Hrant Dink, öldürülmesinin 13. yılında “13 yıl -100 duruşma geride kaldı: Hrant İçin Adalet İçin Mücadeleye Devam” konulu panelde anıldı.
Antikapitalistler ve DurDe platformunun birlikte düzenlediği panele katılan konuşmacılar; Hrant Dink'in bu topraklarda değişimi nasıl başlattığı, birçok konuyu nasıl tartışmaya açtığı, oluşturduğu etkileyici barış dilinin önemi üzerinde durdular. Panelistler, “Hrant için mücadele aynı zamanda bir adalet mücadelesidir. O, Türkiye adaletinin karanlık ve aydınlık yüzüdür. Hrant için, adalet için mücadeleye devam” dedi. 13 yıl ve 100 duruşmayı değerlendirirken şartlar ne kadar zor olursa olsun mücadelenin önemi ve bu noktada en iyi referansın Hrant’ın kendisi olduğu gerçeğini vurguladılar.
DurDe aktivisti Meltem Oral, 13 yıldır Türkiye’de siyasi ve sosyal olarak koşulların çok değiştiğini, tüm zorluklara rağmen Hrant’ın arkadaşlarının her davanın takipçisi olduğunu, her duruşmada hazır bulunulduğunu, gerçekleri duyurmanın önemini dile getirdi. Değişen Türkiye ile değişen davaların analizini yapmanın çok önemli olduğunu, mücadele ederek bir şeylerin değiştirilebileceğini, umudumuzu kaybetmememiz gerektiğini belirtti. Meltem Oral: “Kamp Armen bize umut vermeli. Hrant’ın arkadaşlarıyla birlikte elleriyle tırnaklarıyla kurdukları yetimhanenin, 2015’te devlet yıkma kararı verdiğinde, iş makinelerini çalıştırmayan, aylarca nöbet tutan aktivistlerin kararlılığıyla Ermeni halkına geri verilmesi, mücadelenin gücünü gösteren en güzel örnektir” dedi.
DSİP adına konuşan Şenol Karakaş, “Hrant Dink, Türkiye demokrasisi açısından çok önemlidir, insanları Ermeni soykırımıyla yüzleştirdi. 2007’den sonra demokratik mücadele yükseldi, ceberrut İttihat Terakki, Sünni-Türk yapılanması, Ermeni mallarına el konulması gibi birçok konu daha güçlü tartışıldı. Hrant’ın mücadele biçiminin çok büyük önemi var, ezilen tüm kesimler Hrant’a çok şey borçlu. Bu borcu ödemeliyiz. OHAL, darbe ortamı gibi tüm karanlık zamanlarda AGOS’un önündeydik. Hrant’tan sonra ırkçılık ve milliyetçilik karşıtı bir dalga esti. 19 Ocak 2007 günü AGOS’un önünde kendiliğinden “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz!” sloganı yankılandı. Cenazedeki sessizliğin sesi çok güçlüydü. Bu pazar da Hrant’ın sesini duyurmak için yine AGOS’un önündeyiz.” dedi.
Gazeteci Elif Akgül, Hrant katledildiğinde onu tanımadığını, onunla ilgili bir iki şey duyduğunu, zamanla davaların takipçisi olduğunu söyledi. Hrant konusunda ailesinin, öğretmenlerinin ve devletin kendisine yalan söylediğini, bunu gerçeklerle yüzleşince anladığını belirtti ve şöyle devam etti: “Bu dava benim için çok öğretici oldu. Bu davada önemli olan, devletin davaya nasıl baktığıydı, ben onu gördüm. 'FETÖ yaptı' diyerek ırkçı bir cinayeti terör örgütüne yüklüyorlar. Hakikati bulmada gazetecinin tutumu önemli, takip edeceğiz. Gazeteciler sahip çıktığında adalet daha hızlı işliyor. Engin Dinç’i davaya getirmekle bunu başardık. Bu dava bir süre daha devam edecek. Cinayeti herkes biliyor. Şu an top çeviriyorlar, top kimde kalacak bilmiyoruz. Bunu ifşa edeceğiz.”
Gazeteci-yazar Serdar Korucu “Öl Dediler Öldüm” kitabından yola çıkarak “şehitlik” kavramı üzerine konuştu: “Şehitlik kavramını düşündüğümde aklıma Sevag Balıkçı geliyor. Sevag askerde katledildi, ama ona rağmen şehit sayılmadı. Bu durum ayrımcılığın boyutlarını gözler önüne seriyor. Şehitlik miti 1980 sonrasında medyanın etkisiyle önem kazandı. Kore ve Kıbrıs’ta şehitlik hiç ön planda değildi. Sevag sıradan biri ama 24 Nisan’da ölümünün etkisi büyük. Hrant televizyonlarda, gazetelerde görülen, tanınan biriydi, Hrant Dink dile getirmeden soykırımı, ayrımcılığı ne kadar az biliyorduk, sonrasında ne kadar çok bilgilendik” dedi.
Akademisyen Prof. Dr. Ferhat Kentel, “Ermenilere ve diğerlerine dair Maraş’ta, Zirve Yayınevinde olanlar, Sevag Balıkçı’nın öldürülmesi gibi birçok organizasyon var. Devletin etkisini sorgulamalıyız. Hrant Dink için yürüyenler birçok toplumsal hareketin öncüsü oldular. İstiklal mahkemeleri sorgulaması, laik ve seküler kanadın tavrı, Kürt hareketi, türbanlı kadınların üniversiteye girmesi, kadın hareketi gibi konuları toplum artık yüksek sesle konuşuyor. Toplumun düşünme kapasitesi gelişiyor. Bunda Hrant’ın tarzının etkisi büyük. Bizim için Hrantça diye bir dil var, onun etkileyici anlatımından güç alıyoruz. Bu yüzden ardından yüz binler yürüdü. Mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
Antikapitalistler'den Tibet Şahin, Hrant katledildiğinde dört yaşında olduğunu, hiçbir arkadaşının onu tanımadığını, “hatırlama ve hatırlatma” için Hrant’ın arkadaşlarına çok şey borçlu olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin politik bir toplum olmadığını, apolitik olanların unuttuğunu, hatırlamadığını söyledi. Sözlerini ”Hrant tarihsel bir yüzleşmedir, Anadolu ezenle ezilenin hikâyeleriyle dolu, ezen Türkler bunu kabul etmek istemez. Ermeni sorunu, Kürt sorunu denir; aslında ezen Türklerin sorunu vardır, adı da Türk sorunudur. Ezici gücün yaptıkları hatırlanmalıdır ki çözüm bulunsun. Hrant’ın mücadelesi insan hakları mücadelesidir.” diye tamamladı.
Panelin sonunda, tüm katılımcılara 19 Ocak Pazar günü saat 15:00'te Şişli Osmanbey’de Hrant’ın vurulduğu yerde toplanma çağrısı yapıldı.