İzmir'deki göçmen ve insan hakları savunucuları, Ege Denizi'ndeki mülteci ölümlerini kınadı ve bir an önce yapılması gerekenleri sıraladı.
İnsan Hakları Derneği İzmir şubesinde bir araya gelen dernek, platform ve demokratik kitle örgütü temsilcileri, 15 gün içinde 21 mültecinin boğularak can verdiği, 7 mültecinin ise kaybolduğuna dikkat çekerek ölümleri durduracak politikaların uygulanması çağrısı yaptı.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Mülteci-Der, İzmir’de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği, Halkların Köprüsü Derneği, Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu, Konak Mülteci Meclisi, İzmir Müzisyenler Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği ve Medya ve Mülteci Hakları Derneği temsilcilerinin katılımıyla yapılan basın açıklamasında öne çıkanlar:
“Türkiye çatışma ve siyasi belirsizlik ortamlarının sürdüğü, Suriye, Afganistan, Kongo, Filistin, Irak ve İran gibi ülkelerden gelen mültecilerin Avrupa’ya geçiş noktasında bulunuyor. Mülteciler, ölümü göze alarak, insan onuruna yakışır hayatlar yaşayabileceklerine ve güvende olacaklarına inandıkları Avrupa ülkelerine geçiş yapmayı sürdürüyor.”
“2016’da düşen geçişler 2019’da yeniden arttı. 2019’da Ege Denizi’nden 60 binin üzerinde mülteci geçiş yaptı ve bir o kadar da mülteci geçiş yaparken engellendi. Uluslararası Göç Örgütü’nün rakamlarına göre, Ege Denizi’nde geçtiğimiz yıl 71 insan öldü. Son 20 yılı aşkındır Avrupa topraklarına giriş yaparken hayatını kaybeden mülteci sayısının en az 34 bini geçmiş durumda. 2020’de ise Muğla ve İzmir açıklarında batan mülteci teknelerinde 23 mülteci yaşamını yitirirken 7 mültecinin akibeti henüz belirlenemedi. Avrupalı devletler, 2000 yılından beri Avrupa’ya geçmeye çalışan 34 binin üzerinde mültecinin ölümünü nasıl açıklayabilecekler? Yaptıkları, başka bölgelerden canlarını kurtarmak için yola çıkanlara karşı sürdürülen bir savaş değil mi? Ölümü atlatarak Avrupa’ya geçmeye çalışan mülteciler ise Yunanistan’a ait adalarda sefalet içinde yaşamaya ve bekletilmeye mahkum ediliyor. Fakat unutulmamalıdır ki Türkiye karasularından çıkıldığı takdirde AB sınırları başlamaktadır. Bunca ölüm, insanlık dışı yaşam koşullarının hepsi bizzat Avrupa Birliği sınırları içinde yaşanmaktadır.’’
“Avrupa Birliği’nin anlaşmalarla sözde bitirmek istediği göçmen kaçakçılığı ve ölümleri ancak Avrupa ülkelerine iltica hakkının tanınması ile sağlanır. Mülteci krizinde, bölge ülkeleri kadar Avrupa ve diğer ülkeler de sorumluluk almalı; sorumluluğunu devretmeye yönelik yaklaşımlardan vazgeçmelidir. Geçişlerin artmasının arkasındaki bir neden de Türkiye’de artan mülteci sınır dışı etme işlemleri. Geri gönderilme korkusuyla insan kendi hayatlarını riske atmaktadır. Türkiye de bir an önce hukuka aykırı geri gönderme işlemlerini sonlandırmalıdır. Türkiye’de kalmak isteyen mültecilere de koşulsuz statü vermelidir. Avrupalı devletlerin sınır politikaları karşısında biz evrensel insan hakları savunucularına da görev düşüyor. Devletlerin kirli pazarlıklarının konusu olmak zorunda bırakılan, dünyanın dört bir yanında ırkçıların yoğun saldırılarına maruz kalan, savaşlarda katliamlara tanık olan mültecilere dayanışma göstermeliyiz. Onların taleplerini duyulmasına destek olmalıyız.”
İnsan Hakları Derneği MYK üyesi Mehmet Aker'in okuduğu ortak açıklamanın ardından şunlar söylendi:
Mülteci-Der İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban: “Bu ölümler sadece rakamlar olarak karşımıza çıkıyor. Rakamları bile çoğu zaman hatırlamıyoruz. Ancak çok sayıda ölümler varsa bunları hatırlıyoruz. Çeşme’de gerçekleşen bu kaza bile ulusal basında çok az yer aldı. Düşünün 11 insan ölüyor ve basında alt yazı olarak bile geçmiyor. Bu insanların her birinin arkasında birer yaşam var. Umut var. Bu ölümleri mümkün olduğu kadar hatırlatmamız ve kamuoyuna da hatırlatmamız gerekiyor ki gündemimizde tutalım. Ölümleri durdurmaya yönelik politikalar için ısrarcı olalım.”
İzmir’de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih: “Arapçada bir söz vardır. ‘Fiiller, sürüşlerin sonucudur.’ İşte son dönemde sert bir davranış gördüğümüz için geçişler arttı ve yeniden kaçmaya başladılar. Hükümetten hem nakil, hem iş izni, hem de kimlik konusunda zorluklar yaşıyoruz. Mesela bir ailenin 2 çocuğuna, okul için kimlik verip annesine vermiyorlar. Yarın anne kimliksiz olduğu için sınır dışı edilirse bu çocuklara kim bakacak? Son dönemde mülteci politikalarının değişmesi bu tür sonuçları yaratıyor. Yumuşak politikalar uygulanırsa Suriyeliler burada kalacak diye korkmayın. Kendi ülkesine istikrar, barış ve güven gelirse Suriyeliler zaten kendi toprağına döner.”