'in katledildiği apartmanın önünde bir basın açıklaması düzenledi.
Esra Ateş anılırken, katili Olcay Saka’ya uygulanan ceza indirimi ve trans cinayetleri protesto edildi.
17 Şubat saat 19.00’da Beyoğlu'ndaki binanın önünde buluşan kadınlar, LGBTİ+’lar ve seks işçileri, “Buradayız, alışın, gitmiyoruz!” pankartının arkasında toplandı. “Trans cinayetleri politiktir!”, “Susma haykır, translar vardır!”, “Transfobiye karşı ses çıkar!”, “Orospufobiye karşı ses çıkar!”, “Hepimiz transız!”, “Hepimiz travestiyiz!” sloganları atıldı.
Eylemde trans cinayetlerinin ve intiharlarının sebebinin devletin bu ölümlere sessiz kalması ve kadınlara, seks işçilerine ve LGBTİ+’lara uygulanan şiddete karşı gerekli cezai yaptırımların uygulanmaması olduğu vurgulandı. Her ne olursa olsun, trans cinayetlerini durdurmak için mücadele edileceği ve LGBTİ+’ların, kadınların ve seks işçilerinin hiçbir yere gitmeyeceği söylendi.
Eyleme Antikapitalistler’den ve SPoD’dan LGBTİ+ aktivistleri de katılarak destek verdi.
İstanbul 2020 Onur Haftası Komitesinden İris’in okuduğu basın açıklaması şöyleydi:
“Basına ve kamuoyuna,
Bundan iki yıl önce, 28 Ağustos 2018’de, seks işçisi trans kadın Esra Ateş; tam burada, Beyoğlu’nun göbeğinde, başında karakol bulunan sokakta, yaşadığı evin önünde müşterisi Olcay Saka tarafından boğazı kesilerek katledildi.
Esra Ateş’in katili Olcay Saka’nın 29 yıl ceza aldığını tüm basına ve kamuoyuna duyurmak isteriz. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinde dördüncü duruşması görülen davada mahkeme Olcay Saka’nın savunmasında ileri sürdüğü meşru müdafaa ve haksız tahrik koşullarının oluşmadığını hükmetti. Mahkeme Saka’ya kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası verdi. Cezanın katil Saka’nın geleceğini olumsuz etkileyeceğini göz önüne alan mahkeme takdir indirimi ile müebbet hapsi 25 yıla çevirdi. Öldürülen arkadaşımız Esra Ateş’in telefonunu da çalan katil Olcay Saka’ya, hırsızlık suçundan 4 yıl 2 ay daha hapis cezası verildi.
Katil Olcay Saka ifadesinde “Kadın mı erkek mi anlamadım, ilişki sırasında onun erkek olduğunu anladım” demişti. Her zaman tekrarladığımız üzere tekrar söylemek istiyoruz: Trans kadınlar kadındır, trans kadınlar biyolojik kadındır, trans kadınlar tamamen kadındır. TRANS KADINLAR KADINDIR.
Bu kararın ve cezanın emsal ve ibret teşkil etmesi açısından ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bağımsız ve özgür yargının herkes için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu bu kararla bir kere daha görüyoruz. Fakat yine de yetmez diyoruz!
Daha kaç tane trans arkadaşımızın hakkımız olan adalete eşit bir şekilde ulaşmak için, toplumun her alanında istediğimiz var olma biçimlerimizle yer alabilmek için nefret suçuna maruz bırakılması gerekiyor? Şiddetin farklı biçimlerine her gün maruz bırakılan kadınlar, LGBTİ+’lar ve seks işçileri olarak hep söyledik, bir kere daha söylüyoruz: Buradayız, alışın, gitmiyoruz!
Arkadaşımız Esra Ateş’in geleceğini elinden alan ve onu katleden ama Saka’nın geleceğini olumsuz etkileyecek diye indirime giden adaletin karşısında olduğumuza da dikkat çekerek devleti daha fazla sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Varoluşumuzun bütün halleriyle haykıracağız: Vardık, varız, var olacağız!
Bugün burada yüksek sesle bir kere daha tekrar etmek istiyoruz:
Trans cinayetleri politiktir.
Trans intiharları politiktir.
Seks işçiliği bir işçilik biçimidir.
Devletin nefret cinayetlerine karşı sessiz kalan, cezai indirime giden, açılan davalara kapalılık kararı veren, onur yürüyüşlerini ve diğer LGBTİ+ etkinliklerini yasaklayan, varoluş biçimlerimize karşı “onursuz ibneler”, “sapkınlar” ve “lut kavminin torunları” gibi aşağılamaları, ayrımcı ifadeleri ve nefret söylemlerini ifade özgürlüğü olarak kabul eden; ikiyüzlü, inkarcı, yasakçı tutumunu kabul etmiyoruz ve kınıyoruz.
Bu tutumu medya, kolluk güçleri, toplum ve yargı aracılığıyla egemenliğini elinde bulundurduğu her alanda sürdüren, sürdürülmesine göz yuman devletten bu ülkenin anayasayla hakları garanti altına alınmış eşit yurttaşları olarak talebimiz kadınlara, LGBTİ+’lara ve seks işçilerine yönelik bu ve benzeri tutum, söylem ve eylemlerden vazgeçmesi ve faillere karşı caydırıcı yaptırımlarda bulunmasıdır. Katillere ceza indirimi veren bir hukuk düzeni değil; kadınlara, seks işçilerine ve LGBTİ+’lara yönelik baskı ve ayrımcılıkları engelleyen bir hukuk düzeni gerektirmektedir.
Herhangi bir ideolojinin, dinin, topluluğun, kişinin veya kurumun adaletini değil evrensel insan haklarını temel alan, yaşamlarımızı güvence altına alan, eğitimden işe, barınmadan ulaşıma kadar sosyal devlet olma düsturuna uygun davranan bir yaklaşımın herkes için gerektiğini belirterek devletin asli görevinin “insanı var etmek” olduğunu kendilerine hatırlatırız.
Devletten talebimiz biz kadınların, LGBTİ+’ların ve seks işçilerinin haklarını güvenceye alması, yasaları buna göre düzenlemesi ve uluslararası ve evrensel değerlere uygun davranmasıdır. Devlet; kurum ve yöneticileriyle vatandaşları arasında ayrım yapması için var olan bir aygıt değil, herkese eşit ve adil konumlanması gereken, vatandaşına karşı sorumlulukları olan düzenleyici bir aygıttır.
Talebimiz ve hakkımız seks işçilerine güvenli çalışma alanları ve devlet güvencesi sağlanmasıdır. Talebimiz ve hakkımız gerek tıp gerek hukuk alanında transların önüne koyulan haksız engellerin kaldırılmasıdır. Talebimiz ve hakkımız devletin trans kadınların kimliğini ve yaşamını güvence altına almasıdır. Talebimiz ve hakkımız anayasada cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin tanınmasıdır.
Biz kadınlar, LGBTİ+’lar ve seks işçileri; toplum tarafından dışına itilmemiz istenen her alanın içinde var olacağız. Devlete, yargıya ve topluma bir kere daha hatırlatmak isteriz ki kadınlar, LGBTİ+’lar ve seks işçileri toplumun kendisidir.
Kimliğimizden, yaptığımız işten dolayı öldürülmekten, toplum tarafından ötekileştirilmekten ve devlet tarafından görmezden gelinmekten her zaman hesap soracağız!
Öldürülen ve intihara sürüklenen tüm trans kadınları mücadelemizde yaşatacağız!
Kadınız, seks işçisiyiz, buradayız, alışın, gitmiyoruz!
İstanbul 2020 Onur Haftası Komitesi
17 Şubat 2020”